|
Tarihi eserlerin ihyası

Çarşamba günü Yeni Şafak’ta “İstanbul’un Tarihi İhya Edilecek” başlığıyla yayımlanan haberi dikkatle okudum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beyoğlu Fatih ve Üsküdar ilçelerinde zaman içinde yok olan 12 tarihi eseri ihya etme kararı almış. C.H.P.’li üyeler oylamada red oyu kullanmışlar. Gerekçe olarak da hep dini eserlerin ihya edildiğini ileri sürmüşler. Burada aklıma hemen şöyle bir soru geliyor: Eğer Büyükşehir Belediyesi, sadece zamanla yıkılan veya yok olan kiliseleri ve havraları ihya etme kararı alsaydı aynı C.H.P’li üyeler bunun için de red oyu kullanırlar mıydı? Sizin yerinize ben cevap vereyim, asla muhalefette bulunmazlardı, aksine böyle bir icraata alkış tutarlardı.



Diriltmek, canlandırmak anlamına gelen “ihya” kelimesi taşıdığı özellik ve güzellik itibariyle kulaklarımızı adeta şenlendiriyor. Mesela bir söz ustasından içimizi aydınlatan bir sohbet dinlediğimiz zaman; sağ olasın, var olasın bizi ihya ettin diyoruz. Ayrıca bu konuda müstakil kitapların yazıldığını da biliyoruz. İmam-ı Gazali hazretlerinin ölü kalbleri diriltmek, bozulan itikatları düzeltmek için kaleme aldığı o muazzam ve muhteşem eser – bilindiği üzere – “İhyây-ı Ulûmü’d – Din”, yani “Din İlimlerinin İhyası” adını taşıyor. Bu abide eser, yüz yıllardan beri gönülleri ihya etmeyi sürdürüyor.

Maddi ve manevi olmak üzere iki türlü ihyanın söz konusu olduğunu biliyoruz. Yukarıdaki haber maddi anlamdaki ihya ile ilgili olduğuna göre, ondan kısaca bahsedelim. Sadece camiler ihya ediliyor, onun için red oyu kullanıyoruz diyenlere hatırlatmak isterim ki, bu hareket sadece camiyle sınırlı kalmıyor, ayrıca kültür dünyamızı da ilgilendiriyor. Siz, bir ecdat camiini yeniden ortaya çıkarırken aynı zamanda etrafındaki mektebi, medreseyi, çeşmeyi, hazireyi ve benzeri tarihi eserleri de canlandırmış oluyorsunuz. Böylece – bir bakıma – kültür hizmeti yapıyorsunuz. Bir örnek vereyim, haberde adı yanlış olarak “Voynuk Cami” diye geçen “Voynuk Şücaeddin Camii”, ellili yılların sonunda hiçbir gerekçe gösterilmeden yıktırıldı. Unkapanı’nın merkezinde yer alan bu tarihi mabedin etrafında bakınız kimlerin türbesi bulunuyor. İstanbul’un ilk belediye başkanı Hızır Çelebi, 17. yüzyılın büyük tarih ve coğrafya bilgini Kâtip Çelebi, divan edebiyatının ünlü şairi Necati Bey, adı geçen caminin etrafını süsleyen tarih ve kültür eserleri olarak karşımıza çıkıyor. İşte Voynuk Şücaeddin Camii tekrar ihya edilince adı geçen mekân daha canlı bir hale geleceği, ziyaretçilerin ilgisi artacağı için bir kültür hizmetine imza atılmış olacak.

Sadece camiler mi, tekkeler ve dergâhlar da çeşitli açılardan kültür tarihimize ışık tutuyor. Yine aynı haberde adı geçen “Aydınoğlu Tekkesi”ni buna bir örnek gösterebiliriz. Gülhane Parkı’nın hemen yanıbaşında bulunan ve halk arasında “Salkımsöğüt Tekkesi” diye bilinen dergâh İstanbul’un en eski mistik mekânlarından biridir. Merhum Reşad Ekrem Koçu’dan öğrendiğime göre, Aydınoğlu Dergâhı’nın yerine ilk defa Kasım Çavuş adında bir hayır sahibi küçük bir mescid yaptırdı. Bu mescid, tarihi tesbit edilemeyen eski bir depremde harap oldu. Sonra burada II. Bayezid devri âlimlerinden olan “Saçlı Emir” lakabıyla tanınan, aynı zamanda İstanbul Kadılığı’na kadar yükselmiş olan Tebrizli Abdullah oğlu Mehmed Muhiddin Efendi, bir zaviye inşa ettirdi. 1684’de Kadiriye’den Mehmed Efendi, semahanesine minber yerleştirerek cami haline getirdi. Bahçedeki şadırvan ile cümle kapısının yanındaki çeşme de bu sırada yapıldı.

Yine “İstanbul Ansiklopedisi”nden anlaşıldığına göre, bu kadim dergâh birçok tarikat mensubuna ev sahipliği yapıyor. Önce Halvetiye tarikatine ait bir tekke iken, Aydınoğlu’nun şeyhliği zamanında Kadiri tekkesi oluyor. Dergâhın en meşhur postnişini Hasan el-Ünsi’nin gelmesiyle Şabaniye Dergâhı’na çevriliyor. Daha sonra Cerrahilere veriliyor. İzzi Efendi ile de Kadiriyye’nin Üveysiyye-Enveriye kollarına intikal ediyor.

Bir zamanlar yol genişletme gerekçesiyle iyice hırpalanan bu tarihi mekânı şereflendiren mutasavvıflardan biri de Hasan el-Ünsi hazretleridir. Menakıbnamesiyle gönülleri şenlendiren bu mübarek zat, adı geçen dergâhta tam kırk yol postnişinlik görevinde bulundu ve bu süre içinde bir iki zaruri durumun dışında hiç dışarı çıkmadı. Devrin padişahı Dördüncü Mehmed iki defa kendisini saraya davet ettiği halde gitmedi bunun üzerine padişah bizzat kendisi tekkeye gelip Hazretin duasını aldı.

Aydınoğlu Dergâhı’nın son şeyhlerinden olan İzzi Efendi’ye gelince, o da tasavvuf tarihinin renkli şahsiyetlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Osman Şems Efendi’nin halifesi olan bu zat aynı zamanda iyi bir şairdi. O da Hasan el-Ünsi gibi postnişinliği süresince dergâhtan dışarı çıkmadı. Yunanlılar İzmir’i işgal edince “Zito Venizelos!” yani “Yaşasın Venizelos!” diye bağırmadığı için kasaturayla kafasına vurula vurula şehit edilen Miralay (Albay) Fethi Bey, işte bu İzzi Efendi’nin oğluydu. O gün gazete okumadığı, bugünkü haberleşme vasıtaları da olmadığı halde; “Eyvah! Oğlumu şehid ettiler!” diyerek tekkenin pencerelerine hücum ediyor, böyle vahim bir durumda bile dışarı çıkmıyor.

Tarikat terbiyesinin olgunlaştırdığı İzzi Efendi, tam bir cazibe merkezi olduğu için yakınları ve ahbabları tarafından çok seviliyordu. Büyük tarihçimiz ve edebiyat bilginimiz İbnülemin Mahmud Kemal Bey de, İzzi Efendi’nin muhiplerinden olup adı geçen tekkeye sık sık gidermiş. Yine böyle bir ziyaret esnasında bir arkadaşı üstada: “İzzi Efendi’ye intisabınız mı var?” diye sorunca İbnülemin, “Hayır, intisabım yok, ama incizabım var!” cevabını vermiş. Yani İzzi Efendi, ahlakıyla, terbiyesiyle, sohbetleriyle beni adeta cezbediyor, mıknatıs gibi kendine çekiyor, demek istemiş.

Başta da belirttiğim gibi, İstanbul’da ihya edilmesi gereken tarihi eserlerin hemen hemen hepsinin kültür tarihimizi yakından ilgilendiren bir de hikâyesi bulunuyor. Durum böyle olunca onları tekrar canlandırmak, kültür dünyamızı daha da zenginleştirmek anlamına geliyor. Bu inceliği anlamadıkları için tarihi eserlerin ihyasına karşı çıkanları da cehaletleriyle başbaşa bırakmak icap ediyor!..

#İstanbul
#Tarih
#İhya
#C.H.P.
5 years ago
Tarihi eserlerin ihyası
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti