Son dönemlerde gelişmekte olan ülkelerde kurlarda meydana gelen artış, birçok ülkede ekonomileri olumsuz etkilemektedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı kur hareketliliğini Arjantin, Güney Afrika, Türkiye ve Venezuela gibi ülkeler halen yaşıyor.
Yaşanılan bu değer kaybı bir taraftan gelişmiş ülkelerin uyguladığı daraltıcı para politikaları ve dolayısıyla gerçekleşen faiz artışları diğer yandan gelişmiş ülkelerdeki faiz artışı nedeniyle gelişmekte olan ülkelere gelen fonların kuruması.
Yani gelişmekte olan ülkelere olan sermeye girişleri yavaşlıyor.
Para politikalarında bu radikal değişim bir taraftan gelişmekte olan ülkelere döviz borçlarının yani dış borcun artmasına neden olurken diğer taraftan kur artışı nedeniyle oluşan fiyat artışlarının neden olduğu belirsizlik temel sorun olarak ortada durmakta.
Gelişmekte olan ülkeler sıklıkla yaşadıkları bu kırılganlıkları azaltmak ve yıl içinde yaşadıkları bu sorunların kendileri için önemli bir tecrübe olduğu açık. Bu durum bir taraftan gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı bu ekonomik dengelemeden sonra yeni dönemde hem gelişmekte olan ülkelerin yapısal reformlar yaparak sorunlarını azaltmasını hem de dışarıya olan sermaye bağımlılıklarını azaltmak için ciddi yol haritalarını oluşturmalarını sağlayacaktır.
Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelerden farklı olarak geçmişte yaşadığı krizlerden ve ekonomik darboğazlardan elde ettiği önemli bir tecrübesi bulunuyor. Bu nedenle bu ay açıklanacak yeni OVP, ekonominin geleceği açısından önemli bir yol haritası olacaktır.
Yeni OVP bu açıdan geçmiş OVP’lerden farklı olmalı. Bir taraftan temel makro ekonomik göstergeler için hedefler belirlenirken diğer taraftan temel makro ekonomik göstergeler için politika belirleme ve yeniden dengeleme ile yeni bir hikaye yazılmalıdır.
En önemlisi de bu yol haritasının piyasa aktörleri ve yatırımcılar tarafından oluşan belirsizliklerin ortadan kaldırılması, ülkeye nakit girişinin sağlanması ve doğrudan yabancı sermaye girişi için önemli bir adım olacağı açık.
Kredi derecelendirme kuruluşları gelişmekte olan ülkeler için tehdit olmaya devam etmektedir. Geçmişte başta Türkiye olmak üzere derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notlar, bu notlar dolayısıyla artan faizler ve artan borçlarda bu kuruluşlarının çok katkısı var.
Fitch tarafından Türkiye’ye yönelik açıklanan büyüme beklentileri ve açıklanan büyüme oranları gelişmekte olan ülkeler ve başta da Türkiye ekonomisi için olumsuz algı bir oluşturuyor.
Son dönemlerde kredi derecelendirme kuruluşlarının gelişmekte olan ülkelere ve bu ülkelerin bankalarına verdikleri notlarla gelişmekte olan ülkelerin yaşadıkları kırılganlıklarında önemli katkıları olduğu aşikar.
