|
ODTÜ’lü gençler ve işsiz gazeteciler…

Son günlerde duyduğum en güzel haber, en güzel gelişme…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ODTÜ’nün mezuniyet töreninde kendisini eleştiren, eleştiriden öte tahkir eden pankartı açan gençlerle helâlleşmiş, açtığı davayı geri çekmiş.

Görüşme talebi, gençlerin ailelerinden gelmiş.

Cumhurbaşkanı da, bu talep karşısında, “Buyurun gelin Beştepe’ye, oturup konuşalım” demiş.

Aileler doğru yapmış, iyi düşünmüş...

Şayet dava görülseydi, belki de pankart açan gençler suçsuz bulunacaklardı, belki de tazminat ödemeye mahkûm edileceklerdi, orasını bilemem.

Fakat bütün bunlara ne gerek vardı?

ODTÜ gibi bir okulu bitirmişsin, daha sınava girerken en yakınındakine beş misli fark yapmışsın, emeklerinin meyvesini toplama zamanı gelmiş, iş kuracaksın, düğün dernek yapacaksın, hayatı yaşayacaksın fakat ülkenin cumhurbaşkanı ile davalıksın.

Ne gerek var…

Bir gencin istikbali her şeyden önemlidir, siyasi tartışmalardan ayrı düşünülmesi gereken bir konudur.

O aileler, ya da gençler, solcudur-sağcıdır, bunun bir noktadan sonra pek de önemi yoktur.

Bu ülkenin çocuklarıdır, bu ülkenin en iyi okullarında okumuşlardır ve bu ülkeye hizmet edeceklerdir, mesele bu kadar basittir.

Bir yurttaş, bir vatandaş olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da, talebe cevap verdiği için, şık davrandığı için ayakta alkışlıyorum.

Daralmayı, körelmeyi, ötekileştirmeyi, hatta nefreti tetikleyen kim varsa, sonsuza kadar susmasını, mümkünse hiç konuşmamasını diliyorum.

Bunları söylerken sakın ola yanlış anlamayın, herhangi bir siyasi partinin propagandasını yapmıyorum.

Yapanların da bir faydası olduğunu düşünmüyorum.

Bugün hükümetin politikalarını destekleyen gazetelerin yarısını kapatsanız, televizyonların yayınlarını durdursanız, toplumda oluşan, olumlu ya da olumsuz kanaati, zerre miskal değiştiremezsiniz.

Bu memlekette bir tek gazetenin desteği ile iktidar olan, on tane gazetenin desteği ile kapanan partiler bilirim, öyle zannettiğiniz gibi bol kâğıtla, bol ekranla olmuyor o işler.

Toplum, siyasetçiyi hissediyor, kokluyor, olanı biteni müdahalesiz bir şekilde tartıyor, sonra da kanaatini ortaya koyuyor.

Şimdi kalkın gidin…

2002’den bu yana, aralıksız olarak AK Parti’ye oy veren, gelişmeleri ortalama düzeyde takip eden bir vatandaşa sorun.

Deyin ki: Şu rahip davasıyla ilgili ne düşünüyorsun, hükümetin, devletin tavrını nasıl değerlendiriyorsun?

“Ben, o adamın sadece rahip olduğuna inanmıyorum ama karşındaki devlet de Amerika, bu adamlar dünyayı yönetiyor, böyle bir işe kalkıştığında baştan iyi hesap yapacaksın, ayağını yorganına göre uzatacaksın, kaldırabileceğin yükün altına gireceksin, o rahip Amerikan vatandaşı olmasaydı, belki de tahliye edilmezdi” diyecektir.

Demezse, gelin bana ne derseniz deyin.

Ülkenin bütün gazeteleri, bütün televizyonları başka bir şey söylesin, hiç önemli değil, vatandaş pozisyonu izler, kararını verir.

Millet inanmadığı şeye, inanıyormuş gibi yapmaz, çünkü her insanın bir iç sesi, bir vicdanı, bir kantarı vardır ve o kantar mutlaka doğruyu tartar.

Meseleyi dağıtmış gibi olmayayım, ODTÜ’lülerin mezuniyet töreninde açtıkları pankart yüzünden, Cumhurbaşkanı ile girdikleri hukuki sürecin karşılıklı olarak tatlıya bağlanmasını anlatıyordum.

Toplumun genel kanaati, gençlerin hatalı olduğu, en azından ayıp ettikleri yönündeydi.

Bu kanaatin oluşmasında kimsenin bir tesiri olmadı, insanlar fotoğrafı gördü, halk tabiriyle “okumuş çocuklara” bunu yakıştıramadı.

Öyle zannediyorum ki, görüşme talebinde bulunan aileler de böyle düşündüler, yoksa mahkemenin vereceği karardan korktukları için görüşme talebinde bulunmadılar.

ODTÜ’lü gençlerin Erdoğan ile yaptığı görüşmeyi takip ederken bir taraftan da başka bir konu aklıma takıldı.

Son dönemlerde epey bir gazeteci, epey bir köşe yazarı meslekten ayrıldı.

Sayın Cumhurbaşkanı, çeşitli gerekçelerle işten ayrılan bu arkadaşlarla da konuşsa, belki onların da söyleyecekleri önemli şeyler vardır.

Onları da duysa, iyi olmaz mı?

#ODTÜ’lü gençler
#gazeteciler
5 yıl önce
ODTÜ’lü gençler ve işsiz gazeteciler…
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı