|
İçeride halkı dışarıda ülkeyi satmadan yapın işinizi…

Demokratik toplumlarda gazetecilik mesleği tartışılmaz.

Tartışılmak bir yana dursun, demokrasinin tamamlayanı, parçası olarak kabul edilir.

Yönetici halkın oyuyla seçiliyorsa, kural buysa, gazeteci de halk adına seçilmişleri takip eder, icraatlarını inceler, neyin nasıl olduğunu araştırır, elde ettiği bilgileri toplumla paylaşır.

İşin özeti budur…



İdareci gazeteciye, gazeteci de idareciye karşı belli bir mesafede durur, durmalıdır.

Bu mesafe gazetecilik mesleğinin tarafsızca icra edilebilmesi için gerekli olan mesafedir.

Aksi takdirde işler karışır…

Gazeteci dediğiniz adam, açığa çıkaran değil, örten, kapatan, saklayan bir aparat olarak sisteme eklemlenir, altın kadar değerli olan mesleğini beş paralık eder.

Enteresandır…

Gazetecilik dışında hiçbir meslek grubu mesleğine ihanet ederken para kazanamaz, bu sadece gazetecilik mesleğine mahsus bir şeydir.

İşini doğru dürüst yapmayan futbolcu kaybeder, kuyumcu kaybeder, berber, manav, bakkal, doktor, mühendis, çiftçi, hepsi ama hepsi kaybeder.

İşini doğru dürüst yapmayan gazeteci ise kazanır, işini yapmamanın kirli ödülünü fazlasıyla alır.

Gazetecilik de öyle zannedildiği gibi karmaşık bir meslek değildir, son derece basit kurallarla işler.

Nelerdir o kurallar?..

Doğru bilgiye ulaşmak, ulaştığı bilgiyi abartmadan, eksiltmeden toplumla paylaşmak, hepsi bu, bu kadar yani…

Anadolu’da çıkan yerel gazete dört gözle seçimi bekler.

Neden bekler, biliyor musunuz?

Para kazanmak için bekler.

Seçim dönemlerinde kazanacağı parayla diğer zamanları kurtarır, yayın hayatına devam eder.

Adaylardan reklam alır, adayların seçim haberlerini parayla yapar, hatta kapalı devre anket yöntemiyle halkı o adaya yönlendirir, dolaylı olarak seçime müdahale eder.

Bu işler böyle yürür…

Başta söylediğim gazeteci ve idareci arasında olması gereken mesafe ortadan kalkınca, ahbap çavuş ilişkisi devreye girer.

Kaşı beni kaşıyayım seni, demokrasisi yerelden genele kadar topluma hakim olur.

Ne demeye çalışıyorum?

Sağlıklı toplumun, hür iradenin, bağımsız insanın, demokratik düzenin, din ve vicdan özgürlüğünün cisimleştiği meslek gazeteciliktir.

Olmazsa olmaz…

Şimdi gelelim madalyonun öteki yüzüne.

Bu mesleğin uluslararası düzeydeki saygınlığı ne durumdadır, yabancı gazetelerin ve televizyonların temsilcileri hangi ülkelerde ne adına bulunmaktadır, bu insanlar ne yaparlar, kime çalışırlar?

Bunların da bilinmesi lazım tabi...

İngiltere’den Amerika’ya, Rusya’dan Çin’e, Almanya’dan Fransa’ya kadar birçok ülkenin medya kuruluşlarına çalışan gazeteciler var bizim ülkemizde.

Bu arkadaşların önemli bir kısmı da Türk vatandaşı, buralı…

Şu günlerde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ortaklığında, Türkiye’de yeni bir medya merkezi oluşturulduğu yönünde haberler alıyorum.

Bazı Amerikan ve İngiliz gazeteleri de yeni dönem için konjonktüre uygun yeni isimler, yeni temsilciler bulmuşlar, böyle söyleniyor.

Rusya’nın bu alandaki çalışmalarını biliyorsunuz zaten…

Ruslar, işi çözmüşler, sadece iktidara değil, muhalefete de yer açmanın altın kural olduğunu keşfetmişler.

Rusya, kendi içinde bastırdığı, ezdiği muhalif seslerin, gazetecilerin benzerlerini, Türkiye gibi ülkelerde finanse ediyor.

Kimseyi suçlamıyorum, yanlış anlaşılmasın, bir soru soracağım…

Türkiye’de yayın yapan Rus radyosu, aynı formatla, aynı içerikle Rusya’da yayın yapabilir mi, Rus devleti buna müsaade ederler mi?

Mesela İran hakkında tek kelam etmeyen, tek laf söylemeyen, hemen etrafımızda yazıp çizen gazetecilerin tavrı garip değil mi?

İstanbul’un ortasında gazeteci doğrayan Suudi yönetiminin, Türkiye’nin demokratik hayatına katkı sunacak bir medya aklına sahip olduğunu mu düşünüyorsunuz?

O halde Türkiye’de gazetecilerin yaşadığı sorunları Selman ailesinin çözeceğine inanıyorsunuz.

Hatırlayın, Barzani, referandumdan önce Türkiye’ye gelmişti, bir bayrak krizi yaşanmıştı.

O dönemde Birleşik Arap Emirlikleri televizyonundan bir ekip benimle röportaj yaptı.

Onlara dedim ki…

Türk hükümetinin Barzani politikasını doğru bulmuyorum, bunlar yarın referandum yapacaklar, Türkiye, ortaya çıkan sonucu tanıyacak mı ki, bu adamları bayrakla falan karşılıyor, bunlar yanlış işler, dedim.

Yeni Şafak’ta da yazdım…

Ne oldu biliyor musunuz?

Normal şartlarda hükümeti eleştirdiğim için bu yorumun Arap televizyonunda geniş bir şekilde verilmesi, haber sitesinde de işlenmesi gerekiyordu.

Ama öyle olmadı, iki saat konuştuk hiç bahsetmediler.

Benim o dönemde hükümeti eleştirdiğim konu, bunların da Ortadoğu politikalarına denk düştüğü için yayınlamadılar.

Şimdi, bugünlerde yeni arkadaşlar bulmuşlar, öyle duyuyorum.

Türkiye’nin demokrasi sorunu olarak, Türk bayrağının şeklini, Türk devletinin rejimini, dilini, toprağını, havasını, suyunu tartışmaya açıp, sonra da can havliyle, mal mülk derdiyle devletin eteklerine sığınmaya hazır yeni gazeteciler bulmuşlar.

Ayıptır, her şeyi söyletmeyin bana, insanın canını sıkmayın.

Çocuklarınız büyüyor, yarın öbür gün, “Anne, baba sen bu kadar parayı nasıl kazandın, ne iş yaptın da ben böyle hormonlu bir tosuncuğa dönüştüm?” diye sorunca, onlara verecek bir cevabınız olsun.

Gazetecilik, içeride halkı, dışarıda vatanı satmadan da yapılabilir.

Yapıyorum da…

#Gazetecilik
#Demokrasi
#Devlet
5 years ago
İçeride halkı dışarıda ülkeyi satmadan yapın işinizi…
Devlet Nöbeti
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak