|
Bir akademisyenin gafleti

Her kitap meraklısında olduğu gibi, benim kütüphanemde de hatırasına hürmet ettiğim, devamlı koruma altında tuttuğum bazı kitaplar bulunuyor. Bunlardan biri, “Büyük Mutasavvıflar” adını taşıyor, ben de onu her gittiğim yere taşıyorum. Bin dokuz yüz ellili yılların başında, Gayret Kitabevi tarafından yayımlanan bu eserle çok erken bir yaşta tanıştım. Hazret Ali, İmam-ı Gazali, Muhyiddin-i Arabi, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Abdülkadir-i Geylani, Ahmed Er- Rufai gibi İslam büyüklerinin hayatlarını ve menkıbelerini konu alan bu kitabı daha ilkokul sıralarındayken – hem de birkaç defa – okudum.

Doğduğum köyde kapı komşumuz bir Osman Amcamız vardı. Benim de Kur’an-ı Kerim hocam olan bu zat, nur yüzlü, doğru sözlü, istikamet sahibi bir kimseydi. Diğer bir önemli özelliği de tasavvuf ve tasarruf erbabına duyduğu büyük hayranlıktı. İşte bu zat, bahsi geçen kitabı bana defalarca okuttu, memnuniyetle belirteyim ki, daha o yaşta ufkumun açılmasına vesile oldu. Halen hayatta olan ve memlekete her gidişimde ziyaret edip hayır duasını aldığım Osman Amcama sağlık ve afiyet temenni ediyorum.

Bir hafta on gün önce sıla-i rahim için memleketime gittiğimde yine kendisini ziyaret ettim. Merkez Camii’nin önündeki açık hava kahvehanesinde hem hasret giderdik, hem uzun uzun sohbet ettik. Ben, bu vesileyle size bir şey söyleyeyim mi, Allah dostlarıyla uzun soluklu yapılan sohbetler, bir bakıma insanın hayatını uzatıyor. Buradaki “uzatıyor” kelimesini mutlu ediyor, manasında anlayabilirsiniz. Masamızda birkaç hemşehrimiz daha vardı. Osman Amca, bana nasıl kitap okuttuğunu övücü sözlerle onlara da anlatmaya başlayınca sıkıldım ve konuyu değiştirmek istedimse de başarılı olamadım.

Efendim, “Büyük Mutasavvıflar”daki büyük mutasavvıfların hayat hikayeleri ve menkıbeleri, yukarıda da belirttiğim gibi bende büyük bir okuma aşkı uyandırdı. Bunların arasında, özellikle Ahmed Rufai hazretleriyle ilgili bir menkıbeden çok etkilendim ve ilerleyen zamanla birlikte daha bir çok kaynakta bu menkıbeye rastladım. Erbabının bildiği üzere bu menkıbe Ahmed Rufai hazretlerinin büyük ceddi Resul-i Ekrem’in mübarek elini öpme şerefiyle alakalıdır. Bu büyük İslam mutasavvıfı Medine-i Tahire’de, Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret ettiği sırada, Efendimiz’e verdiği selamın karşılığını alıyor ve Fahr-i Kâinat’ın kabr-i şerifinden uzattığı elini bûs etme (öpme) bahtiyarlığına eriyor. Az önce de hatırlattığım gibi bu menkıbe bir çok kaynakta yer alıyor, hatta konuyla ilgili müstakil eserler yazıldığını da biliyoruz. Bu kitaplardan birinin ismini vereceğim ama önce bir ilahiyatçının (!) cehaletinden ve tabii ki gafletinden bahsetmek istiyorum.

Birkaç yıl önceydi. Cağaloğlu’ndaki Diyanet Yayınevi’nde müdür beyle sohbet ederken yanımıza bir zat geldi. Emekli bir ilahiyat hocası olduğunu daha sonra öğrendiğim bu kişi, başka işi yokmuş gibi önce gıybete başladı. Hayreddin Karaman Hoca aleyhinde ileri geri laflar sarfettikten sonra sözü yukarıda anlattığım menkıbeye getirdi. Yahu, günümüzde öyle cahil profesörler var ki, hayatları hurafelerle dolu. Bunlardan birisiyle İslam Ansiklopedisi’nin sayfalarını çevirirken karşılaştım. Ahmet Rufai maddesini yazan bu akademisyen aslı astarı olmayan bir takım uydurma menkıbelere de İslam Ansiklopedisi gibi ciddi bir kaynakta yer vermiş. Neymiş efendim, Ahmet Rufai, Peygamber’e selam vermiş, o da selamını almış, hatta elini uzatıp öptürmüş. Hiç olacak şey mi. Böyle hurafeler ansiklopedi maddesi diye kaleme alınır mı, dedi ve daha bir çok “türrehat” söyledi. Halbuki dedikleri doğru değildi ve İslami literatürde bunlar “keramet” diye isimlendiriliyordu. Ayrıca Ehl-i Sünnet’e göre Peygamberlerden sadır olan olağan üstü hallere mucize, evliyada görülen benzerlerine de keramet deniliyordu. Böyle cahilane bir manzarayla karşılaşınca, dayanamadım, mucize ve keramet gibi dini kavramlar “İslam Ansiklopedisi”nde yer almayacak da, “Bitkiler ve Hayvanlar Ansiklopedisi”ne mi konu olacak demekten kendimi alamadım. O akşam eve gelince, tam bir İstanbul efendisi olan ve sahasının uzmanlığıyla tanınan Prof. Mustafa Tahralı hocamızın kaleme aldığı makaleyi bir kere daha zevkle okudum.

Yukarıda konuyla ilgili müstakil eserler bile yazıldı demiştim. İşte onlardan biri masamda duruyor ve Uludağ Yayınları arasında neşredilen bu risalenin kapağında ismi şöyle veriliyor: “İmam Celalüddin es- Suyuti – Eş-Şerefü’l-Muhattem – El Öpme Şerefi – Seyyid Ahmed er-Rıfai Hazretlerinin Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Elini Öpme Kerametine Dair”

Bu risalede konu ayrıntılı olarak inceleniyor ve sonuç cümlesi olarak şu sözlere yer veriliyor:

“Bilindiği gibi bu mübarek menkıbe, Müslümanlar arasında tevatür derecesine ulaşmış, sayısız ve sahih senetlerle rivayet edilmiş, raviler aralarında müttefik olmuşlardır. Maazallah, bu olayı inkar etmek, nifak alametlerindendir.”

Not :1

Hazretin ilmiyle, irfanıyla, engin ve rengin manevi dünyasıyla ülfet ve ünsiyet etmek isteyen dostlarımızın Ümmü Kenan Hankâh-ı Şerifi Seccadenişini ve Maarif Nezaret-i Celilesi Tetkikat-ı İlmiyye Encümeni A’zası Kenan er- Rıfai tarafından tahrir edilen, Prof. Dr. Mustafa Tahralı tarafından yayıma hazırlanan, eski kütüphaneler genel müdürü merhume Dr. Müjgan Cunbur tarafından sadeleştirilen müşekkel ve mufassal eser-i müstetabı ariz ve amik bir tarzda kıraat etmeleri icap ediyor.

Not: 2

Cuma günü, Şişli Camii’nde kılınan Cuma namazından sonra ebediyete uğurladığımız merhum ve mağfur Emin Işık hocamıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum.

#Kitap
#Büyük Mutasavvıflar
#Gayret Kitabevi
#Hazret Ali
#İmam-ı Ga-zali
#Muhyiddin-i Arabi
#Mevlana Celaleddin-i Rumi
#Abdülkadir-i Geylani
#Ahmed Er- Rufai
5 yıl önce
Bir akademisyenin gafleti
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi