|
Ülkelerin yönetim sistemleri ve ekonomik büyüklükleri
Ülkelerin yönetim sistemiyle ekonomik yapıları arasında güçlü bir ilişki var.
Siyasi mekanizmanın ne şekilde kurgulandığı yalnızca idari kurumları değil, aynı zamanda doğrudan ekonomi yönetimini de etkiliyor.
Bu yüzden, yönetim değişikliğinin oylanacağı 16 Nisan'daki referandum, ekonomi yönetimindeki değişimin de oylanacağı bir seçim.


2002'den sonra, Türkiye'de 2008 küresel ekonomik kriz dışında ekonomik bir kriz yaşanmadı.

Oysa ki, özellikle 1990'lı yılların vazgeçilmeziydi ekonomik krizler, hatta 1990'lı yılları bir nevi kriz yılları diye nitelendirebiliriz, tam da art arda yaşanan bu ekonomik kriz şoklarından dolayı.

Peki ne oldu da 2000'li yıllarda ekonomik kriz yaşanmadı Türkiye'de?


Bu sorunun cevabı, siyasi istikrarın sağlanması.

Ancak, 2000'li yıllar ekonomik kriz yılları olmasa bile, hatırlayalım,

bu dönem siyasi krizlerin tetiklendiği, sürekli bir siyasi kaos oluşturma çabasının yaşandığı dönem de aynı zamanda.


Ekonomiye istenilen ayarı verebilmek için, parlamenter sistemin hükümetleri savunmasız bıraktığı alanlar sürekli birileri tarafından kullanıldı.

Yoksa, tek başına iktidar olmuş, üstelik ekonomiye ciddi bir ivme kazandırmış hükümeti kuran partiye, kapatılma davası nasıl açılacaktı?


Bu süreçte yürütme erkinin zayıf ve kırılgan noktalarına yapılan saldırılar bertaraf edilmiş olsa bile, en başta ekonomi alanında fren yapılmasına sebep oldu.

Üstelik, Türkiye'nin böyle bir duraklama ya da zaman kaybetme lüksü olmadığı bir dönemde.


Şimdi ise önümüzde, Türkiye'nin ekonomide hızını kesen, ilerleyişini durdurmak isteyen odakların manevra alanını kapatacak bir fırsat var önümüzde.

16 Nisan'daki referandum. Bu referandumda “Evet” veya “Hayır” a karşılık gelen ekonomi başlıkları şu:


Türkiye son yıllarda patinaj yaptığı orta gelir grubundan çıkıp yüksek gelirli ekonomiler içerisinde yer almak istiyor mu?


Yönetimde çok başlılıktan kurtularak, tek başlı bir yönetimle hızlı karar mekanizmasını kurmak istiyor mu?


Siyasi ve ekonomik istikrarını güçlendirmek ve manipülatif girişimlere karşı dayanıklılığı artırmak istiyor mu?


Bu soruların cevabı, referandumdaki tercihin de cevabını verecek.



GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER VE YÖNETİM SİSTEMİ


Şunu da ifade etmekte fayda var:

Türkiye hükümet sisteminde bir değişiklik iradesi ortaya koyarak, gelişmekte olan ülkeler için de örnek olacak.


Çünkü, dünyada ekonomik güç dengesinde ciddi bir değişim var. Artık dünya ekonomisine en büyük katkıyı yapan, yani dünya ekonomisinin yarıdan fazlasını üreten, geçmişin aksine artık gelişmiş ülkeler değil,

azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler veya başka bir tanımlamayla yükselen ekonomik güçler.


Özellikle de 2008 küresel ekonomik krizinden sonra

yükselen güçler

olan bu ülkelerin dünya ekonomisinde görünürlükleri arttı. Dünya ekonomilerinde payının ve gücünün daha da artması beklenen bu ülkelerin,

ekonomik gelişmelerini engelleyen veya yavaşlatan siyasi mekanizmalarında değişiklik yapmaları gündeme gelecektir.


Peki bu yükselen güçlerin yönetim sistemleri nedir?


Yükselen güçler olarak tanımlanan

Çin, Endonezya, Brezilya, Meksika, Rusya, Güney Kore ve Arjantin gibi

ülkelerde, başkanlık, yarı başkanlık ya da başkanın parlamento ile bağlı olduğu başkanlık sistemi yönetimlerinin olduğu görülüyor.



Diğer yandan, dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden G20 ülkeleri arasında 10 ülke, gelişmekte olan ekonomiler.

Dolayısıyla, gelişmekte olan ekonomiler yüksek gelir grubunda yer almak için, ekonomide bir kalkınma hamlesini başlatacak yönetim sistemini benimseyeceklerdir.



Ayrıca, ülkelerin siyasi ve ekonomik gücünün, güçlü lider ve yönetimle sağlandığı bir dönem yaşıyoruz, yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya ülkeleri için geçerli bu durum.


Dolayısıyla,

gelişmekte olan ülkelerin bulundukları gelir grubundan bir üst seviyeye çıkmalarının ve ulusal ekonomilerini gelişmiş ülkelerin baskısından kurtarmalarının yolu,

yönetim sistemlerinin ekonomileri için itici güç olmasından geçiyor.

#Yönetim
#Sistem
#Ekonomi
7 yıl önce
Ülkelerin yönetim sistemleri ve ekonomik büyüklükleri
Dünyayı kötü yapan yönetemediğimiz hırslarımız
LGBT ideolojisi Türkiye’de ‘kelle’ aldı!
Zap suyuna köprü
Lânetli olmak, böyle bir şey demek
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…