|
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”un Osmanlıcası

Umudun parıltılarına yıkıntılar arasında rastlanılabilir ancak. Umudun, yani onurlu ve özgür bir yaşam umudunun...

İnsanın ve insanî değerlerin ezilip çiğnendiği bir dünyada insanoğlu bu kıyıcı gerçekliğe nasıl katlansın?

Yıkıntılar arasında ezikliğin acısıyla inim inim inlerken umudunu nasıl muhafaza etsin insan? İnsan''ın oğlu?

Gücün meşrû kıldığı şımarıklık gösterileri tahammül edilemez hâle gelmedikçe, zulüm had safhaya varmadıkça, umut pırıltısı çocukların yoksul gözlerinde ışıldamaz. Kadınlar ve yaşlılar yorgun gözlerini merakla semaya dikemezler aslâ.

Kriz yoksa, umut da yok demektir.

Yüksek erdemlerle karşılaşmak isteyenler ahlâksızlığın yaygınlaştığı toplumları gözlemlemeli.

Peygamber soluğuna ihtiyaç duyan toplumlar böyleydi işte. Çürümüşlerdi. Yok olacaklardı. Yok olmak üzereydiler.

Soluk, işte o yokluk/yoksulluk korkusunun ödülüydü. Peygamber soluğuna yapılmış en sessiz çağrıdır gözyaşları. Çocukların, kadınların ve yaşlıların...

Delili de yıkıntıdır, yıkıntılardır. Binaların değil, insanların, insanlık onurunun yıkıntıları. Vicdanın yıkıntısı.

Gözyaşları her dönemde çocuklar, kadınlar ve yaşlılar adına yapılmış bir çağrı değeri taşır.

Peygamber soluğu o gözyaşlarını silmek için eser toplum içinde. Bir meltem gibi değil, bilâkis bir kasırga gibi, bir fırtına gibi.

VE her defasında yeni bir sayfa açılır insanlık tarihinde.

Dibe her çöküşte.

* * *

Mağdur olan mazlum olandır.

Varsın, akıl zalimden yana olsun, hamaset hep mazlumun âbâsıdır. Tıpkı umut gibi. Zalimlerin değil, mazlumların umudu vardır; önemsenmeyenlerin, küçümsenenlerin, aşağılananların...

Zalimler kibirli olur. Kibirli ve şımarık.

Şımarıklığın maliyeti ise, zulme süreklilik atfetme hatasıdır. Vehmin aldanışı. Vehmin, yani şeytanın...

Zalimin dostudur Şeytan. Bu nedenle de gurur ve kibir şeytanîdir.

* * *

Şimon Peres, Davos''ta gurur ve kibrin temsilcisiydi. Kontrollü öfkesi şımarıkçaydı. Şımarıklığı, tecrübenin şımarıklığıydı. Gücün ve vehmin...

Fakat gözyaşlarına yenildi. Çocukların gözyaşlarına. Kadınların ve yaşlıların... Yoksulların...

Ne var ki o ses Ankara''nın sesi değildi, İstanbul''un sesiydi.

Bir zamanlar Adalet Burcu''nda da yankılanan sesti o!

Gurur ve kibire karşı vakar''ın sesi.

* * *

Türk dış siyaseti köklü bir değişim geçirdiğine göre, “Yurtta sulh, cihanda sulh” yönergesi de bundan böyle daha farklı bir biçimde yorumlanacak demektir.

Umut sahibi olmanın da bir bedeli var hiç kuşkusuz.

Nedir o?

Daha çok acı ve daha çok gözyaşı!

* * *

Gelecek geçmişte saklı.

Ne garip değil mi, kaderimizi tarih belirliyor: İsrailoğullarının tarihi.

Kurtulmak için kurtarmak zorunda kalmak, işte Türk''ün kaderi!

Daha çok acı ve daha çok gözyaşı!

Özgürlük için.

Yıkıntılar arasından kurtulmak için.

15 yıl önce
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”un Osmanlıcası
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı