|
“Kabe’nin yolları bölük bölüktür...”

Minibüsün içi bomboş. İki kadın, ben, bir de şoför.

Issızlık beni korkutuyor. İnsanlar nereye gitti? Koronavirüs gün ortasını sahiden bu kadar boşalttı mı? Belki de herkes Marmaray yolcusudur kim bilir?

65-70 yaşlarındaki kadın 30-35 yaşlarındaki kadına “Annen nasıl? Biraz toparladı mı?” diye sordu.

“Yok” dedi genç kadın. “Kolayına toparlayacak gibi görünmüyor. Hep ağlıyor. Üzüntüden başına bir şey gelecek diye korkuyorum.”

“Hiç haber vermeseydiniz keşke. Aman ne diyorum haberlerden duymuştur. Hiç kapanmaz onun televizyonu.”

“Yok haberlerden duymadı. Ağabeyim çok lazımmış gibi bu sene de senin Ramazan umresi hikaye oldu demiş.”

“Bak sen izansıza. Hiç yakıştıramadım Kemal’e bunu.”

“Daha iki ay var anne gün doğmadan neler doğar dediysek de nafile. Kabe’nin o kimsiz kimsesiz haline bakıp bakıp ağlıyor.”

“Ah canım. Ellen gelen düğün bayram desen. Bu öyle de bir şey değil ki!”

“Annem kendi gitmeyişine değil hiç kimsenin gidemiyor oluşuna dertleniyor zaten. Aramızda canı gönülden Lebbeyk diyecek bir adem kalmadı mı diyor.”

“Ben yarın ziyaret edeyim en iyisi. Ama sen bir şey söyleme. Ben şöyle buralarda işim vardı deyip.”

“Yok zahmet etmeyin. Kimseye kapıyı açmıyor. Geçen gün gittim. Kapı duvar. Cep telefonundan aradım. Yok. Ev telefonundan aradım yok. Karşı komşusuna sordum dışarı çıktığını duydun mu diye. Duymamış. Aklıma bin bir türlü şey geliyor. Kapıyı kırdırsam mı derken kardeşime telefon ettim, bende yedek anahtar var dedi.”

“Ee sonra ne oldu? “

“Ne olacak yedek anahtar açmadı. Kapının arkasında anahtar var. Çilingir çağıralım bu böyle olmayacak derken geldi kapıyı açtı.”

“Derdi neymiş?”

“Teheccüde kalkmış. Sonra sahur sonra sabah ezanını beklemek derken yorgun düşmüş. Sabah namazından sonra uyuya kalmış. O değil de kan şekeri düşer, tansiyon düşer diye insanın aklına neler geliyor.”

“Annen hep öyle abartır. Bak şimdi size acıdım.”

“Yok bizim acınacak bir halimiz yok Elhamdülillah da... Annemin hali beni çok düşündürüyor. Geçen gün namaza niyet edecek. Dikildi kaldı. Bekliyorum. Niyet edecek. Ha niyet edecek. Dayanamadım yandan yüzüne baktım. Annem nasıl ağlıyor. O küçücük yüzü sanki sele teslim. Annem, babamın ölümünde bile böyle gözyaşı dökmediydi. Usul usul ağladıydı. Annemin göz pınarları ırmaklarla buluşmuş sanki. Gözden o kadar yaş nasıl çıkıyor. İnanılır gibi değil.”

Genç kadının sesi çatallandı. Ağlamaya başladı. O ağlamaya başlayınca biz, yani dikiz aynasından, yan yana oturan iki kadına durmadan bakan şoför ile ben... Biz de sağanağa teslim olduk...

Şoför, yolun öbür tarafında termostan çay satan genç çocuğa el edip su getir dedi. Çocuk akan trafiğin içine hiç pervasız kendini atıp bir kağıt bardakta çay ile bir şişe su getirdi. Şoför aşağı indi. Şişedeki suyu yüzüne çarptı. Derin bir “Oh” dedi.

Suyu getiren çocuk “Hayırdır abi...” dedi korkuyla. “Kötü bir haber mi aldın?” Şoför hadi işine git manasına eline kaldırıp direksiyona geçti, “Camiden önce inecek var mı?” diye sordu. Üç ses birbirine karışıp “Yok” dedik. Derin bir sessizlik içinde Camiye kadar hiç durmadan gittik.

Caminin önünde inerken annen nasıl diye soran kadın “Yani bu sene teravih namazlarımızı öyle evimizde tek başına mı kılacağız?” dedi.

Kadının sorusu yerden yükselip minarelerin arasında muhayyel bir mahya gibi asılı kaldı.

#Minibüs
#Cami
#Çilingir
4 yıl önce
“Kabe’nin yolları bölük bölüktür...”
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’