|
Kemal Karpat hoca ve haziredeki hazineler

Yaprak dökümü devam ediyor. Büyük tarihçimiz Prof. Dr. Kemal Karpat Bey de Hakk’ın rahmetine kavuştu. Pazartesi günü hocanın cenazesi önce İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasına getirilip burada bir tören yapıldı. Törene başta, Başkan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere diğer bazı devlet adamları da katıldı. Daha sonra Fatih Camii’ne götürülen naaş, burada öğleyin kılınan cenaze namazından sonra Fatih haziresine defnedildi. Soğuk havaya rağmen gelen kalabalık bir cemaatle ve dualar eşliğinde merhum son yolculuğuna uğurlandı. Bilindiği gibi, kısa bir süre önce bu tarihi mekâna Prof. Halil İnalcık ile Prof. Semavi Eyice merhumlar da defnedilmişlerdi.


Fatih Haziresi’ndeki diğer bazı ilim adamlarından da kısaca bahsedeceğim ama önce bu cennet bahçesinden ve buraya ilk defa gömülen büyük bir âlimden söz etmek istiyorum.

İstanbul’da en fazla ziyaret edilen padişah türbelerinin başında, Fatih Sultan Mehmet Han’ın türbesi geliyor. Bu mübarek mekân, her gün ziyaretçilerle dolup boşalıyor. İnsanlar, İstanbul Fatih’ini, İstanbul evliyası gibi ziyaret edip dualarını okuyorlar. Daha sonraki Osmanlı hükümdarlarının da, tahta çıkacakları zaman önce Eyüp Sultan’da kılıç kuşandıklarını, sonra da Edirnekapı’dan şehre girerek Fatih’in ve Yavuz’un türbelerini ziyaret ettiklerini, bu merasimin ilerleyen zamanla birlikte bir gelenek haline geldiğini biliyoruz.

Beş yüz elli yıldan fazla bir süreden beri ziyaretçi akınına uğrayan Fatih Sultan Mehmed, türbesinde yalnız başına yatıyor. Merhum padişah hayatteyken de – bir takım sebeplerden dolayı – yemeğini yalnız yermiş. Hanımı, Gülbahar Hatun’un türbesi de aynı hazirededir. Cihan hükümdarı, ilim adamlarına, sanat erbabına son derece önem verdiği için, devrin büyük âlimlerini, hoca efendilerini ve diğer kalem erbabını kollayıp gözetti. Bir nev’i ulemanın, üdebanın ve şuaranın hâmisi oldu. Uzak ve yakın ülkelerden “Dersaadet”e davet ettiği bilginler genellikle yaptırdığı o muhteşem caminin etrafına, özellikle Sahn-ı Seman medreselerine yerleştikleri için Fatih ve çevresi zamanla “Ulema Semti” olarak tarihe geçti. O kadar ki İstanbul halkı, “Fatih ulema semtidir, ilim Aksaray’a inmez” demeye başladı. İşte bu özelliğinden dolayı birçok kimsenin öldükten sonra Fatih Türbesi’ne en yakın bölgeye gömülmek istedikleri öteden beri biliniyor.

Efendim, Fatih Türbesi’nin hemen yanı başındaki hazire, daha önceki yıllarda caminin ve türbenin çiçek bahçesiydi. İlerleyen zamanla birlikte bu çiçek bahçesi, bir cennet bahçesi haline geldi. Büyük devlet adamlarının aynı zamanda ilimle de meşgul olanları, yani âlim paşalar yavaş yavaş bu hazireye defnedilmeye başlandı. Üç yüze yakın mezarın bulunduğu hazirede kimler yok ki?. Hemen aklıma gelen birkaç isimden bahsedeyim. Tam kırk yıl, Fatih’in türbesinde türbedarlık yapan Ahmed Amiş Efendi’nin kabri sanki ölümünden sonra da bu görevini sürdürecekmiş gibi, Ulu Hakan’ın hemen yanı başında bulunuyor. Sultan Abdülhamid devrinin en gözde paşalarından olan ve “Plevne Kahramanı” diye bilinen Gazi Osman Paşa’nın gösterişli türbesi, ziyaretçilere burada kendini gösteriyor. Hem valilik görevini yerine getiren hem de Hazreti Mevlânâ’nın eseri Mesnevi’yi Türkçe’ye çeviren Âbidin Paşa, keza aynı kabristanda ebedi uykusunu uyuyor. Divan-ı Lügati’t-Türk’ün kâşifi ve Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nin kurucusu Ali Emiri Efendi, burada mahşer gününü bekliyor. Başta “Âmâk-ı Hayal” isimli tasavvufi romanı olmak üzere diğer bir takım önemli eserleriyle de irfan hazinemizi zenginleştiren Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi adı geçen cennet bahçesinde dinleniyor. Kaleme aldığı iki yüzden fazla eserle büyük bir rekor kuran Hace- i Evvel Ahmet Mithat Efendi, bahsini ettiğimiz mekânda dua bekliyor. On iki ciltlik “Tarih-i Cevdet”iyle, Mecelle Cemiyetindeki önemli hizmetiyle büyük bir şöhret kazanan Ahmet Cevdet Paşa’nın kabri de burada bulunuyor ve mezar taşında şu anlamlı şiir görülüyor:

Asrımızın İbn-i Kemal’i idi

Hayfa ki terk-i hayat eyledi.

Edib idi, hayli eser bıraktı,

Tezyin-i zât-ı sıfat eyledi

Takdire idüp rızasın ızhar,

Allah deyüp azm-i cennat eyledi.

Tarihini yazan kalem kırılsın

Ahmet Cevdet Paşa vefat eyledi

Demek ki efendim, Fatih Sultan Mehmed’in komşuluğu için ilim-irfan sahibi olmak gerekiyormuş. Zaten merhum padişah, “Konstantıniyye”yi “İstanbul” yaptıktan hemen sonra, bu şehri bir “Dârü’l-İlim” haline getirmek için büyük çaba göstermişti.

Yukarıda da belirttiğim gibi, daha önceki yıllarda rengârenk bir çiçek bahçesi olan bu tarihi hazireye Osmanlı’nın yüz dokuzuncu şeyhülislamı olan El-Hac Mehmed Refik Efendi gömüldü. Bu zat, son devir Osmanlı şeyhülislamlarının en değerlilerindendir. Kendisi Bosnalı bir aileye mensuptur. Genç yaşta babasını kaybetti. Zekasını, çalışkanlığını ve ahlaki güzelliğini çok takdir eden Bosna kadısı Ispartalı Hüseyin Efendi, kendisini İstanbul’a getirtti, ayrıca hem maddeten, hem manen destek oldu. Hatta kızıyla evlendirip kendine damat yaptı. Refik Efendi, kayınpederinin Şam kadılığına atanması üzerine, onunla birlikte bu tarihi şehre gitti. Orada Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin türbesini ziyaret etti. Bu büyük mutasavvıfla ve eserleriyle o kadar hemhal oldu ki, rivayete göre birkaç defa rüyada gördü.

El-Hac Mehmed Refik Efendi’nin diğer bir özelliği de, dört başı mamur bir fıkıh bilgini olmasıydı. Merhum, çok düşünür, az konuşurmuş. Bundan dolayı Yusuf Kâmil Paşa, “Efendi Hazretleri vahiy bekliyor!” diye şaka yaparmış. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, işte bu şeyhülislam Mehmed Refik Efendi, vefat edince, devrin padişahı Abdülaziz Han’ın emriyle buraya defnedildi, böylece Fatih Haziresi’ne ilk gömülen insan o oldu. Cenazesine İstanbul’un bütün âlimleri, devlet adamları, ama bilhassa fıkıh bilginleri katıldı. Bu muhteşem manzara Ahmet Cevdet Paşa’yı o kadar etkiledi ki, “Büyük fıkıh hazinesini, bugün buraya defnediyoruz!” diyerek duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi.

Bir süre sonra, “Ayaklı Kütüphane” Ahmet Cevdet Paşa da vefat edince buraya gömüldü. Ama defin sırasında, orada bulunanlardan biri, “Büyük tarih hazinesini bugün buraya defnediyoruz!” dedi mi, demedi mi, orasını bilmiyorum.

Fatih Camii, Haziresi’nde, Ahmet Cevdet Paşa’nın, “Asrımızın İmam-ı Azamı” diye övdüğü bir büyük fıkıh âlimi daha yatıyor ama - merakınızı harekete geçirmek için – adını söylemeyeceğim.

#Kemal Karpat
#Vefat
#Fatih Camii
#Hazire
#Halil İnalcık
#Semavi Eyice
#Fatih Sultan Mehmed
#Ahmet Cevdet Paşa
#Mehmed Refik Efendi
5 yıl önce
Kemal Karpat hoca ve haziredeki hazineler
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı