|
İlmin ve alimin değerli olmasının sebepleri

Bilginin/ilmin mahiyeti söz konusu olduğunda bizim ulemamızın varlığı sınıflandırırken anlattıkları ‘âlem-i halk, âlem-i emr’ ayırımı aklımıza gelir. Âlem-i halk, ismi üzerinde yaratılanlar alemidir. Âlem-i emr ise emir âlemi emir alanı demektir. Emir hem emretme fiilini ve yetkisini hem de iradeyi, takdiri ve kararı anlatır. Bu ayırım âlem-i şehadet ve âlem-i gayb ayırımından biraz farklıdır. Çünkü gayb aleminde olup yaratılmış olan varlıklar da vardır.

Bu ayırım şu ayeti kerimeden alınmıştır: ‘Dikkat edin, yaratma da O’nun işidir, emir de. Âlemlerin rabbi olan Allah ne yücedir’ (A’râf 54). Konumuz açısından meseleye şunun için dikkat çekiyoruz: En azından ben öyle sanıyorum ki, bilgi/ilim denen şeyin bir ucu bizde yani âlem-i halk’ta ise bir ucu da Allah’ın âlem-i emir dünyasındadır. Böyle olan başka şeyler de vardır. Mesela ruh, akıl, hatta nur da böyledir. Bunlar âlem-i emre, yani bir ucuyla Allah’a taalluk ettikleri için bunların mahiyetini bizim tam olarak bilmemiz mümkün değildir. Özellikle ruh için Allah öyle buyuruyor: ‘Sana ruhu soruyorlar; de ki, ruh Rabbim’in emri kabilindendir ve size bilgi adına çok az şey verilmiştir’ (İsra 85). Burada hem ruhun hem de ilmin/bilginin âlem-i emirle alakası anlaşılır. Şunu demek istiyoruz: İlmin/bilginin mahiyetinin tam olarak anlaşılamaması bizim alanımızı aşıp Allah’ın alanıyla temasta olmasındandır. Onun için bilgiyi anlamada felsefe de işin içinden çıkamamaktadır. Akıl da ruh da nur da öyledir. Bunlar sanki Allah’ın dışındaki varlığın Allah’a en yakın olan ucu gibi olduklarından haklarında nihai bilgiyi edinmemiz imkânsızdır.

İslam alimleri Kuranıkerim’in mahluk/yaratılmış olmadığını söylerken tutundukları delillerden biri de yine bu ayırımı yapan ayeti kerimedir. Derler ki, mademki, Allah Kuranıkerim’e de ‘ruh’ demiştir (Şûra 52) ve ruh âlem-i emirdendir, âlem-i emir de âlem-i halk’ın karşıtıdır, yani yaratılmamış olan âlemdir o halde Kuranıkerim yaratılmamıştır.

Kuranıkerim’deki özellikle şu üç konu ilmin üstünlüğüne işaret eder. Bir, ilim Allah’ın sıfatlarından biridir. O’na ait olan sıfatın/özelliğin ‘güzel’ ve üstün olduğunda şüphe yoktur. Beşerin de O’nun isimleriyle bezenmesi bir şeref payesidir. ‘Allah’ın isimleri en güzel isimlerdir’, Esmâ-i hüsnâ. Nitekim Allah’ın, ilim ifade eden birden çok ismi vardır. Bu farklılık aynı zamanda O’nun bilgisinin de çok farklı alanlarda ve çok kuşatıcı olduğunu gösterir. O’nun Alîm, Allamü’l-ğuyûb, Âlimu’l-ğaybi ve’ş-şehade, Habîr, Hakîm, Muhît, Semî’, Basîr gibi isimleri ve sıfatları hep O’nun ilminin/bilgisinin kuşatıcılığını anlatır.

Kuranıkerim’de ilmin üstünlüğüne vurgu yapan ikinci konu, Âdem’e ‘isimlerin’ öğretilmesi, yani bilgi verilmesi sebebiyle onun meleklerden üstün hale gelmesi ve meleklerin ona secde/tazim etmelerinin istenmesidir. İsimlerin öğretilmesi, isim verme kabiliyetinin öğretilmiş olması demek olmalıdır. Çünkü ilim/bilgi isimlendirme ile başlar. Bu özellik olmasa insan eşyayı birbirinden ayıramaz, ayıramayınca da anlamaz.

Üçüncü konu, Allah’ın ilim sahiplerini şahit olarak kendisiyle birlikte zikretmesidir. ‘Allah şahittir ki, O’ndan başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de buna şahittirler. Allah’ın adaleti gerçekleştirmesi için bu böyledir. Ve O’ndan başka ilah yoktur, O Azîz’dir/mutlak galiptir, Hakîm’dir/her işinde hikmet vardır’ (3/18).

‘Adaleti gerçekleştirmesi’ ifadesi Allah’ın fiili olarak anlaşılır yani adaletin gerçekleştirilmesini isteyen Allah’tır. Bir bakıma O’nun şahitlik etmesinin gerekçesi de budur. Ama bunu ifade eden cümlenin, diğerlerinin de şahitlik ettiğini bildirdikten sonra gelmiş olması, sanki onların şahitliklerinin de adaleti gerçekleştirmede bir yerlerinin ve değerlerinin olduğuna işaret eder. Allah bile sadece kendinin şahitliğiyle yetinmemiştir.

Allah’ın kendinden başka ilah olmadığına şahitlik etmesi, bunun böyle olduğunu bildirmesi ve bunun delillerini yaratması iledir. Melekler de bu bilgiyi O’ndan alıp peygamberlere iletmekle buna şahitlik etmiş olurlar. Peygamberler ise bunu kabul edip ümmetlerine duyurmakla, ilim sahipleri de peygamberin öğrettiklerini ümmete anlatmakla şahit olmuş olurlar. Ve Allah bunu adalet yerini bulsun diye böyle yapmıştır. Çünkü aksine bir inanış zulüm olurdu, Allah’ın hakkı olan kulluk/ibadet başka ilahlara yapılmış olurdu. Demek ki, ilim/sağlam bilgi insanı böyle bir dereceye yükseltir. Ve demek ki, Allah’ı hakkıyla tanımayı, böylece adaleti ayakta tutmayı sağlayan sebeplerden birisi alimlerdir. Ayrıca olayın güçlü şahitlerle tam tespit edilmesidir.

#İlim
#Alim
#Bilgi
3 yıl önce
İlmin ve alimin değerli olmasının sebepleri
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’