|
Korkma! Sıra bizde!

Biz 80 darbesinde çocuktuk. Ne olup bittiğini sonradan kitaplardan okuduk. Geçmişten gelen kokunun sadece naftalin ve Vicks kokusu olmadığını, kan kokusuna ayak kokularının da karıştığını anladık.

28 Şubat yaşandığında olup bitene artık aklımız eriyor, sahnelenen oyunun pespayeliği midemizi bulandırıyordu. "At izinin de, it izinin de" üstünden tanklar geçiyordu; görüyorduk. Yapılan siyaset fena halde canımızı sıkıyordu. Korku üretim merkezleri birbirimizden korkmamız gerektiğini buyuruyordu. Statüko bekçiliğine soyunanlar bizi, güvenliğimiz için hak ve özgürlüklerimizden vazgeçmemiz gerektiğine inandırmaya çalışıyordu. Bunun figüranların kanlı katkılarıyla üretilen sanal bir korku olduğunu biliyor ama yine de korkuyorduk. Korkuyorduk çünkü her on yılda bir tekrarlanan demokrasiyi askıya alma ritüeli zaman aralığını daraltıyordu.

Zekamızla dalga geçen, huzurumuzu bozan, geleceğimizi tehdit eden, bizi yok sayan bildik kanlı bir oyun şimdi gözümüzün içine baka baka bir kez daha sahneleniyor. Alçakça saldırılar, kan üzerinden siyaset yapılıyor. Kör göze parmak sokuluyor. Ama bir şey unutuluyor: Biz görüyoruz. Kör değiliz ve en önemlisi biz artık çocuk değiliz. Biz bu ülkeyi, birbirimizi seviyor, huzur istiyoruz.

Olup bitenleri, işlenen cinayetleri açık ve net olarak kınıyoruz. Bu güzelim ülkede Türk, Kürt, Çerkez, Türkmen, Laz ya da Ermeni; Sünni ya da Alevi; başörtülü ya da başı açık bir arada yaşayacağız.

Çocuklarımızı kimsenin birbirinden korkmadığı, hukukun her şeyin üstünde tutulduğu, güvenli, özgür, refah bir ülkede barış içinde kardeşçe büyütmek istiyoruz.

İşlenen cinayetlerin hesabı sorulsun, hukuk karşısında herkes eşit olsun diyoruz. Kazanımların sıfırlanmasından ve kulağımıza ha bire "geri marş!" diye bağırılmasından hiç ama hiç hoşlanmıyoruz. Kaba saba oyunlarla ülkenin kana bulanmasına, toplumun sloganlar, marşlar, demeçler eşliğinde bir kez daha kamplara bölünmesine, geleceğimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz.

17 yaşındaki çocuğun yaşını büyüterek astığını bilmediğimizi zannedip "Pişman değilim, yine olsa yine yapardım" diyen 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'in de, "Darbe geliyor demek istemiyorum ama darbe geliyor" diyen Süleyman Demirel'in de, vaktiyle onları da hukukun ve demokrasinin ırzına geçenleri de alkışlayan ve bu pörsümüş zihniyeti cilalayıp önümüze koyan işbirlikçilerin de artık hayatımızdan çıkıp gitmesini istiyoruz. Onlar bizim babamız değil.

Öyle olduklarını zannediyor olsalar da işte söylüyoruz: Babalıklarını reddediyoruz!

Bu ülkede olup bitenlerden rahatsız olan, daha çok hukuk, daha çok demokrasi ve huzur isteyen sağduyu sahibi sivil bir gençlik var. Beyni magazin programlarıyla, star ya da evlilik yarışmalarıyla buruşturulan, takım taraftarlıklarıyla uyuşturulan, hayattaki tek amacı bir yerlere kapağı atıp yırtmak olarak kurgulanan gençliğin 19 Mayıs stadyumlarında yapma bir sevecenlikle karikatürleştirilmesine itiraz ediyoruz.

Genç Siviller olarak rahatsızız. Sorunların elbette farkındayız ve hepsinin hakkıyla işletilen hukuk ve demokrasi sayesinde çözüleceğine inanıyoruz. Bunu yapmaya talibiz. Zaten sıra bizde!

Bu vatanı kurtarmak için hayatlarının baharında gencecik ölen dedelerimize minnettarız. Emanetin kıymetini biliyoruz. Ona gözümüz gibi bakıyoruz.

Can suyumuz İstiklal Marşı'nın neden "Korkma!" diye başladığını artık daha iyi anlıyoruz. "Kork!" diye başlayıp "ülke bölünecek, irtica gelecek, rejim yıkılacak" diye devam eden emir kipli cümlelere kulak asmıyoruz. Korkmuyoruz, çünkü biliyoruz: "sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak."

Gidişattan rahatsız olan gençleri, memleketin yeniden karıştırıldığı bir dönemde yayınlanan bir bildiri ile "duruma el koyan" Genç Sivillere destek vermeye, varlıkları ile "biz buradayız" demeye çağırıyoruz: www.19mayisbildirisi.org
18 yıl önce
Korkma! Sıra bizde!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’