|
Kabul edilmiş bir duanın içinde olmak/Bayram Hediyesi

70"li yılların sonu idi. Günde elli kişiye bayram ikramında bulunduğumuz, bayram temizliğinden, bayram telaşından çok yorulduğumuz, gençlik başımızda duman; yorgunluğumuzu fazla ciddiye aldığımız yıllar.

Bir büyüğüm Mehmet Niyazi Özdemir"in "Bayram Hediyesi" adını taşıyan hikâye kitabını "bayramlık" olarak verdi. O gün bugündür her doğan günü bayram bildim. Her batan günü bayram. Ama içinde daima bayram hüznü ile.

"Bayram Hediyesi", bayramları içime ağır bir hüzün olarak mayaladı.

O gün bugündür hep başkalarının bayramını düşündüm.

Başkalarının; yani yoksulların, yetimlerin, kimsesizlerin, dertlilerin, gariplerin bayramını .

Bir evlattan arta kalanların bayramını.

Evet, bir evlattan arta kalanların bayramını.

Ne tuhaf değil mi? Annesini kaybedenlere öksüz, babasını kaybedenlere yetim, eşini kaybedenler dul ismini veriyor da dünyanın bütün kültürleri; evladını kaybeden ebeveyni bir isim altında toplamayı red ediyor?

Neden?

Bir evlattan arda kalmak hiçbir kelimenin yükünü çekemeyecek kadar ağır olduğu için mi?

Her bayram hüznüme hüzün ekerek yaşadım. İçimde bir boşluk, bayram boşluğu.

Sonra bir gün Rabbim nasip etti Kâbe"nin yoluna vasıl oldum. İçimdeki boşluğun bir an dolduğunu hissettiğim tek yer Arafat vakfesi.

Aklım erdiğinden bu yana ağlanacak hikâyelerin peşi sıra gittim.

Ağladıkça yaklaştığımı zannettim uzak olduğuma, uzaklığın boşluğu ile yoksul kaldığıma.

Sonra bir gün bir büyüğüm dedi ki, "Bayram dahi imsak gibidir, iftar gibidir. Emre uyacaksın.

Bayramı bayram bilmek emirdir ibadettir."

Bayramı bayram bilmenin Hak"tan bize emir oluşu üzerine çok düşündüm. Anlamak için, idrak etmek için kim bilir kaç vakit geçti.

Eşiği yıkılmış İslam coğrafyasında bayramı bayram bilmek pek kolay olmuyor(du).

Sorularımın cevabı tam da buradan geldi. Bayramın bayram olması için hizmet ehli olmak gerekiyor. Başkalarının bayramına sevinç taşımak gerekiyor.

Bu bayram "Bayram Hediyesi" VONDER"li genç kızlardan geldi. Hani başörtüsü yasağından dolayı, imam –hatip katsayı sorunundan dolayı yurt dışına sefer eyleyen genç kızlarımız.

Hikâyelerini birkaç yıl önce paylaşmıştım sizlerle. Gittikleri her yere umut götüren kızlar. Gurbetçilerin çocuklarına hafta sonları dini eğitim veren kızlar.

WONDER"li 20 genç kız, 2013"ün Ramazan-ı şerifinde Bulgaristan yoluna düştüler. Bir ay boyunca adı Müslüman olan ama İslamiyet konusunda cahil kalmış köylülere dini bilgi vermeye çalıştılar. Polis gözetiminde kılınan teravih namazlarına katıldılar.

Birkaç yıl önce Bağdatlı Abdurahman Efendi"nin "Brezilya"da İlk Müslümanlar" isimli 72 sayfalık seyahat notlarını okuyunca çok şaşırmıştım. Dinini hiç bilmeyen "Müslüman"lar ile yaşadığı şoku, onlara İslamiyet"i anlatmak/öğretebilmek için katlandığı zorlukları anlatıyordu Abdurahman Efendi.

Abdurahman Efendi 19.Yüzyılın şartlarından bahsediyordu.21.Yüzyılda; şunca iletişim çağında, burnumuzun dibindeki cehaletin koyuluğundan hepimizin hanesine bir mesuliyet düşmüyor mu?

"Kişi sevdiği ile beraber." Lüks tüketim üzere olanları dilimize dolayıp gönlümüzü karartmak yerine, hizmet ehli olanların hikâyesi ile gönlümüzü yıkayalım.

Genç kızlarımızın yaşamış olduğu tecrübeye odaklanalım hele.

Nasıl mı? Hikayelerin kalbine şu adresten ulaşmanız mümkün:

http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=14079

http://www.dunyabizim.com/Manset/14177/ramazanda-garip-kalan-muslumanlar-onlar.html

Bayram neşesine, yıkılmış eşikleri tamir ederek kavuşabileceğimizi idrak edenlerden oluruz inşallah.

Hayırlı Bayramlar.

11 yıl önce
Kabul edilmiş bir duanın içinde olmak/Bayram Hediyesi
Bana göre İran’da ne oluyor? 1
“Menderes’in idamına sessiz kalanlar”
Çankı’nın Büyük Felsefe Lûgatı
Cüceler cücelere nisbetle büyüklenirse...
İnsaf!