|
Soma faciası ve Âkıle sigortası

Ölenlerin yakınları açısından bir kişinin ölmesiyle iki yüz kişinin ölmesi arasında fark yok. Bir tek kişi ölseydi de yakınları aynı acıyı yaşayacaktı. Hatta 17 Ağustos Depreminde gördük ki, umumi felaketler bazen bireysel acıları hafifletiyor. Ama yakınları ölmeyenler böyle facialar için daha büyük bir ıstıraba dönüşüyor. Üzüldük, acı çektik. Allah gidenlere rahmet eylesin, kalanlara sabır ve tahammül versin. Gayri ne deseniz boş.

Bilmiyoruz ama olayda ihmalin olmadığı söylenemez. İhmal de cezalandırılmalıdır. Fakat ihmal de olsa olup biten bir iş için takdiri ilahi demekten başka bir çaremiz de yok. Takdir demek görevi aksatma ve hak edenlere ceza vermeme anlamına gelmez. Bir iman tazelemesi olur ve Allah''ı düşünerek acının azalmasını sağlar. Takdirdir demenin alternatifi, takdir değildir demektir. Bunun sağladığı hiç bir fayda düşünülemez, aksine zararları vardır.

İşin bir başka tarafı da böyle olayların siyasi istismara dönüşmesidir. Elbette yönetimin de ihmalleri varsa onlar da bedelini ödemelidirler. Ama böyle olayları kuru istismar aracı yapmak da çirkindir, vefat edenlere saygısızlıktır.

Bu olay sebebiyle aklımıza İslam Hukukundaki Âkile Kurumu geldi.

Akile, ''Dayanışma Grubu'' anlamında bir terim. Âkıle, kişinin beden sağlığına insan ihmali ve taksiri sebebiyle gelebilecek her türlü zararı hem önleyen, hem de kendi grubunun fertlerinden başkalarına böyle bir zarar geldiğinde onu tazmin eden belirli kişilerdir.

Hz. Peygamber zamanında bu grubu kişinin baba tarafından erkek akrabaları oluşturuyordu. Hz. Ömer zamanında ise bu görev her kasabada oluşturulan divanlara/kütük defterlerine yazılanlara devredildi. Yani her divanda kaydı bulunan bireyler kendi aralarında böyle bir dayanışma grubu oluşturdular.

Buradan hareketle Hanefiler meslek gruplarının da birer âkıle olabileceği içtihadına vardılar.

İttifak edilen husus şudur: Bir İslam toplumunda herkesin bir dayanışma grubuna/âkıleye dâhil olma zorunluluğu vardır. Buna göre mesela; işçiler âkılesi, işverenler, tabipler, şoförler, çiftçiler, esnaf vb akileler oluşturulur ve insan ihmali ve hatası, veya şibh-i amd, yani kastın aşılması gibi bir sebeple bireylerin vücut bütünlüğüne gelen her zarar tazmin edilir.

Bir şoförler âkılesi düşündüğümüzde, vaki bir trafik kazasının teknik bilirkişi keşfi yapılır, suç taraflara dağıtılır ve mağdurlar şoförler âkılesinden şoförün suçu oranında tazminat alırlar. Hiçbir kazada, hiçbir mağdurun yakınları, ne yapalım kader buymuş, denilerek terk edilemez. Elbette bu bir kaderdir ama hatanın bedeli de ödenmelidir, bu da bir kaderdir.

Böyle bir düzenleme şoförleri kendi aralarında otokontrol yapmaya da zorlar. Çünkü verecekleri kaza primleri yaralama ve ölüm tazminatları nispetinde artacak ya da azalacaktır. Artık hiçbir şoför diğerinin hatasına göz yumamayacaktır. Böylece, bizim yaptığımız tahmini hesaplara göre, mesela ülkemizde trafik kazaları yüzde onlara kadar düşürülebilir. Kimse de pisipisine ölmez.

Aynı şeyi doktorlar âkılesi için düşündüğümüzde, bir doktorun yapmaması gereken hatalardan ötürü mağdur olan hastalar ya da yakınları tabipler âkılesinden yüklü miktarda tazminat alırlar. Âkıle yönetimi, hata yapan doktoru uyarır, hatası tekerrür ettiğinde gerekirse diplomasını elinden alır. Böylece doktor ihmalinden kaynaklanan hiçbir mağduriyet bedelsiz kalmaz. Oysa ülkemizde her yıl yüzlerce insan doktor hatası sebebiyle ölmektedir.

Bu kurumlar barolar gibi yarı resmi kurumlardır. Devlet sadece kontrolünü sağlar. Hepsinde ortak nokta, zorunlu olmaları ve doğal olarak otokontrol oluşturmalarıdır.

Böyle durumlarda verilecek tazminat/diyet veya erş sembolik miktarlar değildir ve İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortasında olduğu gibi sadece pirimle çalışanları değil, insan olan herkesi kapsar. Bu konuda kişinin estetik görünümüne zarar veren yaralamalar bile bazen tam bir diyeti gerektirir. Vücutta çift olarak bulunan organların ikisi tam bir diyeti, biri yarım diyeti gerektirir. Kişinin cinselliğinin ve koku alma gibi bir duyusunun zayi olması tam bir diyeti gerektirir.

Diğer yaralamaların bedeli bilirkişi/hükümet-i adl tarafından vücut bütünlüğüne kıyaslanarak hesaplanır.

Bir tam diyet 1000 dinar altın ya da ona muadil diğer sabit değerlerdir. Bir dinar yaklaşık 4,5 gramdır. Buna göre insan hatasından kaynaklanan her ölüm için yakınlarına 4,5 kg altın ya da karşılığı para verilir. Yani bugün yaklaşık 400 bin TL.

Kısaca bizim hukukumuza göre Soma mağdurları bu tazminatı alırlar, ödemeyi de Maden İşletmecileri Âkılesi, üç yıl içinde, eşit taksitlerle yapar. Böylece kalanların yüreğine bir miktar su serpilmiş olur. Maden İşletmecileri Âkılesi yönetimi de bundan sonra ilgili birimlerde gerekli kontrolü sağlar. Bizce adalet budur.

10 yıl önce
Soma faciası ve Âkıle sigortası
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’