|
Bazı şehirlerin kapısı türkü ile açılıyor...

Bir şehre hangi kapısından girersiniz? Bu sorunun tek bir cevabı yok.



Şehre göre değişir. Sizin haleti ruhiyenize göre değişir cevap.



Cumartesi gününe kadar bir şehre bir türküden girmişliğim yoktu.



Cumartesi günü Kahramanmaraş'ın yoluna düşmüşken bilmiyorum neden önce bir fotoğraf düştü... Yıldıray Çınar. Sahnede. Sanıyorum Taksim Maksim Gazinosu'nun sahnesinde. Sahnede saman balyaları, araba tekerlekleri, tavuklarla oluşturulmuş pastoral bir köy ortamı var.



Henüz okula başlamamış olmalıyım.



Vakte dair çok bilgim yok. Taksim'de bir gazino olduğunu düşünmeme sebep olan şey, Taksim-Florya hattındaki belediye otobüsü.



Hayatımda bir kaç semt var o yıllarda. Şenlikköy, Beşyol, Yeşilköy, Yeşilyurt. İlk ikisi bizim oturduğumuz semt. Son ikisi zengin akrabalarımıza bayramlaşmaya gittiğimiz semt.



Ben en çok Yeşilköy'e gitmeyi seviyorum. Çünkü orada çocuk ile çocuk, dertli ile dertli , “Satı Yenge”miz var.



Bu satırları yazarken keşke diyorum değerli öykücü Mustafa Çiftci'nin editörlüğünde hazırlanan “Yenge” kitabı için bizim milli yengemizi, “Satı Yenge”yi yazmış olaydım.



“Satı Yenge” merhum sanayici Asım Kocabıyık'ın annesi. Bizim köye komşu köyden gelin gelmiş.



(Her yazı yazarına rağmen/yazanına rağmen ne çok sürpriz hazırlar).



Yıldıray Çınar o pastoral köy ortamında “Körpe iken kırdı felek dalımı” türküsünü söylüyor.



O vakte kadar kimler ne söyledi hatırlamıyorum. Çocuk aklımla o ortamda sıkılmış olmalıyım. Sıkılma sebebim rahmetli büyükbabamı gazinoya gitmeye ikna eden rahmetli Şahin amcanın çocuklarını evde bırakmış olması. İhtimal onlar, ben gazinoda “eğlendiğim” için evlerine sığamamıştır o saatlerde, ben ise onların evde hoş vakit geçirdiğini düşündüğüm için bunalmıştım.



Gazino ortamında bizim çok yabancı durduğumuzu anlamıştım o çocuk aklımla. Şahin amcaya hiçbir zaman hayır diyemeyen büyükbabam belli ki içten içe ne işim var benim burada diyor. Yan masalarda içki içen adamlar. Şık şıkırdım kadınlar.



Şahin amcanın eşi düğünlerde, bayramlarda saçını “ondüle” yaptırırdı. Büyükannem gür saçları başörtüsünden taşmış bir şekilde olurdu o yıllarda. Başörtüsünü alnını da içine alacak şekilde örtmeye başladığı tarih 1970'li yıllara rastlıyor. Bu tarihi bu kadar net hatırlamamın sebebi Beşyol'dan Sefaköy'e taşındığımız tarihin kesinliğine dayanıyor.



Gazinoya döneyim... Sahneye temsili köy ortamı inşa edilince büyükbabam pek rahatladı. Büyükbabamın rahatlayışını Şahin amca ne yanık söylüyor değil mi Niyazi Ağa diye taçlandırdı.



Yıldıray Çınar'dan tekrar tekrar türkü istediler. İsteklerini bir kağıda yazıp beni sahneye gönderiyorlardı. (Ben gidemem utanırım filan de çocuk. Elime verdikleri kağıdı türkücü görüp de benden alacak diye öyle sahnenin kenarında bekliyordum).



Havalimanı yolunda cep telefonumdan internete girdim. Yıldıray Çınar yazdım. Yazınca karşıma ilk türkü olarak “Körpe iken kırdı felek dalımı” türküsü çıktı. Türkünün yanında 1966 Maraş türküsü yazıyordu.



Acaba biz Maksim Gazinosuna 1966 yılında mı gitmiştik?



Yani ben dört yaşımda iken.



Dört yaşım böyle bir sahneyi bu kadar net muhafaza etmiş olabilir mi?



Hatırlamak dediğimiz şey, bugünden geriye doğru çoğalttığımız hikayeler değil mi?



Bu soruyu sorunca zihnim başka bir sahne hatırlıyor. Sefaköy'de mahallenin tek televizyonu bizim evde iken büyükannem komşulara Yıldıray Çınar'ı gazinoda dinlediğini anlatıyor.



Onun anlatış şekli ile kayıtlı kaldı belki de zihnimdeki görüntüler.



Tuhaf olan şu:



Aracın içinde Yeşilköy Havaalanı'na giderken hiç yoktan bir Yıldıray Çınar sahnesinin gelmesi, o sahnedeki türkünün Kahramanmaraş türküsü olması...



Uçağımız Torosların son dalgası Ahir Dağlarının üstünden süzülerek şehre inerken, hafızamın bir ihsan olarak bağışladığı Yıldıray Çınar türkülerinin bu dağlara, dağların arasındaki ovalara çok yakıştığını düşündüm.



Ben Kahramanmaraş'a bir türkünün izinden girdim.



Bu hafta galiba en çok Maraş'ta olacağız. Maraş'tan Türkiye okuması yapacağız.



Çarşamba günü inşallah sizlere Kahramanmaraş'ın gençlerinden benim haneme düşenleri takdim edeceğim.



Meraklısı için not: Merhum Yıldıray Çınar Maraşlı değil Samsunlu. Maraş yoluna düşmüşken hepsi de ahirete irtihal etmiş olan Maraşlı şairlerin şiirleri dilime gelebilirdi. Necip Fazıl, Erdem Beyazıt, Akif İnan, Alaattin Özdenören, Abdurrahim Karakoç. Zihnimde hepsinden kayıtlı mısralar vardır.



Bir çocukluk anısının çıkıp gelmesi tuhaf değil mi?



Son yıllarda her yolculukta gide gide vardığım yer çocukluğumun iklimi oluyor.




#Taksim
#Maksim Gazinosu
#Yeşilköy Havaalanı
#Sefaköy
7 yıl önce
Bazı şehirlerin kapısı türkü ile açılıyor...
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?