|
Pantolondan sonra

Televizyonlarda cereyan eden pespayeliği, seviye düştükçe yükselen reytingleri, bu tür yayınları ekranda tutan anlayışı, toplumu temsil yeteneği olmadığı halde tek ölçüt kabul edilen AGB ölçümlerini, "popüler kültürdür, ne yapılsa yeridir" diye diye önce meşrulaştırıp sonra da kapılıp gittiğimiz köpürtülmüş düşkünlüğü yaza yaza kalemimde tüy bitti. Daha geçen Cumartesi, sabah programlarındaki çeteleşmeye işaret edip, "Birileri duruma el koysun" diye çağrıda bulunmuştum ki, daha yazının mürekkebi kurumadan aynı yolun öncü yolcusu "Memedali bey"in sebep olduğu rezalet yaşandı. Büyük patırtı koptu; RTÜK olağanüstü toplandı, vekiller Meclis'te olayı tartıştı, ATV Mehmet Ali Erbil'in işine son verdi, program yayından kaldırıldı. Herkeste bir panik, bir öfke. Kınayan kınayana.

Buradan bir sonuç çıkar, hicivle soytarılık, zekayla pespayelik birbirinden ayrılıp ekranlar panayır yeri havasından arındırılırsa ne âlâ.

Ama...

Olayın gelişimi size de, kaza sonrasında ortaya saçılan pislikten midesi bulanıp da "Susurluktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diye yeminler edilmesini hatırlatmıyor mu? Sonrasını da hatırlayın lütfen. İşte şimdi de "Pantolondan sonra hiçbir şey eskisi olmayacak" cümlesi pek popüler. Aşkla ve hınçla tekrarlarıyor.

Ama "olayın faili Mali" yine her dakika ekranlarda. "Bu bir iş kazasıdır" deyip duruyor. Sanki rezalet yaşanmasa, yapıp ettikleri çok matrakmış gibi, gayet pişkin ekliyor da: "Yeni yayın dönemi için Show Tv ile anlaşmıştık. Atv yönetimi de programı kaldırmaya bahane arıyordu zaten. Bu onlara fırsat oldu'.

Yeni yayın döneminde işine dönecek yani! Yine ekranları sirke çevirecek. Yaptığının komiklik olduğunu sanıp bayağılıkta sınır tanımayarak tiklilerle, cücelerle, ucubelerle, obezlerle, fiziksel ya da zeka özürlülerle dalgasını geçecek. Yaptığı her zevzekliğe gülünmesini bekleyecek.

İşin acı tarafı, gülünecek de!

Bu ülkede Mehmet Ali Erbil'in eğlence anlayışına tav olan birileri hep olacak çünkü. Bu anlayış ve beğeni var oldukça Erbil ya da benzerleri de var olacak. Reyting ölçümleri, nüfusu 72 milyonu aşmış bir ülkede 2 bin 100 hane ile sınırlı kaldıkça, televizyonuna hayli zahmetli reyting ölçüm aletinin takılmasını ütü masası, fön makinesi gibi hediyeler karşılığında kabul edenler belli bir gelir, eğitim, kültür ve beğeni çizgisinin altında kaldıkça, zeka ve ahlak seviyesi düşük yayınlar reyting ve reklam almaya yani ekranları işgal etmeye devam edecek.

Sonuca bakıp sebepleri, onu doğurup besleyen ortamı, asıl sorunu ıskalamayalım. Sorun tek başına canlı yayında pantolon indirmek değil çünkü, ekranlarda genel düzeyin pantolon indirmeye kadar varması.

Erbil'in arsızca "Umarım RTÜK anlayışla karşılar" demesi de boşuna değil. Ona göre olanlar "bir iş kazası", "canlı yayın cilvesi". Unutulabilir, bağışlanabilir, mazur görülebilir yani! Pantolon vakasından epey önce "İnsanlar beni her zaman tolore ediyor" demişti Erbil. Gerçekten de öyle olmuştu. İlk vukuatı değil çünkü bu. Özel hayatında ne yapıp ne ettiği bir yana, bir keresinde mesela, açık kalmış mikrofondan, telefonda kendisinden oğlu için hediye dilenen bir kadının oğluna küfrettiği duyulmuş, buna rağmen insanlar ondan yardım dilenmeye devam etmişti.

Ne olduğu artık çok da önemli değil. Güner Ümit'i affetmeyip televizyon tarihimizin tozlu raflarına kaldıran anlayışın "Güldürme misyonu üzerime yapıştı kaldı" diyen "milli soytarımız" Mehmet Ali Erbil'e karşı nasıl tavır takınacağı da değil. Önemli olan kamu yayıncılığının sorumluluklarının hatırlanması, gereklerinin yerine getirilmesi.

Her türlü küfür, hakaret ve aşağılamaya karınlarını tutarak gülenler başta olmak üzere yanlış reyting ölçümlerini doğru kabul edip reklam verenler, bu tür programlara ekranlarını açanlar ve yaptırım gücü çok zayıf kalan RTÜK dahil herkesin payı var bu işte.
18 yıl önce
Pantolondan sonra
Ecnebi aydınlarımız zor durumda…
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm