|
Akif: Münevver, mücahit, müstakim

Mehmet Akif, ulema semti Fatih’te dünyaya doğan bir münevver. Bu semtin külliyelerinde ruhaniyeti nefesler, Fatih Camii’nin minarelerinden yükselen ezan sesleri kulaklarına çarpar, ulemanın ders halkalarında beslenir. Çocuk yaşlarında kaybettiği babasının yerini alır, ailesinin maişetiyle ilgilenir. Gençliğinin baharında ailesinin ve ümmetinin endişelerini omuzlarında taşır. Endişeler onu bohemliğe savurmaz. Bunun yerine mesuliyetli mücadelelere hazırlar.

Akif, ulemadan öte bir münevverdir. Matbuat çevresinde dolaşır. Sıratilmüstakim dergisini yayınlar. Sıratilmüstakim Kazan’dan, Bakü’den, Üsküp’ten, Delhi’den, Kahire’den münevverlerin entelektüel kapısıdır. Bu münevverler gün geçtikçe Batılı ve Kuzeyli sömürgecilerin zulmüyle karanlığa sürüklenen İslam topraklarını fikirleri ve mücadeleleriyle aydınlatırlar. Sıratilmüstakim, İstanbul İslamlaşmasının ocağındaki ateştir. Bu ateşten yükselen nur ve muhabbet bütün coğrafyamıza uyanışın kıvılcımlarını saçar.

Akif, büyük bir münevver. Bu büyüklükle hem coğrafyasına sahip çıkar hem de onu acımasızca eleştirir. Mahalle Kahvesi şiiri, ümmet toplumunun sorunlarını kritik eden bir manifesto. Tembelliği, uyuşukluğu, cehaleti, yoksulluğu yerin dibine batırır. Kavmiyetçiliğin milliyetçilik maskesiyle topraklarımızı parça parça ettiği zamanlarda kavmiyetçiliğe cahiliye diye haykırır. Önce kendi kavmi olan Arnavutların milliyetçiliğini ret eder. Baba memleketinde yükselen fitne ateşine karşı İslam’ın vahdetine çağrıda bulunur. İslamlaşma siyasetinin hükümdarı olmasına rağmen II. Abdülhamit Han’ın istibdat rejimine sonuna kadar karşı çıkar.

Akif, sadece Müslümanları eleştirmez. Gün geçtikçe İslam topraklarına nüfuz eden modernliği de eleştirir: “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”. Batı’nın işgal hareketlerine karşı mücadele ruhunu üfler. Ama bir modernite reddiyecisi de değildir. “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” der. Terakkiyi savunur, ancak her milletin kendisine göre bir terakkisi olduğunu savunur. Pozitivist diye yaftalayanlar, sadece cahilliklerini yansıtıyorlar.

Anadolu hareketi başladığı zaman İstanbul’daki konforu terk ederek cihada koşar. Ankara’da bir grup ulema ve münevver cihat ilan etmiştir. Meclisi Mebusan, Ankara’ya gitmek için son toplantısını yapmıştır. Sivas’ta, işgal altındaki halifeyi ve İslam topraklarını kurtarmak için Mustafa Kemal ile beraber kongre yapılmıştır. Akif de Burdur, Kastamonu ve çevresinde minbere çıkarak hutbeler irat eder. Türkleri ve bütün Anasırı İslam’ı cihada çağırır. Yazdığı risalelerle, cephelerde askerlerin moralini ve imanını ateşler. Ankara’ya vardığında, Hakimiyeti Milliye gazetesi “İslam şairi Ankara’ya geldi” manşetini atar.

Akif, bir mücahittir artık. Ankara’da Taceddin Dergâhı’nda kalmaktadır. İmanın, heyecanın ve mücadelenin coşkusunun doruğundadır. Gavur kuvvetler Polatlı’ya yaklaşmıştır. Top sesleri dergâhın duvarlarında yankılanmaktadır. İstiklal Marşı buradan yükselir. Savaşın, dergahın ve imanlı bir ruhun raksından semaya kanatlanır. Korkma! Tıpkı Kur’an’daki ilk ayet gibi: Oku! Tek kelimelik tek cümle. Milletin bütün varlığı bu şiirin dizelerinde hayat bulur. Millet, hak, istiklal, ezan, hürriyet, cesaret,… Yeniden dirilen bir millet destanı.

İstiklal Mücadelesi kazanılmıştır. Akif, bu mücadeleyi yöneten Büyük Meclis’tedir. Heyhat! Başka düşmanlar, başka güçler, başka antlaşmalar… İstiklal Mücadelesi’nin Büyük Meclis’i tasfiye edilir. Akif de bu tasfiyenin bir parçasıdır. Hem işsiz hem parasız hem de yeni rejimin polis takibatı altında geçen ıstıraplı günler yaşar. Bülbül şairi, kafese konmuştur. Buna tahammül etmez. Uğruna cihat ettiği ve hayatını ortaya koyduğu vatanda kafesteki bülbül rolüne isyan eder. Hicret eder Kahire’ye. Dostları ona kucak açmıştır. 10 yıl sürgün yaşar. 1936 yılında başına konulan bir şapka ile İstanbul tophanede iner. Hastadır, bedeni bitmiştir. Allah’a kavuşur. Çıplak bir tabutta, Beyazıt Camii’nin önünde yapayalnızdır. Oğullarını yiyen self-kolonyal günler..! Bir çığlık kopar milletten. Allah-u Ekber nidalarıdır bu. Binlerce imanlı genç, bu büyük adamın tabutunu omuzlarında taşır korkusuzca.

Bu yıl Mehmet Akif Ersoy Haftası’nı kutluyoruz. Onun düşünceleriyle, mücadelesiyle ve istikametiyle bu topraklar yeniden kutlansın. Ümmetin topraklarında başlayan yeni bir İstiklal Mücadelesi’nin ruhu onun ateşli ruhuyla yeniden tutuşsun. İstiklal Marşı, Türklerden bütün ümmete bir armağan olarak dalga dalga yayılsın. Tüm anasırı İslam dilleriyle ümmetin birliğini emperyalizme karşı bu marşla haykıralım. Hilalin ve Marş’ın ruhuyla yeniden kanatlanalım semalara.

#​Mehmet Akif Ersoy
#Beyazıt Camii
#İstiklal Marşı
#Polatlı
٪d سنوات قبل
Akif: Münevver, mücahit, müstakim
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’