|
İETT’yi yönetemeyenler SİHA’lara ne yapmaz?
Türkiye’nin, 1936 yılında öz imkânlarıyla ürettiği ve göklerde uçurduğu uçakların fabrikasını Nuri Demirağ kurmuştu. Çift motorlu
6 kişilik yolcu uçağı “Nu.D-38” 1938’de havalandı.
Bu uçak dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına da girdi. İlk siparişi Türk Hava Kurumu verdi. Ardından İspanya, İran ve Irak’tan siparişler alındı. Sonra ne mi oldu? O uçak, yani Nu.D-38 şimdilerde Sivas’taki Hamidiye Kültür Parkı’nın girişinde sergileniyor. Üzerinden 80 yıl geçse de bıraksan uçacak gibi. Gören ve hikâyesini bilmeyenler de bu uçakların n
eden üretilmediğini soruyor.
Nuri Demirağ, Türkiye’de ilk uçak fabrikasını kurmanın yanı sıra ilk sigara kâğıdı üretimi, ilk yerli paraşüt imalatı gibi tarihi işlere de imza attı. Samsun, Diyarbakır, Afyon-Antalya, Sivas-Erzurum, Irmak-Filyos hatlarında
1012 kilometrelik demir yolu da inşa etti.
O günlere kadar ‘Mühürzade Nuri’ olarak bilinirken, Mustafa Kemal Atatürk bu gayretinden dolayı Nuri Beye
‘Demirağ’ soyadını vermiş.
Nuri Demirağ’ın hayatı, hayalleri, idealleri, yerli ve milli üretim hamlelerinin yanı sıra
siyaset kurumuna karşı verdiği mücadele ve yalnızlaştırılması
bu günlerde derinlemesine ele alınmalı. O uçakların neden üretilmediği, fabrikalar ve de pilot yetiştiren uçuş okullarının nasıl kapatıldığı bir kez daha irdelenmeli. Çünkü Nuri Demirağ’ın başına gelenler bizleri bir ülkenin yönetimindeki ‘zihniyet değişikliğinin’ sonuçlarıyla yüzleştiriyor. Üstelik bu zihniyet değişikliği aynı partide, CHP’de yaşandı. Bu değişim ülke yönetimine, üretime ve sanayileşmeye yansıdı. Sürecin öncesine iyi bakmak gerekiyor. Çünkü Sivaslı müteşebbis Nuri Demirağ’ı teşvik eden, destekleyen,
önünü açan “siyasi güç” Mustafa Kemal’in bizzat kendisiydi.
Nuri Demirağ’ın siyaset kurumlarıyla ve devletle mücadelesi de
Atatürk sonrası dönemde
başlıyor. Tüm birikim heba ediliyor.
Öyle ki THK’nın 1938’de siparişini verdiği uçakların 1944 yılındaki son deneme uçuşunda yaşanan kaza devletin politikasını belirliyor. Pilot Selahattin Reşit Alan’ın kullandığı uçak Eskişehir’deki havaalanında piste “inekler girmesin diye” açıldığı söylenen çukura düşüyor. Reşit Alan bu kazada vefat edince THK da siparişlerini iptal ediyor. Yetmiyor o dönem Türkiye’de üretilen uçakların
yurt dışına satılamaması için bir de kanun çıkarılıyor.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün tüm baskılara, Nuri Demirağ’ın mektuplarla adeta yalvarmasına rağmen fabrikaları açtırmadığını eski gazetelerden okuduk.
Nuri Demirağ’ın
‘kanun zoruyla’ sipariş alamayan fabrikasını kapatmak zorunda kalmasıyla
elde kalan uçakların hurdacıya satılması ve hatta o uçakların çelik gövdelerinden düdüklü tencere yapılması dilden dile yayılmıştır. Fakat Türkiye’nin uçak ihtiyacı vardı. Nasıl mı temin edilecekti? İkinci Dünya Savaşı günlerinde bir kısım devlet erkanında geçerli görüş; savaş sonunun beklenmesi ve ihtiyaç fazlası araç gereçlerin ucuza kapatılmasıydı. Fransa’nın savaş sonrası hizmet dışı bıraktığı ‘Henrio’lar alındı. Ancak bu uçaklar kısa sürede hurdaya çıktı. Türkiye’yi o yıllarda yönetenler
Nuri Demirağ’ın büyük hayallerini yaşamayı ve gerçekleştirmeyi değil, Batı’nın artıklarına bağımlı olmayı seçmişti.
Bütün bunları neden mi anlattım? CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Bayraktar İHA’larla ilgili bir çıkış yaptı geçtiğimiz günlerde. Parodi bir hesabın, “Bayraktar Siha üretimi durduruldu. Dışişleri Bakanı Sezgin Tanrıkulu Türkiye’nin savaş suçu işleyen bu ölümcül silahlara ihtiyacı olmadığını söyledi” paylaşımından yola çıkarak
“Bu korku size yeter troller. Ama emin olun adil olacağız”
açıklaması yaptı.
CHP’nin
“HDP görüşlü”
Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bir gün Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olur mu? Açıkçası olmaması için bir neden yok. Peki, Sezgin Tanrıkulu böyle bir çıkışı Deniz Baykal’ın yönettiği CHP’de yapabilir miydi? Yapamazdı, CHP’de bu kafada biri olmazdı. Parti içi zihniyet farkının göstergesi Sezgin Tanrıkulu işte. Atatürk dönemi CHP’si ile İsmet İnönü CHP’sine geçişin faturasını bu ülke 60 yıl boyunca ödedi. Kılıçdaroğlu dönemi CHP’sinin neler yapabileceğini ise Sezgin Tanrıkulu deşifre etti. Kimse olmaz olmaz demesin. Ekrem İmamoğlu ismi ilk gündeme geldiğinde de İstanbul’un başına geçeceği ön görülmüyordu. Dahası İmamoğlu seçildikten sonra İstanbul’un bu günlerde yaşadığı sahipsizlik ve başıboşluk da beklenmiyordu.
Anahtar teslim alınan İstanbul’da son aylarda büyük bir ulaşım kaosu yaşanıyor.
Sefer iptalleri, insan seline dönen duraklar, yolda kalan yolcuların isyanları, kapısı açık giden kırık dökük araçlar… Dahası şoförsüz metrobüsler kendi kendine hareket edip trafikte dehşet saçıyor artık. Kontrolden çıkan İETT otobüsleri sokak aralarına dalıyor ve ancak 17 araca çarparak durabiliyor.
Üç yıllık CHP yönetiminde İETT’de 432 bin arıza yaşanmış, 177 otobüs hurdaya ayrılmış.

Bu beceriksizlik, bu sorumsuzluk ve umursamazlık aynı zamanda geleceğe ışık tutmuyor mu?

#Nuri Demirağ
#İETT
#CHP
2 yıl önce
İETT’yi yönetemeyenler SİHA’lara ne yapmaz?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi