|
Bir avuç çirkefi parantez içinde tutarsak geri kalanın mayası temiz...

Ramazan ayı boyunca her şeyi en aza indirmeye çalıştım. Az yemek, az uyku, az çalışmak.



Az çalışmak deyince ne anladınız? Bendeniz için çalışmanın en zor tarafı haber takip etmektir. Haberleri takip ettikçe hayat enerjim düşer, ayaklarımın üzerinde durmakta zorlanmaya başlarım. Sadece gönül yorgunluğu değil, son zamanlarda vertigo atakları da eşlik ediyor haberlerden haberdar olma sancıma.



Salı gecesi Atatürk Hava Limanı'nda ilk belirlemelere göre üç canlı bombanın saldırısı ile kıyamet senaryosu yaşandı. Olayın yaşandığı saatlerde sosyal medyayı takip ettiyseniz ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiğini bir kez daha görmüşsünüzdür.



Güneydoğu'daki patlamalar, ölen askerler, polisler ne vakittir bazılarının nezdinde “haber değeri” taşımaz oldu. Orada bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür şarkısı gibi, orda ölümler vardır, burada bizim hayatımız frekansında ilerliyor bazılarının hayatı.



Burada hayatlar var, indirimli satışlar, yaz festivalleri, sosyal medya fenomenleri, nerde ne yesem dertleri var.



Orada yıkılan evler, tükenen hayatlar, yetim kalan evlatlar var.



Tıpkı Türkiye'nin batısının güneydoğusundaki acıya “mesafeli merhamet”i gibi dünyanın batısı da Türkiye'ye yapılan terörist saldırılarla “lütfen” ilgileniyor. “Bakın ben size o ülkeye gitmeyin dediydim zaten” frekansında...



Daha bir kaç ay önce Belçika'da patlayan bomba bütün dünyayı birleyip bütünlemişti. Herkes ne kadar duyarlı idi, ne kadar şefkatli.



Belçika'daki saldırı için güvenlik zafiyetini bile ağzına almayanlar, İstanbul Atatürk Hava Limanı için “Bizi bu kadar arıyordun, bak teröriste her yer serbestmiş” edasında cik ciklemeye başladı. Paris'teki yayın yasağına bin anlayış, Belçika'yı yere göğe koyamayış... Eeee? Yayın yasağı Türkiye'de olunca, eleştirel düşünceyi vara yoğa çemkirmek olarak anlayanlar, “haber alma özgürlüğüm de haber alma özgürlüğüm, aman da benim haber alma özgürlüğüm” diye yeri göğü inletiyor. İnletmekle kalmıyor, Bürüksel saldırısının görüntülerini Atatürk Hava Limanı diye acilen servis etmeye kalkıyor.



Sorumluluk sahibi bireylerse yapılması gerekenleri sağduyulu bir yaklaşımla dile getiriyor, kan verilecek merkezleri sıralıyor, “Lütfen yaralıların fotoğraflarını paylaşmayalım” diyor.



Muhalif olmak ile merhametsiz olmayı birbirine karıştıranlar, hükümet istifa diye çemkiriyor.



Akıl var mantık var, o an diyelim ki hükümet istifa etti... Ne olacağını sanıyorsunuz? Hükümeti yıkılmış Türkiye gerçeği karşısında teröristler merhamete mi gelecek!



Onlarca vatandaşımız ölmüş. Onlarca vatandaşımız yaralı. Yakınlarından haber alamayan yüzlerce insan var. O sıra sizin tek derdiniz bu vesile ile hükümete küfür etme hakkını ele geçirmiş olmak mı!



Bir avuç cibilliyetsiz, edepsizliğin, merhametsizliğin envaı çeşidi ile timeline doldurur. Medya sakinleri, millet vekili taifesi, sivil toplum bişeysi...



Kimisi hükümet istifa der, kimisi “biz ne ara bu hale geldik” duyarlılığı kasar. Yeşilköy'deki bütün taksicileri zan altında bırakacak tivitler atar kimisi. Ölen taksi şoförlerinden bihaber, çamur at izi kalsın performansında kendi rekorunu tazeleme derdine düşer.



Sorumluluk sahibi olmasını beklediğimiz vekillerin bazılarının gösterdiği sosyal medya performansı ise, “Aptal dostum olacağına akıllı düşmanım olsun” sözünü en derin şekilde idrak etmemizi sağlar, bir kez daha.



Fakat her şeye rağmen...



Bir avuç çirkefi, aptalı, ahmağı sıkı bir parantez içinde tutarsak, bu memleketin mayası temiz.



Bir yılda ülkemizde on beş patlama meydana geldi. Üç yüze yakın vatandaşımızı kaybettik.



Üç milyona yakın mülteci ile en hakikisinden birlikte yaşamaya çalışıyoruz.



Şu yaşadıklarımızın dörtte biri Avrupa'nın ya da Amerika'nın başına gelseydi, oralarda gündelik hayat neye benzerdi bir düşünün.



Başımıza gelen her olaydan ibret çıkarmak zorundayız. Tecrübe başımıza gelenler değil, başımıza gelen olaylarla ne yaptığımız. O halde güvenlik zafiyeti ile istihbarat zafiyetinin kesiştiği noktayı bulmak zorundayız.



Güvenlik zafiyeti deyince bir vatandaş olarak Marmaray'ın güvenliğini yeterli görmediğimi, güvenlik görevlisi olarak gün boyu “dikilen” görevlilerin bazılarının görev bilincine sahip olmadığını düşündüğümü belirtmek isterim.



Her birimize lazım olan şey seferberlik bilinci.



Kabul etmek zorundayız ki, uzun yola hüküm giydik. Bu uzun yolda her birimiz görevimizi en iyi şekilde yapmak zorundayız. En iyi şekilde yaptığımız işlerimizi en iyi şekilde servis etmek zorundayız. Kesintisiz rikkat, dikkat ve şefkat, her birimizin şiarı ve hâli olmalı.




#Terör saldırısı
#Sosyal medya
#Yayın yasağı
8 yıl önce
Bir avuç çirkefi parantez içinde tutarsak geri kalanın mayası temiz...
Yetim Malı Yemek
Dünyanın Yahudi sorunu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’