|
1995'teki Refah efsanesi ve 'diğer' Saadetliler…
Bugün ülkemiz adına hayal edilemeyen bir dönüşüm yaşıyor ve bundan gurur duyuyorsak, bırakın ibadet etmelerini nefes almasına bile tahammül edilemeyen dindarların her türlü özgürlüğü yaşamasının ferahlığı ile uyanıyorsak her yeni güne, bunun temelinde
Refah Partisi'nin 1995'teki efsane seçim başarısı
olduğunu da bilmemiz gerekiyor.


Gazetemiz
Yeni Şafak
'ın arşivinden tarihi nüshalar ile o günlere dönelim önce..


24 Aralık 1995'te yapılan seçimlerden iki gün önce
“RP bir adım önde"
manşeti ile çıkmıştı Yeni Şafak. Diğer medya organları Refah'ın 'r'sine bile tahammül edemezken, Yeni Şafak'ın 79 ilde yaptığı araştırma neticesinde atılan bu manşet seçimlerin sonucunu ilan ediyordu.


Diğer taraftan
Sabah Grubu DYP'yi
, Doğan Grubu gazeteleri
Hürriyet ve Milliyet ise ANAP'ı
destekliyordu. Ancak her iki medya grubu da anti-RP çizgisinde birleşmişti. Bu ittifakın 28 Şubat'taki 'başarısının', 95 seçimlerinin çok öncesinde kurgulandığını bilmekte de fayda var.


Gelelim tarih değiştiren o seçim gününe.


60'lı yıllardan beri müthiş bir siyasi siyasi mücadelenin içinde olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Konya'dan başlayan bağımsız vekillik,
MNP ve MSP
tecrübelerinden sonra Refah Partisi'ni tüm engellemelere, yok saymalara rağmen Türkiye'nin en büyük partisi yapmıştı. Siyasal İslam'ın temsilcisi olarak görülen parti, yüzde 21 oy alarak merkez sağ ve sol partilerin önündeydi artık. Siyaset dizayncıları ve darbe destekli politikacılar,
halkın
1950'de Adnan Menderes'i, 1984'te Turgut Özal'ı iktidara taşıması tecrübesine rağmen
bir keza daha yanılmıştı.


Refah Partisi DYP ya da ANAP ile bir merkez sağ hükümeti kurabilirdi. Fakat ANAP ve DYP'nin yanına DSP ya da CHP'den birini katıp ülkeyi Refah'a teslim etmeme planı devreye sokuldu. Emir büyük yerdendi. ABD'nin 'resmi' gazetesi
New York Times seçimden sonra “RP ortak bulamaz" başlığı ile çıkmıştı.
Bulamadı da. Ne Mesut Yılmaz ne de Tansu Çiller, Necmettin Erbakan'ın koalisyon tekliflerine yanaşmadı.



Bugün Erdoğan'ı
“Başkan yaptırmama"
söylemi etrafında toplananlar, o gün de
Erbakan'ı “Başbakan" yapmak istemiyorlardı.
Anti-Refahçılık, İslam karşıtlığı ile ete kemiğe, söyleme ve eyleme bürünerek 28 Şubat darbesini yaptırdı daha sonra. Tıpkı Menderes ve Özal gibi Erbakan'ın da başbakanlığı hazmedilememişti.


Omuz omuza yürüdüklerinin 'neci' olduğunu hiç önemsemeyen ve her daim konjonktür hesabı yapanlar, 1995'te yanıldığı gibi
3 Kasım 2002'deki 'Anadolu İhtilali'
ni de öngörememişti. Refah efsanesinin tabanı patlamasını AK Parti'de yaptı bu sefer. Bir çiçekle gelen bahar, 100 yıldır çürütülmek istenen çınarı 22 Temmuz 2007'de yeşertti. 12 Haziran 2011'de ise bu milletin uçsuz bucaksız hayalleri olduğunu gördük.. Ülke, açılan o bir çiçekle dallanıp budaklanıyordu artık.


'Milli Görüş Siyaset Okulu'
20 yılda ülkenin kaderini değiştirmişti velhasıl. 4 Başbakan, 2 Cumhurbaşkanı sığdı bu 20 yıla. Tarih yazdılar, sınırları aştılar. Somali'de açlıkla boğuşan yetime, Arakan'da katledilmeyi bekleyen masum sivillere, 5 yıldır her türlü perişan edilen Suriyelilere, Gazze'deki evinin ortasına bomba düşmesi an meselesi olan ümmetin bekçilerine umut olan liderler çıkardı Milli Görüş.


Ancak aynı halk AK Parti'yi açıkça uyardı 7 Haziran'da.
“Benden kopma, istikametini değiştirme, özünden sıyrılma"
dedi. Aynı zamanda 1995'te Erbakan'a yapılanları hatırladı.
"Yüzde 60'lık blok"
denemeleri ile yüzleşti. Siyasi istikrarsızlık denilen garabetin kaos senaryolarını gördü. Terör belasının ancak milli iradenin top yekûn vatan savunması ile bertaraf edilebileceğini 3 ayda an be an yaşadı.


Şimdi.. T
ürkiye tıpkı 1995'te olduğu gibi “biz" ve “diğerleri"nin arasında oylama yapacak.
'Biz' bir eksik, 'diğerleri' ise anlamsızca bir fazla… Bizim eksiğimiz, onların fazlası ise Milli Görüş'ün ev sahipleri..
Saadet Partisi tabanı
ndan bahsediyorum..


Hoca'nın emaneti
Fatih Erbakan'ı dışlayanları
, siyasetin ağabeyi
Recai Kutan'ı otoritelikten çıkaranları
sineye çeken bu taban, Milli Gazete yazarı ve camianın en etkin isimlerinden
Mehmet Talu Hoca'nın “Oyumuz Davutoğlu'na" çağrısına
ne der bilinmez. Bu da yetmez ise, AK Parti'nin isim babası olmasına rağmen Erbakan Hoca'ya olan hürmetinden dolayı
Saadet'ten kopmayan fakat “1 Kasım'ın normal bir seçim olmadığını" söyleyerek
İstanbul'dan AK Parti adayı olan İsmail Kahraman'a kulak vermek evla değil midir?


Erbakan ile Milli Nizam Partisi'ni kurarak Milli Görüş siyasetini inşa eden, bunun üstüne bir de
Milli Gazete'nin temelini atan isim olarak bu hareketin tarihine geçen Hasan Aksay'ın
önceki günkü şu çağrısı tarihi bir uyarıdır aynı zamanda: “Türkiye'nin uçurumun kenarından kurtulması ve ülkemizin yangın yerine dönmemesi için 1 Kasım'da Ak Parti'nin yanında yer almak tarihi ve milli bir görevdir.. Türkiye, Ak Parti ile dünyada hak ettiği itibarı yeniden yakalamaya başladı. Bu itibarın kaybolmaması için 1 Kasım'da Ak Parti'nin yanında yer alacağız."


Avrupa Milli Görüş teşkilatlarında üst düzey görev yapmış çok sayıda
Milli Görüşçü, AK Parti'yi destekleme kararlarını
; “Gün partizanlık yapma günü değil, vatan ve bayrak meselesidir. Gün 'Oy'un büyük, oyunu bozalım' deme günüdür" cümleleri ile deklare ediyorlarsa, binlerce kilometre uzaktaki gurbet ellerinden, bu çağrı anavatanları için bir tereddüt yaşadıkları anlamına gelir.


Adnan Menderes'e, Turgut Özal'a ve Necmettin Erbakan'a yapılanlara rağmen; diz çökmeyip bir şekilde doğrulan, bu topraklardan kopmayıp devletine olan bağlılığından zerre ödün vermeyen Milli Görüş topluluğu, asla bir araya gelmemesi gereken yapıların, partilerin, örgütlerin Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu'na karşı birleşmesinin ne anlama geldiğinin de farkında olacaktır.. Rezervlerini, eleştirilerini, kırgınlıklarını, kızgınlıklarını ülkenin bekası için sineye çekenler
sadece Türkiye'mizin değil İslam dünyasının da geleceği için oy vereceğini asla unutmamalı..
#Refah Partisi
#1995 Genel Seçimleri
#Necmettin Erbakan
#Saadet Partisi
#recep tayyip erdoğan
#Yeni Şafak Gazetesi
8 yıl önce
1995'teki Refah efsanesi ve 'diğer' Saadetliler…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset