|
Niyet sahih olduktan gayrı...

Türk Yurdu dergisinin Ocak 1999 tarihli 137. sayısında İslâm Dini ve Türk Müslümanlığı başlıklı fevkalâde önemli bir metin neşredildiğine muttali olur olmaz, Yeni Şafak okurlarını bu metinden haberdar etmek gerektiğini ve hiç değilse ileride bu konuyla akademik düzeyde ilgilenecek olanların, kenarda-köşede kalması ihtimalinden endişe ettiğim bu metni dikkate almaları lâzım geldiğini düşündüm. Bu metin, Türk(iye) Müslümanlığı tartışmalarına dâir müsbet ya da menfî doğrudan bir fikri dile getirseydi veya sadece herhangibir yazara ait olsaydı ya da bu metin herhangibir İslâmcı dergide yayımlansaydı, hiç kuşku yok ki emsâllerinin çok olduğu böylesi bir metne işaret etmek lüzûmsuz olurdu. Ne ki Türk Yurdu''nda ve Türk Ocakları Merkez Hars Heyeti''nin bir kararı olmak sıfatıyla yayımlanan bu metin, görebildiğim kadarıyla mezkûr meseleye dâir tafsilâtıyla temellendirilmiş bir fikri, bir kanaati dile getirmekten ziyade; sağduyulu bir yaklaşım ortaya koymakta ve fevkalâde itinayla seçilmiş olduğu anlaşılan kelimelerle örülmüş bir tasavvurdan hareketle hem ilim, hem de siyaset adamları ciddiyete davet edilmektedir. Bu metinde dile getirilen fikirler hakkında bazı ihtirazî kayıtların sahibi olmakla beraber, bu yaklaşımı müsbet telakki ediyor ve heyet''in, günübirlik sloganlara rağbet etmek kolaycılığından uzak, sağduyulu ve samimi üslûbunu fevkalâde önemsiyorum. Bu memleketin insanlarının inançlarını inciten, alelacele dikilmiş elbiseleri her fırsatta bu zavallı millete giydirmek kabalığını âdeta alışkanlık haline getiren ve hepsinden önemlisi masabaşında üretilmiş mühendislik projeleriyle tarih şuurunu acımasızca tahrib eden siyasetçileri ve onların tesir ve teshiri altındaki harîs ilim adamlarını ciddiyete ve insafa davet eden bu metinde altı çizilecek nice yer olmakla birlikte, ben önemli gördüğüm birkaç pasajı aktarmayı faydalı buldum. Binaenaleyh sizi, gündemden düşmüş gibi görünen ve fakat esasen uzun bir süre daha tartışılmaya devam edeceği anlaşılan Türk(iye) Müslümanlığı''na dâir ciddi bir metinden yaptığım alıntılarla başbaşa bırakıyorum: "İslâm üzerinde tartışmak, geniş bir bilgi birikimi isteyen çok ciddî bir ilmî meseledir. Bu itibarla daha önce lehte kamuoyu yaratmak için tartışılan Türkçe ibadet, Türkçe ezan gibi konuların, sokaktaki insanların, esnafın, üniversite öğrencilerinin, İslâm konusuyla bilim açısından hiçbir ilgisi bulunmayan, çevresinde gördüklerinin dışında en basit bir ilmî bilgiye sahip bulunmayan bir kısım akademisyenlerin veya çeşitli meslek erbabının, ciddi ve sağlam bir bilgi arka-planına dayanmayan sübjektif yorumlarıyla bir sonuca kavuşturulamayacağı ortadadır. Çünkü bu gibi hassas ve toplumun büyük bir kesiminin inancını, dühya görüşünü ve dinî pratiklerini âdeta sorgulayıp mahkûm eden tartışmaların, kafa karıştırmaktan, inanç sahiplerinin sinirlerini bozmaktan başka bir işe yaramadığı hergün görülmektedir. "(...) Bu durumda ister istemez, "Türkiye bir çeşit İslâmla hesaplaşma sürecine mi sokuluyor? Yönetici elit, çerçevesini ve muhtevasını kendi belirlediği bir İslâmî reformasyon hareketi başlatmayı mı planlıyor?" sorusu ciddiyet kazanmaktadır. Daha açık ifade etmek gerekirse, bu tartışmalar, yönetici lâik elitin İslâm fobisinden hâlâ kurtulamadığını, onu istediği biçime sokmayı başarana, kısaca etkisiz ve zararsız (!) hâle getirinceye kadar da ondan elini çekmeye niyeti olmadığını düşündürmektedir. "(...) Ne var ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti''nin en yüksek siyasî ve idarî kademesini temsil eden siyasetçiler tarafından seslendirildiği zaman, Bektaşilik ve Aleviliğin gerçek Türk Müslümanlığı olduğu tezinin, yalnızca bir tez olmaktan çıkıp siyasî bir tercih niteliğini kazandığını da unutmamalıdır. Bu ise, devletin kendi vatandaşlarını kendi ağzıyla ikiye böldüğünün resmen tescili anlamına gelir. Böyle bir ifadenin mefhûm-ı muhalifi, Sünnîlerin gerçek Türk Müslümanı olmadıkları demek olur. Laik, çağdaş ve demokrat olduğunu bütün temsilci kesimleriyle hergün ilan bir devletin, vatandaşlarını böyle bir nitelemeye tâbi tutmasının ne derece sakıncalı bir durum yarattığını anlatmağa hâcet yoktur."


25 yıl önce
Niyet sahih olduktan gayrı...
Siyonizmin tek güç kaynağı paradır
İktidardan neyi beklemeliyiz?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’