|
'Diktatör Demirtaş' beni karakolluk etti
Kişisel bir mesele olduğu için yazmaya çok sıcak bakmıyordum ama bazı gazeteci arkadaşlar haber bile yapılması gerektiğini söyleyince birinci ağızdan aktarmanın daha doğru olacağını düşündüm.


HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, paylaştığımız tweetler üzerine aralarında benim de olduğum 11 kişi hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Diğer "şüphelileri" rızalarını almadığım için belirtmiyorum. Baştan söyleyeyim, bunları yazarken ortaya bir mağduriyet koymak gibi düşüncem yok. Demirtaş'ın benden şikayetçi olup,
“üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasına"
çarptırılmamı istediği tweeti okuyacaksınız zaten. Sözlerimin de arkasındayım.


Demirtaş'ın avukatlarının 26 Aralık 2014 tarihinde savcılığa verdikleri dilekçede şahsıma yönelttikleri suçlama aynen şöyle:


“Şüpheli Ersin ÇELİK, kendisine ait Twitter hesabından nefret söylemi ve müvekkilim Selahattin Demirtaş'ı açıkça hedef gösteren bir dille çeşitli paylaşımlarda bulunmaktadır. Örneğin,
'En akilleri dediğimiz Selahattin Demirtaş, yedikleri haltı
n faturas
ını görünce göz göre göre yalan söylemeye başladı
. Hem de
şiddetle…'
şeklindeki ifadelerle halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle kalmayıp müvekkilimi açıkça hedef göstermiştir."


Yukarıdaki duygu ve düşünceleri içtenlikle yazdığım tarih 9 Ekim 2014. Yani, Yasin Börü ve 4 arkadaşının hunharca katledildiği 6-8 Ekim olaylarının ertesi günü. İki günde 52 insanın canına mal olan “Kobani" çağrısını yapan Selahattin Demirtaş'ın boncuk boncuk terlediği basın toplantısı esnasında atmıştım bu tweeti.


Demirtaş da bu sebeple bana ceza davası açılmasını ve cezalandırmamı istiyor… Neden mi? Kendisine “yalancı" dediğim için. Yazdığım tweet ve suçlamanın özeti bu.


Her ne kadar kabul etmese de Demirtaş ile partisinin Kobani üzerinden nasıl bir provokasyon yaptığını ve çağrıları ile sokakları nasıl savaş alanına çevirdiklerini acı içinde gördük, sarsıcı bir şiddetle yaşadık. Bu konu geçtiğimiz iki yılda çokça tartışıldı ve uzun süre daha gündeme gelecek. Zılgıtlar eşliğinde katledilip parçalanmış bedenleri 3. kattan aşağıya atılan Yasin Börü ve arkadaşlarının kanları yerde dururken de asla gündemimizden düşmeyecek 6-8 Ekim günleri.


Gelelim şikayet dilekçesine... Başvuru Ankara'dan yapılmış. Savcı ifademi isteyince haberim oldu haliyle. İlk olarak suç isnat edilen paylaşımımı merak ettim. Görünce de bu yüzden yargılanacak olmayı sindiremedim açıkçası. İfadem, ikametgahım Ankara dışında olduğu için talimatla evime en yakın karakolda alındı. Gitmeseydim zorla getirme, yani gözaltı istenecekti. Sonuçta dün yolumu karakola düşürdüm. İfademde önce attığım tweeti kabul ettim. Düşüncemi de hukuki jargonla savundum.


Yargı makamı ne karar verecek bunu göreceğiz. Fakat Demirtaş'ın bir gazeteciye Twitter paylaşımı nedeniyle, üstelik küfür ve aşağılayıcı bir ifade içermemesine rağmen,
“yalan söylediğini"
belirten cümleler için cezalandırma talep etmesini ben daha fazla önemsiyorum. Bu dava istemi bir bakıma iyi oldu. Mukayese olsun diye değil ama bir söylemi kırmak açısından önem atfediyorum.


Malum çevre ve medyasınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine edilen hakaretlere karşı hukuki yollara başvurması üzerine,
“Erdoğan tweete dava açtı"
ya da
“Erdoğan Twitter'da kendisini eleştiren Koray Çalışkan'ı mahkemeye verdi"
şeklinde kampanyalar yapıldı çokça.


Erdoğan'ın açtığı davaları ağızlarından hiç düşürmediler ve zihnen kodlandıkları
“diktatör"
söylemi için de dayanak yaptılar.


Gezi sürecinde Erdoğan ailesine galiz küfürler eden arsızları
alınlarından öpen Kemal Kılıçdaroğlu
da malzeme yaptı bu davaları kendine. Seçilmiş Cumhurbaşkanına “diktatör bozuntusu" diyebilmenin özgürlüğü ile edilen bütün hakaretleri hunharca savundu. Ar damarı çatlaklarından fışkıran küfür ve hakaretleri görmezden gelip “tweete dava açtı" haberleri yapan medya da bu kural tanımaz
"cici çocuklara"
savunma kalkanı oldu.


Gerçi Koray Çalışkan mahkemede,
“hayvan, iblis ve katil"
ifadelerini, saçından ayak tırnağına kadar savunduğu Esed için söylediğini belirterek benzersiz bir dönüşe imza atmıştı…


Hakkımdaki şikayet dilekçesine dönecek olursak.. Demirtaş'ın suç duyurusunda bulunduğu 11 kişinin sekizi sivil vatandaşlar. Gerisi gazeteci. O sekiz kişinin hesaplarını inceledim,
HÜDAPAR'ı savunan çizgideler.
Birçoğu Diyarbakırlı. Sanırım dava edilecek kişiler özellikle seçilmiş. Avukat, bir sindirme politikası planlamış belli ki. PKK, kendileri gibi düşünmeyen Kürtleri katlederken, siyasi hamisi Demirtaş ise hukuk yoluyla cezalandırmak istiyor anlaşılan.


İşine geldiği zaman
Twitter'da "şapşik şirinliği" yapan Demirtaş'ın
şikayetiyle mahkemeye verilen bir gazeteci olarak, hakaret ve küfür içermeyen ve tekrar arkasında olduğumu belirttiğim tweetimle kendisini kime hedef gösterdiğimi düşünüyorum!
Benim arkamda eli kanlı bir terör örgütü yok.
Kürsüden gazeteleri hedef göstermiyorum. Hedef göstersem de o gazetelere silahlı-molotoflu saldırılar düzenlenmez. Hedefimde kimsenin şahsı yoktur ve olamaz da. Ama özgürlük, barış, eşitlik, ifade özgürlüğü, hak ve hukuk kelimelerini tesbih yapanlar, meslek hayatımda ilk kez
gazeteci kimliğimle "karakollara düşmeme" neden oldular.
Özgürlük havarisi, Demirtaş'a karşı, ifade özgürlüğümü bir gazeteci olarak mahkemelerde savunacak olmama şaşırmalı mıyım bilemedim..
#Selahattin Demirtaş
#Ersin Çelik
#Twitter
8 years ago
'Diktatör Demirtaş' beni karakolluk etti
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?