|
Takip ediliyoruz: Allah’ın gözü yerine iktidar gözü

Makine İnsan kavramı 18. yüzyılda materyalist Le Mettri tarafından kullanılır. Makinalaşma, robotlaşma ve insanın elleriyle ürettiği teknolojilere köleleşmesine karşı en büyük eleştirileri Frankfurt Okulu ortaya koydu. George Orwell, 1984 romanında büyük birader kavramını Sovyetik diktatörler için geliştirdi. Ancak insanı bütün davranışlarıyla kontrol eden bir iktidar aygıtını sembolleştiriyordu bu. M. Foucault, panipticon kavramıyla bu yaklaşımları siyasal teori olarak inşa etti. Yani büyük bir gözetleme kulesi insanlar üzerinden gözünü ayırmıyor. Modern iktidar budur. Hapishane bunun en güzel, en trajik ve en ideal modeli. Ama toplum da artık yavaş yavaş gözetleniyor çeşitli “merkezi gözlerle”. Her yerde kameralar var. Hatta iki gün önce İstanbul’da bir İlçe belediye başkanı bir sokağa onlarca kamera koyarak daha güvenli olacaklarını ilan etti. “Allah’ın gözü” yerine “iktidar gözü” geçiyor adeta!

İktidar çok rafine, yaygın ve etkili bir biçimde gözetliyor toplumu. Mühendislik ve güvenlik birleşimiyle olağanüstü bir gözetimler altında tutuluyoruz. Dünya büyük bir hapishaneye dönüşüyor. Foucault’un modern hapishanesi bu. Özgürlük ve hakların söylemsel yükselişine eşlik ediyor. Hakikaten ne kadar çok demokrasi, haklar, özgürlükler ve eşitliklerden bahsediyoruz! Belki de kaybolan özgürlüğümüzü söylemler üreterek telafi etmeye çalışıyoruz.

Uydu teknolojileri ile beraber doğan internet gözetlemeyi yeni bir aşamaya taşıdı. Yeni bir teknolojik iktidar çağına yol açtı. Tivittir, feysbuk, instegram, vat sap gibi teknolojik koridorlar ortaya çıktı. Bunlar üzerinden çalışan “iktidar gözü” daha derinlere dalıyor. İnsanları, kalabalıkları ve toplumları en mahrem alanına kadar gözlüyor. Teknolojiyle tanrılaşma peşinde koşan ve şirke batan seküler ideolojisinin vardığı noktadır bu. Tanrı gibi her şeyini bilmek, gözetlemek ve yönlendirmek istiyor. Ama bunları iki şey için yapıyor. İktidar ve pazar. Siyaset ve para. Emperyalizm ve kapitalizm. Kapitalizmin yeni bir aşaması bu.

Bir ayakkabıyı internet üzerinden almak için yaptığım girişim sonrasında her gazete veya haber okuma girişimimde en az üç reklamıyla kuşatılıyorum. Tam bir tüketim taarruzu altındayım. Tüketim hayvanına dönüşüyor insan! İnsan tüketen hayvandır! Onu bütün beğenileriyle tanıyarak meta satacak bir hayvan olarak görüyor. Para sağılacak inek! Kapitalist pazar, yeni teknolojileri malını satmak için bir öğrenme, gözetleme ve yönlendirme aracı olarak kullanıyor.

Sanal teknolojilerin ikinci gözetleme ve tahakküm alanı siyaset, yani iktidar. İnsanı baştan çıkaran beşeri bilinç. İmam-ı Rabbani’nin seyrü sülukta geçilmesi gereken bir leke dediği eylem. İnsanların birbirlerine karşı her çeşit iftira attığı, tuzak kurduğu ve yıkmaktan çekinmediği dünya. Sanal teknolojiler, artık insanları kalabalığa dönüştürüyor. Yalan, komplo teorileri, propaganda ve aşırı yorumlarla beraber insanları özne olmaktan çıkarıyor. Rasyonel düşünen, politik özne olabilen, irade sahibi varlıkları dümdüz ediyor. Onları kalabalık yığınlara çeviriyor. Böylece onları yönetmek ve yönlendirmek kolaylaşıyor. Tam bir teknolojik diktatörlük bu. Teknoloji sahibi şirketler, yeni iktidarlarının farkındalar. Ulus devletlerden ortaklık talep ediyorlar. Dünyada çoğu ulus devletlerden daha fazla insana hitap ediyorlar. Bunları kendi yönlendirmelerinde yer alan nesneler görüyorlar. O nedenle bunlar üzerinde pazarlık yapıyorlar. Bu insanların beğenileri, zaafları ve potansiyelleri konusunda topladıkları bilgileri satıyorlar. Hatta doğrudan bunları yöneten yeni iktidarlar olmak istiyorlar. Yeni teknoloji çağında yeni iktidarlar olmak istiyorlar. ABD siyasetinde bunu görüyoruz. Tivittir tek başına iktidara gelen ile iktidara giden üzerinde etkili oluyor. Kalabalıklaşan insanların politik tercihlerini yönlendiriyor.

Yeni teknoloji çağında demokraside, iktidarda, seçimde ağlar etkili. Bundan dolayı darbelerde, ayaklanmalarda ve isyanlarda da onlar var. Arap Baharı’nda tivittirin etkisini gördük. Hatta Tivittir Devrimi diye kitap bile yazıldı. Gezi olaylarında yine tivittirin büyük yönlendirmesi oldu. Sanal teknolojiler, hem ekonominin hem de siyasetin yeni aktörleri. Artık emperyalizm de onlarla geliyor, demokrasi de. Darbe de onlarla yapılıyor, reformlar da. Aslında mesele toplumların teknolojik hallerinden kaynaklanıyor. Kalabalıklaşan, yığınlaşan ve özne kimliğini kaybeden toplumlar. Yeniden özne toplum ve irade sahibi insanlar haline gelmemiz tek kurtuluş yolu. Sonuçta teknolojilerin hepsi de insan eseri. İnsan ona kul da olabilir, efendi de.

#Teknoloji
#Sanal
#Makina
3 yıl önce
Takip ediliyoruz: Allah’ın gözü yerine iktidar gözü
Doku uyuşmazlığı
28 Şubat darbe değilmiş!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…