|
Zaten nasıl başlamıştık?..
Salı günü Yeni Şafak’ta, “
” diye bir soru sordu, Kemal Öztürk…

Türkiye’nin demokratikleşme süreciyle ilgili kaygılarını dile getirdi ve “Maalesef geri gidiyoruz, hatta başa dönüyoruz” dedi.

Varlık Dergisi editörü Mehmet Erte, derginin Şubat sayısında “Post-Kemalizm” başlığı ile bir dosya yayımladı.



Kemal Öztürk’ün, “Neden başa döndük?” sorusuna İlker Aytürk, Yüksel Taşkın, Yalın Alpay, Kokmaz Alemdar ve Selçuk Orhan, tam iki ay önce bu dosyada cevap vermişlerdi aslında.

Demişlerdi ki…

Kemal Öztürk’ün demokratikleşme mücadelesi diye tarif ettiği ve şimdi de başa dönüldüğünden şikayet ettiği şey, Kemalizm’le hesaplaşmak isteyen İslamcıların, liberallerin, sivillerin ve hatta batıcıların zoraki ittifakından başka bir şey değildi.

Ve yine mealen demişlerdi ki…

Türkiye, gerçek anlamda hiçbir zaman demokratikleşmedi, Post-Kemalizm süreciyle sulandırıldı, gevşetildi.

Sonra da şöyle noktalamışlardı…

FETÖ ile başlayan yarılma, siyasal İslamcıları liberallerden, batıcılardan uzaklaştırdı, milliyetçilere yaklaştırdı, demokratikleşme gibi hissedilen süreç de böylece bitmiş oldu ve başa dönüldü.

Bu cevap Kemal Öztürk için cevap niteliğinde midir, bilemiyorum, sorar öğrenirim.

Doğrusunu söylemek gerekirse…

“Başa dönmeden önce” kimlerin kimlerle ittifak yaptığı, bu sürecin neden akamete uğradığı konusunda Varlık’taki tespitler de pek yabana atılır cinsten değil.

Türkiye muhalefeti, demokratikleşme konusunu sadece Kemalist devlete karşı bir mücadele olarak anladı.

Buna rağmen…

Kemalizm’i, batıcılık olarak, yani batı kültürünün taşıyıcısı olarak gören muhalefet aynı zamanda Kemalistleri de aşan batılı bir demokrasi istedi.

Bir nevi…

İhanet olarak anlaşılan batılılaşmanın ve batılılaşmayla birlikte gelişen kültürel değişimin ürettiği demokratik düzenin Kemalistlerden daha çok istenmesi…

İşte çelişki buradaydı.

Mesela Fethullah Gülen hareketi, yani FETÖ…

Başından beri Kemalizm’i dışarıda bırakarak batıyla entegre olmaya çalışan organize bir hareket olarak büyüdü.

Peki sonra ne oldu?..

28 Şubat’ta memleketi terk eden bazı İslamcılar Almanya’ya, Ergenekon-Balyoz sürecinde firar eden bazı Kemalistler Almanya’ya, FETÖ operasyonlarında ellerindeki bavullarla kaçan bazı Fethullahçılar da Almanya’ya sığındı.

İşte bunlar…

Belli dönemlerde palazlanan demokratikleşme hareketlerinin neden başa döndüğünü, dönmek zorunda kalındığını gösteren işaretlerdi.

Genelleme olmasın ama genellikle başa dönemeyenler Almanya’ya döndü.

Sen risk alıyorsun, çözüm sürecini başlatıyorsun, başkalarının sebep olduğu kanlı sabahları bitirmek istiyorsun, memleketin kırk yıllık sorununu çözmek istiyorsun.

Sen bunlarla uğraşıyorsun.

Bir anda Gezi patlıyor, hiçbir şey anlamıyorsun, şaşırıp kalıyorsun.

Sen her seferinde demokratikleşme niyetini ortaya koyarken, açılımlar yaparken, göklere tırmandığın uçan halıyı birileri ansızın altından çekiveriyor.

Kızmaz mısın?..

Düşün ki, düşüyorsun, düşürülüyorsun, kızmaz mısın?..

Bu ülkede her on yılda bir görünen iktidar, her elli yılda bir görünmeyen iktidar el değiştirir, oyunun kuralı budur.

Ya iflas edip çekileceksin, ya başa döneceksin, karar senin.

Eğer zokayı yutmayıp başa dönmezsen, on yıllığına iktidarı emanet edecekleri, sonra tekrar başa dönmek istediği için dayak atacakları birilerini bulurlar.

Bu birilerinin Kemalist olması, İslamcı olması, liberal olması hiçbir şeyi değiştirmez.

Denklem “kurudukça sulanan, yeşerdikçe budanan” denklemidir.

Şimdi bunları söyledikten sonra…

Yine mi başkaları, yine mi ötekiler, yine mi onlar sorumlu, dediğinizi duyar gibiyim.

Öyle demiyorum, işin kolayına kaçmıyorum.

Fakat…

“Neden başa döndük?” sorusunu sormadan önce “Zaten nasıl başlamıştık?” sorusuna cevap verebilirsek tartışmayı esas yatağına döndürmüş oluruz.

Yanlış mıyım?..

#Kemal Öztürk
#Varlık Dergisi
#Mehmet Erte
#FETÖ
#Kemalizm
#28 Şubat
5 yıl önce
Zaten nasıl başlamıştık?..
Kartal dereyi geçti
Kartal, Cimbom el ele!
Kartal böyle oynamaz
Çok hayâtî bir dört sene
Kara dinlilerle milletin savaşı