|
Aldattıkça aldanıyoruz

Dünya Müslümanları olarak en az iki yüz yıldır yaşadığımız perişanlığın sebeplerini tespit için ondan fazla yazı karaladık. Bir o kadarı daha bu perişanlığı anlatmaya yetmez. Allah dünyayı ve içindekileri insanlar için yarattığını, gökleri de insanın emrine amade kıldığını söylüyor. Bunun anlamı şudur: Yerde ve gökte olup biten ne varsa hepsi insanın iradesine bağlı olarak öyle yaratılmış, öyle kurgulanmış, öyle takdir edilmiştir. Hiçbir şey insandan ve onun iresinden bağımsız değildir.


Demiştik ki, zamanın ortadan kalktığını düşündüğümüzde, gelmiş geçmiş bütün insanların yapacakları herşeye Allah’ın an olarak baktığını ve gördüğü herşeyi kaydettiğini düşünelim. İşte kader bundan ibarettir. İnsan iradesine bağlı olmadığını sandığımız diğer bütün tabiat olaylarının da yine insanın iradeli davranışlarına göre öyle takdir ve tanzim edildiğini söyleyebiliriz. Bu da kaderin bizim irademizi aştığını sandığımız yönüdür. Kader bir zorlama değil, olacak olanı Allah’ın önceden görüp olacağı gibi kaydetmesidir.

Yani ‘
başınıza gelenler kendi yaptıklarınız sebebiyledir.
’ ‘
Karada ve denizde’
yani bütünüyle kâinatta oluşan fesat/bozulma
‘insanların kendi yapıp ettikleri sebebiyledir.
O halde zilletten kurtulmak için bizi bu zillete düşüren sebeplerin en önemlilerini acilen ortadan kaldırmakla işe başlamak zorundayız. Öyle görünüyor ki, en büyük problemimiz ahlakın da esasını teşkil eden dürüst ve güvenilir olamama problemidir. Mümin, güvenen ve güvenilen insandır. Resulüllah’ın şerefli sözleriyle müminin özelliği, ‘
şaka ile dahi olsa yalan söylememektir
’, ‘
bizi aldatan bizden değildir.
’ ‘
Münafığın üç temel özelliği vardır: Yalan konuşur, sözünde durmaz ve emanete hıyanet eder.
’ Yalan ve aldatma şeytanın temel vasfıdır. İnsan yalan konuştuğu oranda şeytanlaşır. İnsanlardan olan şeytanlar böylelikle şeytan olurlar.

Yaşadığımız gündelik hayatta yalanın ve aldatmanın sayılamayacak kadar çeşidi yok mudur? Hangi birisini sayalım. Var olana yok, yok olana var demek, iyisini gösterip kötüsünü satmak, yaptığı işi ya da tamiri görünen kısmıyla cilalayıp, görülmeyen kısmını sakat bırakmak, fiyat indirimlerinde önce bindirip sonra indirmiş gibi göstermek, hangi bölgenin malı kaliteli ve meşhursa her sattığını oraya nispet etmek, mesela Afyon patatesi, Karadeniz hamsisi diye satmak. Aldatıcı reklamlar da buna dâhil. Bir malın fiyatı iki buçuk lira ise kocaman bir 2, yanına da buçuk anlamında zor görülebilen bir 5 koymak, aynı şekilde, on liralık bir malın fiyatını 9.99 diye göstermek.

Bunlar ve benzerleri küçük ve sıradan vatandaşların aldatma örnekleri. Aldatmanın bir de çok büyük olanları, hatta uluslararası olanları var. Çünkü aldatan insanın dünyalığı büyüdükçe aldatması da büyür. İnsanda Karun'laşma, hatta ilahlaşma temayülü vardır. Bir olan ilahı tanıyıp ona teslim olmazsa herkesin kendisine teslim olmasını, herşeyin onun olmasını ister. ‘
İki vadi dolusu altını olsa, üçüncüsünü de arar, gözünü topraktan başkası doyurmaz.
’ Yani ölüp toprağa gömülünceye kadar bu duygu onunla beraberdir. İnsan, bu şeytan tohumunu ancak imanla, Allah’a teslimiyetle, ibadet ve zikirle eğitebilir ve olumlu bir motive dönüştürebilir.

İslami duyarlılığı olan kesimler bile yaptıkları internet sayfalarında diğerlerinden etkilenerek aldatıcı başlıklar atarlar. ‘Şok olacaksınız.’ gibi bir başlıkla sizi ikinci, üçüncü… sayfayı tıklamaya zorlarlar. Oysa her haber herkesi ilgilendirmez. Haberin mahiyetini bilseniz bu kadar zaman harcamayacaksınız. İncir çekirdeğini doldurmayan bir bilginin tamamını size ancak 20. 30. tıklamayla verirler. Bütün bunlar aldatmanın modern yöntemleridir.

Geçenlerde bize şöyle bir soru sordular: İnternet sayfasına reklam almak isteyen bir firma bilgisayarımızda onun sayfasını günde şu kadar saat açık tutmamız karşılığında bize ayda 400 dolara varan bir ücret veriyor, bunu almamız caiz midir? Bunu neden yapıyorlar diye sorduğumuzda cevap belli. Sayfaları toplamda şu kadar saat açık kalıyorsa pekçok ziyaretçileri var demek. Ona göre de reklam alıyorlar. İşte size modern bir kandırma yöntemi daha.

O halde yeniden iman edip, Müslüman'ca yaşamaya yeniden başlamamız gerekir. Aksi halde üzerimizdeki bu zillet sürüp gider. Bu konuda da Allah’ın irşadına sığınıp, ‘
hakkı tavsiyeleşme, sabrı tavsiyeleşme
’ müminin düsturu olmak zorunda. ‘Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velisidirler; hakkı emreder, batılı yasaklarlar.’ Yani kimse öbürünün kötülüğünden bana ne, sana ne diyemez. Bu konuda kadınlar da erkekler de aynı derecede sorumludurlar
#İslamiyet
#Müslümanlar
6 yıl önce
Aldattıkça aldanıyoruz
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak