|
Türkiye’nin nüfusu

TÜİK tarafından açıklanan yeni nüfus istatistiklerine göre 2018 yılında Türkiye’nin nüfusu 82 milyon 3 bin 882 kişi oldu. Geçtiğimiz yıl nüfusta 2017 yılına göre 1 milyon 193 bin 357 kişilik bir artış yaşandı.

2017 yılında yıllık nüfus artış hızı binde 12,4 iken, 2018 yılında binde 14,7’ye ulaştı.


Bugün Türkiye’de nüfusun büyük kısmı artık il ve ilçe merkezlerinde yaşayor. İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı yüzde 92,3 olurken; belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 7,7 olarak gerçekleşti.

Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 18,4’ü İstanbul’da ikamet ediyor. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul’un nüfusu 15 milyon 67 bin 724 kişiye ulaşmış durumda.

Nüfusun en yoğun olduğu şehirlerde ikinci sırada 5 milyon 503 bin 985 kişi ile Ankara gelirken, üçüncü sırada 4 milyon 320 bin 519 kişi ile İzmir takip etmektedir.

En düşük nüfusa ise 82 bin 274 kişi ile Bayburt sahip oldu.

Cinsiyete göre ayrımına bakıldığında ise toplam nüfusun yüzde 50,2’sini erkekler, yüzde 49,8’ini ise kadınlar oluşturdu.

NÜFUS ARTIŞI NE ANLAM İFADE EDİYOR?

Türkiye’de bir yandan nüfus artarken diğer yandan bu nüfusun büyük çoğunluğunun artık şehir merkezlerinde yaşadığı görülmektedir. Türkiye’deki nüfusun 30 milyondan fazlasının İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya’da yaşıyor olması bunun en açık göstergesidir.

Geçmişte, nüfus tartışmalarında nüfusun yüksek olması hep olumsuz bir durum olarak algılanırdı. Yani artan nüfusun ekonomik büyümeden pay alması, bir fakirlik göstergesi olarak alınırdı. Oysa, son yıllarda nüfus artış hızının düşmesi ve nüfusun ortalama yaşam süresinin artması dolayısıyla yaşlı nüfusun artması nedeniyle nüfus artışı artık istenilen ve teşvik edilen bir politika oldu.

Nüfus artışını teşvik eden politikaları özellikle yaşlanan Avrupa ülkelerinde daha çok görebiliyoruz.

Ekonomik büyümede sürekliliğin devamı ve yaşlanan nüfusun sosyal güvenlik yükünü sırtlaması için çalışma çağındaki nüfus artışı son derece önemlidir. Çünkü bu yaş aralığındaki nüfusun ekonomi için önemli bir itici güç olduğu gayet açıktır.

Son istatistiklere göre de çalışma çağı olarak adlandırılan 15-64 yaş grubunda bulunan nüfusun 2018 yılında bir önceki yıla göre sayısal olarak yüzde 1,4 oranında arttığı görülmektedir.

Bu durum bizim gibi ülkelerde bir yandan ekonomiye ivme kazandırarak önemli bir avantaj olurken diğer yandan çalışma çağındaki nüfus için iş imkanlarının daralması, ekonomik büyüme oranlarının düşmesi ve küresel büyümede daralma beklentilerinin istihdam açısından oluşturduğu olumsuzluklar gibi dezavantajlı durumları da beraberinde getirmektedir.

Bu nedenle ülkede hem çalışma çağındaki mevcut nüfusun iş bulması hem de mevcutların niteliğinin artması gerçekleştirilecek beşeri sermaye yatırımı ile birebir ilgilidir. Beşeri sermayenin niteliği beyin göçünün yönünü de belirleyecektir.

Dolayısıyla, ülkeden beyin göçünün olmaması ve hatta tam tersine ülkeye beyin göçünün sağlanması o ülkenin güçlü bir beşeri sermaye yapısına, bu alanda yapılan ve yapılacak yatırımlarla birebir ilgili olduğu tartışma götürmez.

BELEDİYELERİN SORUMLULUĞU ARTIYOR

Diğer yandan il ve ilçe merkezlerine yığılan nüfusun getirdiği sorunlar da ayrı bir sorun oluşturmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde yaşam koşullarının iyileştirme zorunluluğu, konut, çevre gibi büyük sorunların azaltılması için belediyelerin önemini daha da artırıyor.

Söz konusu nüfus yapısı ve nüfustaki dönüşümünün yönetilmesi belediyelere yalnız altyapı konusunda değil aynı zamanda eğitim, sağlık, meslek edindirme ve sosyal politikalar gibi alanlarda da yeni sorumluluklar yüklemektedir.

#TÜİK
#Nüfus
#Türkiye
5 yıl önce
Türkiye’nin nüfusu
Hayalin yoksa sen de yoksun
Sosyal çürüme yazıları 3: Şişirilmiş dudaklar cumhuriyeti
Bize lütfen bir avuç toprak bırakmışlar
Muhteşem Yüzyıl Kösem’e Beren Saat dopingi
Tiyatroya karşı çadır tiyatrosu