|
Biten devrimler çağında Ortadoğu’da devrim beklemek!

Siyah bir kadın platformun üstünde el çırparak şarkı söylüyor. Gayet kibar, çılgınlığa yol açmamaya dikkat ederek dans ediyor. Etrafında on binlerce insanın oluşturduğu kalabalık da ona tempo tutuyor. Kadın, 4 bin yıl önce hüküm sürmüş kraliçe Kanadaka olarak adlandırılıyor. Beklenen devrimin kraliçesi ilan ediliyor. Herkes halk sokağa döküldü ve devrim gelecek diye umutlanıyor. Benzer şey yüzbinlerce insanın Cezayir sokaklarında Abdülaziz Buteflika sonrası yeni Cumhurbaşkanını seçmek için sloganlar attığında da oluyor. Cumhurbaşkanı, on yollarca ülkeyi yönetip biyolojik miadını doldurunca, iktidarın değişimi zorunlu hale geldi. Fakat bunun yolu da darbelerle ve bunalımlarla sürüp geldiği için yine darbeyi gerekli kılacak çatışma ve bunalımlara ihtiyaç duyuluyor! Halklar sokağa dökülüyor yeniden. İlginç bir biçimde öfkeden ve kinden uzak sokak kalabalıklar bunlar. Müzik çalanlar, dans edenler, şarkı söyleyenler…Sanki Arap Baharında yükselen sokaktan dersler çıkarmış bir sokak ve kitle var burada.

Romantik devrimciler her zaman kalabalıkların sokağa çıkmasından heyecan duyar. Ondan devrim devşirmeye çalışırlar. 19. Yüzyılın kalabalıklarının böyle bir kudreti vardı. Şanzelize ve Kızıl Meydandan devrimler yükselmişti. İran’da da son devrim büyük kalabalıklarının omuzlarında yükselmişti. Ama bütün bu devrimler, aslında çağlarına aitti. Yeni siyasetlere, yeni kadrolara , yeni umutlara eşlik ediyordu. Ortadoğu’da 1950’lerden sonra ortaya çıkan bütün darbeciler kendilerine devrimci adını verdi. Nasır da böyle yaptı, Hafız Esat da, Saddam Hüseyin de Kaddafi de. Dünyayı değiştiren devrim dalgasın katılan büyük adamlar olarak gördüler kendilerini. Buna eşlik eden ideolojilerini yazdılar. Kurdukları rejimlerine cumhuriyet adını verdiler. Toplumlarını devrimle bambaşka ütopyalara taşımak istiyorlardı. Hatta bizim 60 darbecileri de devrim demeyi seviyorlar kendilerine. Çünkü onlar da aynı duyguları taşıyan askerler.

Oysa Ortadoğu’da İran hariç hiçbir ülkede devrim olmadı. Hepsi darbeydi. Türkiye de buna dahil. Hepsini askerler yaptı, hepsi de cumhuriyetçiydi. İran da sonunda “imamet cumhuriyeti”ne dönüşerek devrim ruhunu kaybetti. Mutlakiyetçi bir rejime dönüştü. Yeni cumhuriyetlerle kendisini yenileyemedi. Bütün değişim taleplerini hainlikle suçladı, kadrolarını ya hapsetti ya da sürgüne gönderdi. Hatemi gibi liderlerin ve Abdulkerim Suruş gibi filozofların hayatını cehenneme çevirdi. Madunlar ortaya çıktı.

Ortadoğu’da sadece devlet erkanı darbeci devrimciler değildi. Onlara muhalefet eden hareketler de bu tutuma sahipti. Mesela İslamcı hareketler de aynı tutumu benimsiyordu. Devrim derken aslında darbeyi kast ettiler. İslam Devleti isterken siyasal rejimleri devrim adıyla darbe yaparak değiştirmek istediler. Seyyid Kutup’un fikriyatının ruhunda bu vardır. Yoldaki İşaretler tamamen bir devrimci değişme yöntemi ve bunun kadrolarını yetiştirme manifestosudur. Davanın öncüleri derken aslında devrimi yapacak insanları kast eder. Bugün hala İslamcılar baskıcı rejimleri ve diktatörleri eleştirirken ve onlardan kurtulmaya çalışırken önerdikleri değişme yöntemi devrimdir. Sudanda olduğu gibi İslam Devleti darbe ile kuruldu ve onlarca yıl tek adam rejimi uygulandı. Sonuç parçalanma, fakirlik ve felaket… Yeni bir darbe ile ayakta kalmaya çalışıyor bugün. Tunus’ta Raşid El Gannuşi, siyasal İslamcıların darbeci devrim yaklaşımını aşan adımlar attı. Siyasal İslam yerine Müslüman Demokrasi yaklaşımını savunuyor bugün.

Dünyada devrimler miadını tamamlamışken, Ortadoğu’da halen bunun peşinde koşan kalabalıklar var. Biten devrim ve giden Devrim Çağı nasıl yakalanacak? Üstelik devrimlerin Ortadoğu’daki başarısızlıkları da ortada iken. Aslında darbeden darbeye ve isyandan isyana koşan bir Ortadoğu var bugün. İktidara gelenler de ya darbeci diktatörler ya da diktatör monarşiler. Sisi ile Muhammed Bin Selman gibi. Bunlara karşı mücadele edenler de çoğunlukla darbecilikten isyancılığa geçmiş durumdalar. Cezayir ve Sudanda ise sokaktaki kalabalıkların naif haraketlilikleri var. Ancak ne kadrolar ne siyasetler ne de Devrim Çağı var artık. Bitmiş devrime geç kalmış sokak kalabalıkları bunlar. Ortadoğu’da çözüm olacaksa bu ne darbeler ne de devrimlerle olacak. İsyanlar ve darbeler birbirini yiyip bitirmeye devam edecekler. Çürümüş siyasetleri ve iktidarları darbe ve isyan yapmadan değiştirme yolunu bulmak zorundayız. Çünkü darbeler de isyanlar da ve hatta devrimler de kanla beslenir. Bundan dolayı hepsi de lanetlidir. Halklarına düzen ve güven getirebilirler, ancak saadet asla! Oysa bizim Medine toplum idealimizde asıl olan saadettir, ahlaktır, barıştır. Tek başına güven sağlayan ve bunun bedeli olarak da insanlarını her şeye rıza göstermeye davet eden bir düzen, Kurtluk Düzenidir. Leviathan düzenidir!

#Kanadaka
#Abdülaziz Buteflika
#Cezayir
#Ortadoğu
#Devrim
5 yıl önce
Biten devrimler çağında Ortadoğu’da devrim beklemek!
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak