|
Tanrı"yı şehre çağırmalıyız

— “Yıllar önce Kemal Tahir bir vaka anlatmıştı bize.

Hapisteyken, bir gece, müdür tarafından, Kemal Tahir''den bir idam mahkûmunun son anlarında yanında bulunması isteniyor. Kemal Tahir idam mahkûmunun yanına gidiyor. Adam iki yahut dört rekât namaz kıldıktan sonra oturuyor.

— “Şimdi” diyor Kemal Tahir, “konuşmamız gerekiyor. Sabaha bu adam idam edilecek! Fakat birden farkediyorum ki bu dünyada bütün konuşmalar geleceğe aittir. Geleceği olmayan bir adamla konuşacak hiçbir şey yoktur!”

İdam mahkûmuyla doğru dürüst bir lâf bulup konuşamıyor Kemal Tahir...” (Ayşe Şasa, “Bir Ruh Macerası, s. 105)

***


O adamcağızın geleceği olmadığından değil, bilâkis ''gerçeklik''le tüm çıplaklığı içinde karşılaştığından ötürü söyleyecek söz bulamaz Kemal Tahir.

Gerçeklik soyununca acımasızlaşır birden. Anlam verme yetisini dumura uğratır, ve felç eder insanı.

Ah o ölüm... gerçekliğin ta kendisi! Gerçeklik de lâf mı, bizatihi gerçeğin!

“Aklım bana yeter, o bana herşeyi izah eder!” diyen safdilin, gerçeklikle her karşılaştığında, dili açılır. Konuştukça konuşası gelir gafilin.

Oysa daha üst bir ilkeye bağlanma ihtiyacını hisseden her zekânın dili tutulur. Yoksulluğunu idrak, irfanın, yani kişinin kendini tanımasının ilk adımıdır çünkü!

***


Birgün Hz. Pir-i Mevlâna, Sadreddin Konevî ve meşayıhtan bir zat oturuyorlarmış.

O zat Hz. Pir''e sormuş:

— Fakrın (muhtaç olmanın) hakikati nedir?

Hz. Pir susmuş, bir şey dememiş.

Adam sorusunu yinelemiş, ama o yine soruyu suskunlukla karşılamış. Tekrar ısrar edince de yine hiçbir şey söylemeksizin orayı terketmiş.

Bunun üzerine Sadreddin Konevî, “Ey pîr-i hâm! Ey çiğ adam! Ne sorup durursun, sen hiç mi hâlden anlamazsın?!” diye adama çıkışır.

“Kızmana gerek yok!” diye mukabele eder o zat; “zaten sorularıma hiçbir cevap vermedi ki!”

Konevî daha da hiddetlenir, ve der ki: “Cevap vermez olur mu, o sana, hem de açıkça, cevap verdi. Sana dedi ki:

— Fakr, Hakkı görünce dili tutulmaktır!

Lâkin sen anlamadın!”

***


“Bu dünyada bütün konuşmalar geleceğe aittir” diyor Kemal Tahir.

Onun zorunlu olarak sustuğu yerde, kadîm ustalarımız bile isteye susmayı tercih ederlerdi.

İnsan susardı. Kelâm-ı İlâhî konuşurdu. Böylelikle ölüme kelâm-ı beşerle değil, kelam-ı ilahî''yle selâm verirlerdi.

Fakrın hakikatini bilirlerdi onlar!

Susarken konuşurlardı.

***


T.S. Eliot, şu sözüyle, farklı bir yorum seçeneği sunar bize:

— “Human being cannot bear very reality.”

Yani:

“İnsanoğlu çok fazla gerçekliğe tahammül edemez!”

Norveçli felsefeci Svendsen, hiç tereddüt etmeden bu tesbite katılır, ve fakat hemen ardından şu ilâveyi yapmaktan da kendini alamaz:

— “İnsanoğlu çok az gerçekliğe de tahammül edemez!”

Bendeniz, bu nicel yargıları —hem de bütünüyle— tashih ve tadil etmek isterim:

İnsanoğlu, gerçekliğin azlığına veya çokluğuna değil, bizatihi gerçekliğin kendisine tahammül edemez! Çünkü katlanılabilecek hâle getirmedikçe, zaten gerçeklikle sağlıklı bir ilişki kurmayı beceremez insanoğlu.

Onu yorumlar, değiştirir, dönüştürür, muhayyilesinde iyice şekil verip kendince bir düzenek içerisine yerleştirdikten sonra ancak o nesne veya olgunun yanına yaklaşabilir.

***


Eşyanın kendinde anlamı yoktur. Onlara anlamı biz veririz. Anlam''ı ve değer''i...

Kendi anlam dünyamız kadarıyla... ve kendi değerlerimizden hareketle....

Kimse kendisinde olmayanı veremez! Sizdeki anlam ve değer zenginliği/yoksulluğu, içinde yer aldığınız gerçekliğin miktarını da doğrudan belirler çünkü. Pek tabii ki tahammül derecenizi de.

Sözün özü, tahammül edebileceğiniz gerçeklik derecesini, ister istemez sizin anlam verebilme gücünüzü tayin eder.

***


— “Geleceği olmayan bir adamla konuşacak hiçbir şey yoktur!”

Çok acele verilmiş bir hüküm! VE yanlış!

Geleceği olmayan adam karşısında pekâlâ konuşabiliriz, hem de sabaha kadar! Tâ ki asılana kadar!

Susarız.

VE hep birlikte Kur''an''ı dinleriz.

***


Not: 24 Kasım 2009 Salı akşamı saat 18.00''de, Taksim-Tünel''de Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi''nde Metafizik Soruşturmalar kaldığı yerden devam edecek. Konuşması için Tanrı''yı şehre çağıracağız, ve doğa''dan çok şehir''de ilahiyatın imkânları üzerinde duracağız.

14 yıl önce
Tanrı"yı şehre çağırmalıyız
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi