|
İsrail dünyaya nanik yapıyor!

Filistin adı acıya eş. Dilimizi yakan, kalbimizi burkan, hep aynı acılı hikayenin anlatıldığı bir masal ülke sanki Filistin. Gelen her haberle, her fotoğrafla, her görüntüyle tekrarlanan. Sonunda üç elmanın falan düşmediği, çocuk ellerden fırlatılan taşlara cevap, göğünden hep bombaların düştüğü, bir varmış bir yokmuş kısmının atlandığı, hatırlanmadığı, sert bir masal.

Oysa bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar Filistin varmış, İsrail yokmuş!

1897'de Siyonist hareket başlayınca dünyanın her yerinden Yahudiler, akın akın Filistin topraklarına göçmüş. İkinci Dünya Savaşı yıllarında göç iyice artmış. Yahudiler Hitler'den kaçıyor soluğu Filistin'de alıyormuş. Gelen kalıyormuş.

Gel zaman git zaman bölge iyice karışmış. Coğrafyanın siyasi haritasını belirleme gücünü elinde tutan Amerika ve İngiltere, 29 Kasım 1947'de, Filistin topraklarının en verimli bölümünü oluşturan yüzde 55'lik bölümünün Yahudilere, verimsiz ve çöl alanlarından oluşan yüzde 45'lik bölümünün ise Araplara verilmesini kararlaştırmış! Filistinliler "Hayır, bu topraklar bizim!" dese de, Yahudiler umursamamış; 14 Mayıs 1948'de, İsrail devletinin kuruluşunu ilan edivermiş!

O gün bu gündür kurtuluş mücadelesi veriyor Filistin. Her çocuk varoluş, var kalış mücadelesi içine doğuyor. Büyüklerinden masal değil, insanın nefesini kesen, yumruk olup boğazını tıkayan haksızlığın tarihini dinliyor. Açlıkla, yoklukla, hastalıkla, babasızlıkla imtihan ediliyor ama yılmıyor. Minicik elleriyle kavradığı taşlarla işgale karşı duruyor.

Ne acı ki; her şey; işgal de, tecrit de, orantısız güç kullanımı da, her gün onlarca sivilin ölümü de dünyanın gözü önünde olup bitiyor. Amerika İsrail üzerinden, İsrail Amerika üzerinden kendi kanlı tarihini meşrulaştırıyor. Devlet terörünü sürdüren İsrail'i şımartıyor Amerika, sırtını sıvazlıyor. Bizi şaşırtmıyor; işgalci İsrail'i değil, mazlum Filistin'i kınıyor.

Vicdan sahipleri çığlıklarını yükseltse de, İsrail her Allah'ın günü teşhir edilse de, uluslararası politika yapıcıları çok sıkıştıklarında İsrail'i kınasa, uyarsa da sonuç değişmiyor.

Bildiğini okuyor İsrail. İşte; yaktığı ateşi Gazze'den sonra Lübnan'a da yayıyor! Filistin'in havaalanlarını, hastanelerini, köprülerini, okullarını, fırınlarını, su ve elektrik şebekelerini bombalıyor. Kardeşlerimizi çaresiz, aç ve yaralı bırakıyor, öldürüyor.

Dünyanın gözünün içine baka baka apaçık meydan okuyor. Arada bir dönüp ardına, hepimize nanik yapıyor.

Çünkü kınamalar uyarılar sivrisinek saz ona. Çünkü verilen tepki, sivrisineğin icraatından öteye geçmiyor. Çünkü davulun tokmağı İsrail'in tepesine hiç inmiyor!

Ve bu çözümsüzlük, eylemsizlik, çaresizlik Batı Şeria'nın etrafında yükselen duvar gibi giderek kuşatıyor zihinlerimizi. Bu kuşatılmışlık, diliyle kalbiyle buğz eden ama eli ulaşmadığı için oralara, konforlu bir koyvermişlik içinde uyuşmuş, sinmiş, acılı ama etkisiz elemanlar kılıyor bizi.

Dua elbet büyük devlet. İsrail kalbimize ulaşamaz, vicdanımızı susturamaz, kinimizi azaltamaz. Dua ederiz, meydanlarda toplanır yeminler ederiz ama Filistin'e ne kadar uzanır ellerimiz? Orada açlıkla, hastalıkla, korkuyla, tanklarla, silahlarla, bombalarla, bu haksız, bu acılı tarihle iç içe büyüyen çocuklara, kardeşlerimize faydamız dokunur mu? Onların yalnızlığına çare olur mu?
18 yıl önce
İsrail dünyaya nanik yapıyor!
Bugün de boşa geçti
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…