|
Biz bahar bilmeyiz; ya yaz ya kış

A Milli Takımı’nın sahada kötü performans gösterdiği dönemlerde futbolumuzun geleceği adına endişe etmekten daha çok, duygu kırılmalarının çıkardığı çatırtılara kulak veririm. Milli Takım’a dair toplumda hissiyat kaybolmaya yüz tuttuğunda asıl o zaman futbol adına endişe ederim. Çünkü ülkeyi duygu olarak bir arada tutan önemli bir unsur Milli Takım. 2020 Avrupa Şampiyonası ile futbolcularda başlayan mental çöküş, taraftarlara kızgınlık olarak yansıdı. Çünkü duygularını uçlarda yaşayan bir milletiz. Bunun avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Çoğu zaman topa basarak alan kontrolü yapıp ona göre hamle yapmak yerine, topa gelişine vurmayı tercih ediyoruz.

2020 Avrupa Şampiyonası’nda alınan kötü sonuçların 2022 FIFA Dünya Kupası grup elemelerinde devam etmesi, kızgınlığın yanında A Milli Takım’a karşı hissiyat kaybına dönüşüyordu. Oysa Mircea Lucescu ile oluşan genç takımı Şenol Güneş devraldığında önemli galibiyetler arka arkaya geliyor “İşte bizim Milli Takımımız bu” dedirtiyordu. Kısa süre içerisinde duyguları bu kadar uçlarda yaşamak bize mahsus bir durum. Eminim Letonya maçının 80 dakikası, izleyen herkes için homurtu ile geçti. O ana kadar yaşanan üzüntü ve kızgınlık yerini son 10 dakikayı ayakta heyecanla izlemeye bıraktı. Dedim ya; ‘biz bahar bilmeyiz; ya yaz ya kış’. Gelen gol sonrası Alman Teknik Adam Stefan Kuntz’un gözyaşları ise, oluşmaya başlayan o hissiyat kaybını yeniden sımsıkı sarılmaya evirdi. Elbette o gol Türk futbolunun sorunlarını çözmedi, elbette o gol futbol kalitemizi yukarı çıkarmadı ancak A Milli Takım “An”ların takımıdır.

Milli Takım özelinde yapılanma, geliştirme, planlama vs. kavramlarını oldum olası farazi bulurum. O iş milli takımların değil, kulüplerin işi. Çünkü hiçbir teknik direktör senede 7-8 maç için birkaç gün beraber olduğu oyuncuyu geliştiremez. Milli Takım’ın tek hedefi vardır, önündeki ilk turnuvaya katılmak ve “An”ı yaşatmak. Kulüpler orta ve uzun vadede planlar yapar, futbolcu yetiştirir. Onların içerisinde o milli maç döneminde en formda olanlar da Milli Takıma seçilir. Maçlar oynanır, anlar yaşanır, herkes işinin başına döner. İşte öyle bir andı o son dakikada Burak Yılmaz’ın düşüşü, hakemin VAR’a gidişi, kararını beklerken yaşanan kalp çarpıntısı, Burak Yılmaz’ın topa doğru gelişi ve vuruşu... Bu gol futbolun sorunlarını çözdüğü için değil bize anı yaşattığı için, Stefan Kuntz’un gözyaşlarına sebep olup yeniden bir duygu bağı oluşturduğu için çok kıymetliydi.

Stefan Kuntz geldiğinde “Bizim futboldaki duygusal yanımızı biraz törpülerse, sahada Alman gibi düşünmemizi sağlarsa bu bile önemli bir katkı olur” diye düşünürken, O, Türk gibi düşünmeye evrildi ve duygusal patlama ile gözyaşlarını tutamadı. Çok da iyi etti. O gözyaşları, Milli Takım’a karşı kışa dönüşmeye yüz tutmuş hissiyatı yeniden yaza çevirdi...

Meğer bütün meramımız, isteğimiz MFÖ şarkısının vücut bulmasıymış, “Duygu, biraz duygu, bütün isteğim buydu...” Memlekete hoş geldin Stefan Kuntz...

#Milli Takım
#Avrupa Şampiyonası
#FİFA
2 yıl önce
Biz bahar bilmeyiz; ya yaz ya kış
Suçlular, kurbanlar ve 31 Mart
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!