|
Bu yazı aramızdaki Fransızlar için...
I-


Cuma günü yayınlamış olduğum

üzerine, analiz yapmış ama dergiyi gördüğünü hiç sanmıyorum diye “söylendi” sosyal medya ortamında bir kaç kişi.


Analizimi “kusurlu” bulanların dayanak noktası o berbat karikatürün yayınlandığı derginin tamamını göremediğim, karikatürün hangi başlık altında hangi sayfada yer aldığına hiç dikkat etmediğim üzerindendi.



Sadece karikatürü görmek yetmiyor demek ki.



Fransız karikatüriste destek verenler, karikatüristin New York Times'e vermiş olduğu görüşten pek etkilenmişler anlaşılan. Aylan Kürdi bebeğin babasının o karikatürü görünce ağladım demesinin bir önemi yok onlar için. Önemli olan karikatürün hangi başlık altında yayınlandığı.



Fransız karikatüriste destek verenlerin bakış açısını yakından görebilmek için aşağıda alıntılıyorum. Buyurun:



Nur Erten: “Charlie Hebdo karikatürüne baktım, bir de eleştiri yapanların yorumlarına baktım. Öncelikle ne yapıyoruz? İnternette bir şey görünce bahsi geçen belgenin kaynağına ulaşıyoruz. Ulaşamamış olup merak edenler, ulaşmadan yorum yapanlar için : Karikatör “La France,C'est pas ce quel l'on dit” bölümü altında verilmiş. Bu kısımda Fransa'nın geneli ne düşünüyor o anlatılıyor. Fransa'da yaşayanların mülteci ile sapıklığı nasıl amalgam haline getirdiğine, tüm kötü şeylerle birlikte mülteci olmayı nasıl bir potada erittiğine dair bir eleştiri var. Çizerin düşünüp de arkasında durup çizdiğine değil, ülkesinde görüp çizdiğine odaklanıyorsunuz. Çizeri linç etmeden öne materyali bağlamından koparmayın. Çizer faşist değil, faşizm kötü ve Riss de ülkesindeki faşistleri eleştiriyor. Tartışılacak şey Fransa'dakinin neden böyle olduğu olabilir, karikatüristin neden bunu çizdiği değil.”



II-


İslami değerlerin hiciv ve mizah malzemesi haline getirilmesine vereceğimiz tepkiler bendenizi yakından ilgilendiriyor.



Bir mümin olarak bizi rahatsız eden metinlere, sanat eserlerine verilecek en iyi karşılığın muhkem metin ve mükemmel sanat eserleri ortaya koymak olduğuna inanıyorum.



Tepkimizi ortaya koymadan önce, duygusal olarak incindiğimiz metinlerin, hangi açıdan bizi yaraladığı üzerinde durmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Cuma günü yayınladığım yazıyı kaleme almadan önce de aynı şeyi yaptım. Bir kaç kişiye önce karikatürü gösterdim. Birbirinden habersiz aynı tepkiyi gösterdi karikatüre bakmasını söylediğim kişiler. Ortak tepkinin anlamı şu: Görsel metin yalınkat bir anlam içerdiği için aynı resimde herkes aynı kabalığa tanık olur.



İkinci grubu malum karikatüristin New York Times'e vermiş olduğu görüşe yönlendirdim. Karikatüristin görüşünden hepsi de etkilendi. Ardından o görüş bu karikatür içindi dediğimde hemen hemen hepsinde aynı şaşkınlık oldu: “O görüşe sahip olan birisi nasıl bu kadar incitici şeyler çizebiliyor ki!”



Çizer, Aylan Kürdi bebeğin hatırasını ve babasını incitme pahasına “ses getiren bir işe” imza atmak istemişti, neyse ki Fransa'da yapılan bütün “işler” böyle değil.



Mesela toplumun iki yüzlülüğü konusunda göçmenlere dair yapılmış en iyi filmlerden birisi bir Fransız filmi: Welcome.



Film gerçekten çok etkileyici. Mesajını ve felsefesini duygu bütünlüğü içinde mükemmel bir şekilde ifade ediyor.



Oysa karikatürün verdiği mesaj çizerinin ifade ettiği gibi Fransız toplumunun iki yüzlülüğünü değil tam tersine çizerin iki yüzlülüğünü imliyor daha ziyade.



Velhasıl çizer Riss'in çizdikleri ile söylemini yan yana koyduğumuzda ortaya çıkan tablo şu: Hem karnım doysun hem ekmeğim bütün olsun.



Ya da bir okka turp nereye tutarsan tut.



III-


Yazıyı en iyisi dünya kamuoyunda Fransız algısını anlatan bir fıkra ile bitireyim:



Bir Fransız bara girer. Omuzunda smokin giydirilmiş bir papağan vardır.



Barmen : “Vay çok tatlı bir şey nerden buldun bunu?”



Papağan: “Fransa'dan. Orada bunlardan milyonlarca var.”



Fransa'da milyonlarca olan ne sahi? Faşistler mi? Söylemi ile eylemini buluşturamayan kafası karışıklar mı?



#Fransızlar
#yazı
#hiciv
8 yıl önce
Bu yazı aramızdaki Fransızlar için...
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…