|
Gastronomi şehrine glütensiz kafe çok yakışıyor

“Hataylılar misafiri gezdirmeyi, Gaziantepliler misafire yedirmeyi sever”.

Tam bir yıl önce Gaziantep’e gitmek için hazırlanırken hocam Prof. Dr. Nihat Keklik’ in ölüm haberini almış, gidişimi ertelemiştim. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatma Şahin’e özür mesajı yazdım; özür mesajına mukabelesi, “Başınız sağ olsun bu defa olmadı ama sizi muhakkak Gaziantep’imize bekliyoruz” şeklinde oldu.



Söz verdim, sözümde dururum. Ama sözümü yerine getirmem bazen birkaç yılı alabiliyor. Bu defa bir yıl sonra yine bir mart ayında sözümü yerine getirme imkânı buldum.

Gaziantep’e ilk defa geliyorum. Ama Gaziantep bilincine dair Kahramanmaraş ve Şanlıurfa üzerinden epey hikâyeye sahibim.

2000’li yılların başında Şanlı Urfa’dan dönerken yol kenarındaki ağaçları sormuş, fıstık ağacı cevabını alınca, “Aa… Antep fıstığı bu, öyle mi” demiştim heyecanla. Bizi havalimanına götüren şoför kırgınlığını oldukça yüksek frekanstan dile getirerek HAYIR Urfa fıstığı demişti.

Fıstık meselesi benim her yerde karşıma çıkıyor. On gün önce Manisa’da da bir esnaf “Antepliler bizim fıstığımızı gelip alıyor sonra da Antep fıstığı diye satıyorlar demişti.

Gaziantep’e gitmeden “Gazianteplilik bilinci”ne dair bir hayli veri sahibi oldum dedim ya... Mesela sosyal medyadan takip ettiğim bir akademisyen düzenli olarak neden Gaziantep başarıyor, Şanlıurfa başaramıyor diye soran tivitler atıyor.

Öncelikle şunu söylemek zorundayım, bendenizde Türkiyelilik bilinci var ama mesela Afyonluluk bilinci pek yoktur. Mikro milliyetçiliğin zerresine sahip olmadığım gibi üstelik bir hayli eleştirel bir bakışım var.

Türkiye’nin dört bir tarafında bulunmayı, ama her gittiğim yeri yavaş yavaş görmeyi, edindiğim intibaları yavaş yavaş yerine yerleştirmeyi önemsiyorum. Fakat bu, her zaman mümkün olmuyor.

Mesela bendeniz “Kafe Günlüğü” başlığı ile yeni bir kitap çalışmasına başladım. Bir şekilde oturduğum/oturmak zorunda olduğum kafeleri yazıyorum. Manisa’da Ayn-i Ali Kahvehanesini görünce kahveler ve kafeler kitabına başlayarak isabetli karar vermiş olduğumu anladım. Fakat henüz Ayn-i Ali Kahvehanesini ve orada yaşadığım birkaç dakikayı kelimelere aktaracak kıvama gelemedim.

Bazen böyle oluyor. Derin yaşadığınız anlar kalemin ucuna düşmüyor.

Birkaç yıldır “karşılaşma mekanları” üzerine dikkat kesilmiş durumdayım. Eskinin karşılaşma mekanları, modern hayatın karşılaşma mekanları...

Her köşe başına açılan AVM’lerin bütün bir katını kaplayan kafeler hakiki karşılaşma mekanı işlevi görüyor mu?

Birkaç hafta önce sevgili Cihan Aktaş ile bir AVM kafesinde otururken, çayın ve kahvenin dışında hiçbir seçeneğimizin olmadığını fark etmiştik. Neyse ki yanımızda çayın yanına arkadaş edebileceğimiz birkaç adet hurma ve bir kaç badem vardı.

Biz neticede yaşını başını almış insanlarız. Fakat her geçen gün çölyak hastalığı olan, diyabet rahatsızlığı olan çocukların sayısı artıyor. Çölyak hastası olan bir çocuk düşünün, onlarca hamur kokusu etrafa yayılmışken, onun tadabileceği tek bir ürün yok. Ya da diyabet bir çocuk düşünün yaşıtları renk renk tatlıların hangisini seçeceğine karar veremez iken onun nefsini köreltebileceği tek bir ürün yok.

Gastronomi şehri unvanına yaraşır bir şekilde Gaziantep’te glütensiz kafe açıldığı haberini alınca çok sevindim. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Aile Bakanlığı yapmış bir kadın başkana sahip olmanın tecrübesi ile, şehircilik anlayışını, risk guruplarındaki ailelere destek vererek, onların taleplerine dikkat kesilerek geliştirmeye çalışıyor. Bu bakımdan glütensiz kafe talep ve arzın birleştiği bir çalışma olarak benim oldukça dikkatimi çekti.

Glütensiz ürün aramak zorunda kalmayan bireyler için “anlamsız” gelebilecek olan bu çalışma, bütün Türkiye için örnek alınabilecek çok önemli bir çalışma esasında. Glütensiz ürünler çok pahalı olduğu için belediyelerin glütensiz ürün imal etme ve glütensiz kafe açma işine destek vermesi gerekiyor. Dar gelirli ailelerin, marketlerin özel reyonlarında satılan glütensiz ürünlere ulaşabilmesi neredeyse imkansız.

Karşılaşma mekanları, herkesin ulaşabileceği, herkesin hizmet alabileceği yerler olmalı.

Taziye: Bu yazıyı tamamlamıştım ki, eski bakanlardan Hasan Celal Güzel’in vefat haberini aldım. 1990’lı yıllarda bir telefon konuşmam olmuştu, kendisi bendenizden “Yeni Türkiye” dergisi için yazı istemişti. Uzun bir konuşma idi. Hatta o konuşmadan hareketle bir öykü de yazmıştım.

Sosyal medyada özellikle gençlerin yazdıklarına baktım. Hasan Celal Güzel’i sevgiyle anan satırlarından mutluluk duydum.

Bazı tesadüfler şaşırtıcıdır. Gaziantep yazısının sonuna Gaziantepli eski bir Bakanın taziyesini vermek gibi. Allah rahmetini ziyade etsin, yakınlarına sabrı cemil nasip etsin. Amin.

#Hatay
#Gaziantep
#Fatma Şahin
6 yıl önce
Gastronomi şehrine glütensiz kafe çok yakışıyor
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı