|
Modernlerin kabile totemi

Bizim çağdaşlar bir başka. Akıl ve kritik düzeyleri yerlerde sürünüyor. Bireysel iradeleri kayıplara karışmış.


Otonom birey hiç mahallelerine uğramamış. Self kritik hiç duyulmamış. Buna modernlik de denmez. Modernliğe aşık mecnunlar güruhu. Ona taparak, ona aşık olarak ilişki kuran bir kabile. İnanmanın temel iç güdüsü. Dini doğanın ilkel sosyolojik tezahürü. Durkheim haklı belki de! Tam da bizim modernleri anlatıyor! Çağdaşçılarımızın(!) baştan beri Durkheim’in (pozitivizmin babası) kuyruğuna takılarak memleketi kurtarmaya heves etmeleri de bundandır.

Çağdaşlığı bir tapınma fetişi görenler, sadece büyücülük yapıyorlar. Çünkü içinde akıl, kritik, birey olmayan bir modernlik bilinci fetişist ve büyücüdür. İlkel tapınma içgüdülerine hitap eder. Salt inanç, salt büyü, salt mit. Burada derin bir fanatizm çıkar. İnsan sadece hayran olur, coşku duyar, mutlak bağlanır, kesin inanır. Düşünme bilinci olmadığından inanç temel içgüdü. İnsanlar düşünmezler, akl etmezler. Teslim olurlar. Ondan derin bir haz duyarlar. Maneviyatın hazzı bu. Temel iç güdü hazzı. Manevi açlığın yine manevi fetişizmle giderilme hazzı.

Mit, hayali besler. İnsanın madde ötesine duyduğu hayranlığa karşılık gelir. İnsani varoluşun akıl dışı dünyası ile birleşir. Mitoslar ve mitoloji Yunanlılarda da Sümerlerde de bunu anlatır. Modern mitoslar da var. Kahramanlar etrafında üretilen nice mitik anlatılarla yaşıyoruz. Ulusal kurtuluş kahramanları tamamen mitik dünya içine yerleştirilerek icat edilirler. Atatürk’ün heykellerine bakınız. Kimi yerde Efe’dir, kimi yerde kabadayı (Yalova merkez), kimi yerde Napolyon’dur, kimi yerde bir Yunan mitoloji kahramanıdır. Homeros kahramanları aklınıza gelir. Sanatçıların Atatürk’e atfettikleri ve onun üzerinden ürettikleri mitlerdir bunlar. Modernliğin anti-mit düşüncesi varken, burada modernlik aracılığıyla yeni mitler üretilir. Hem de bunu geleneğe küfrede küfrede yapar. Atatürk gerçekliğine rağmen, üretilen bir Atatürk muhayyilesi. Türk kültürünün kahraman imgelerine yabancı bir muhayyile.

Çağdaş mahallemiz mit, inanç ve fanatizm ilişkilerini Atatürk üzerinden üretiyor. Atatürk gerçekliğinden uzak kendi antropolojik tahayyüllerinden tezahür eden bir Atatürk’ü yeniden icat ediyorlar. Bu nedenle Kemalizm bir antropolojik bilinçtir. Bu antropolojik bilinç fanatizmle, fetişizmle ve mitosla dolu. Olabildiğince daralmış bir bilinç. Bundan dolayı kendisi gibi olmayanlara karşı tahammülsüz, dışlayıcı ve ötekileştirici. Bir yönüyle bu modernlerimiz tekfirci kişilerdir. Hariciler gibi kendisi gibi olmayanları çağdaş olmamakla tekfir ederler. Mürteci yaftalaması bir Kemalist tekfirciliğinin tezahürü.

Bir kitap basılıyor. Yine Atatürk üzerinden giden bir antropolojik bilinç. 1881 ve 9.05 tarihleri birer mit olarak kullanılıyor. Hayata başlangıç ve hayata veda tarihleri. Doğum ve ölüm. Kitap (reklamında) ışıktan doğuyor. Yani nurdan! İnsanların kendilerini özel hissetmelerine hitap ediyor. Kitabın içeriğine hiçbir vurgu yok. Akıl ve düşünmeye dair hiçbir yenilik anlatımı da yok. Mitler ve imgelerle donatılmış, hikayesi olan bir kitap. Ancak bu hikaye de oldukça mitolojik. Kitap bir fetiştir burada. Onunla kurulacak ilişki inanma ve ruhsal açlığı gidermeye yönelik. Kemalizm’in ruhsal açlığına hitap ediyor. Kabileci modernlerimizin İslam dışı mitik özlemlerine karşılık geliyor. Atatürk, yeniden üretiliyor. Gerçek Atatürk kimin umurunda? Önemli olan ruhsal açlığı, mitik talebi ve fetişist hazzı karşılamak. Kendini haklı, iyi, doğru ve inançlı hissetmek.

Modernlerimiz burada bir kabile totemiyle ilişki kuruyorlar. Varlıklarını borçlu hissettikleri bir totem. Ata kültünü simgeleyen totem. Bütün kitapların kendisinden doğduğu bir kitap da bir totemdir. Kabiledir, çünkü derin dayanışma ve dar grup aidiyeti var. İnsan bununla birleşiktir. O kadar çok özgürlükten ve çağdaşlıktan bahseden bir mahallenin, kabile aidiyetiyle totemik inançlar peşinde yaşamasının anlamı nedir? Çünkü sadece inanıyorlar, hayranlar ve kendilerini kaybetmişler. Düşünme ve akletme melekelerini kaybetmişler bu hayranlıkta. Bir mecnunluk modernliği bu! Batı modernliğini Leyla olarak imgeleyen bir mecnunluk. Bu mecnun modernliğin peşinden gidenler de mecnunlara dönüyorlar. Düşünmenin çölleştiği diyarların seraplarında gezerken mutluluk çığlıklarını atıyorlar böyle arada bir.

Mevzu ne bir kitap ne de bir şahıs. Mevzu aklını, düşünme yetisini, self kritiği kaybeden bir toplumsal kesim. Bu kesimler bir de kalkıp Türkiye üzerine ahkam kesiyorlar, tehdit ediyorlar, İslam’a saldırıyorlar ve akıl veriyorlar. Cehaletin mecnunlukla birleştiği bir sosyoloji, özel bir araştırma konusudur.

#Modern
#Çağdaş
#Mit
#Totem
5 yıl önce
Modernlerin kabile totemi
Ya tahammül ya sefer
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!