|
“Sıradan Günlerin Güzelliği”
-I-

Gündelik hayatın içinde her günün payına, bir “canı sıkkın” düşüyor.

Canı sıkkın, çünkü gelecekten umutsuz, günden şikayetçi.

Canı sıkkın şükür ile sabır bahsi hanesine hiç uğramamış.


Şu adam mesela. Şu top sakallı gri bereli adam. Vücut dili, sözlüğün bütün olumsuz kelimelerini yüklenmiş gibi. Her hareketi, yüklendiği olumsuz kelimelerden birkaçını yere saçıyor. Yere saçılan bedbin kelimeler bire bin veren tohumlar gibi, anında büyüyor.

Gergin insanlarla aynı mekanı paylaşmak söz konusu olunca, hele de gergin insanlar genç olunca, ahali fena halde tedirgin davranıyor. İnsan insana merhem olamıyor muhataplardan biri gergin ise. Gergin olan orta yaşın sınırlarında geziniyorsa sıkıntının sahibine “tekinsiz kimlik” uygun görülüyor. Genç birisiyse “a sakın bu da o gençlerden olmasın” tedirginliği.

Top sakallı gri bereli adamın vücut dili, oflayıp puflamaları, yaydığı elektrik, herkesin vücudunda beklenmeyen bir elektrik çarpması yapar şimdi diye düşünürken, evet yaptı.

En az on kişinin sabrını son noktasına kadar tüketmiş olan top sakallı gri bereli adam, en sonunda herkese küfretmek istercesine beni bağışlayın “Ne b.... bir gün bu böyle!” diye bağırdı.

O vakte kadar herkese bir vesile ile sataşmış, sataştığı müşteriler duymazlıktan gelmek konusunda insanı hayrete düşürecek bir başarı göstermişti. Gri bereli top sakallı adam, “doğan güne” karşı böyle bir edepsizlikte bulununca, “Sus evladım” dedi aldığı plastik maşrapayı güçlükle kasaya getiren yaşlı kadın “yaşadığımız her gün bize armağan hiç öyle denir mi!”

“Senle mi uğraşacağım be kadın” dercesine ters ters bakıp, kapıdan geçerken bir iki kişiye çarpıp öfke ile kendini dışarı attı top sakallı gri bereli adam.

“Allah karısına sabır versin” dedi 35 yaşlarındaki bir kadın. Kadının sözüne en erken cevap 40’lı yaşlarındaki adamdan geldi, “Belki de karısı çıldırttı adamı. Ondan bu hale geldi. Durduk yere boşanacağım senden diye tutturdu belki de karısı...”

Adamın medeni durumuna dair bir şey bilmiyoruz oysa.

Kasadaki görevli de dahil, herkesin eli ayağı buz kesti o an. Kırk yaşlarındaki bu adam biraz önceki top sakallı gri bereli adam ile hemcins olma paydasında empati mi kuruyordu yoksa, içinde taşımaktan yorulduğu yükü burada hiç kimselerin tanımadığı bu mekanda, böyle sözlerin içine saklayarak ondan kurtulmaya mı çalışıyordu...

Kasadaki görevli “Belki de karısı çıldırttı adamı” diyeni, hiç kimseye bir şey sormadan “sizi şöyle alayım beyefendi” diyerek işlemini herkesin önüne aldı.

Hiç kimse konuşmadı. Sırada ben vardım diyen olmadı. Adam kendisine öncelik verilmesinden şaşkın, önündeki kadının yüzüne baktı. Kadın tam o sıra son anda aklına gelmiş gibi kasanın yanındaki tezgahtan bir şeyler almaya koyuldu.

Adamın işlemi bitti. Adam gitti. Adamla beraber oradakilerin kaygısı gitmedi lakin.

Hepimizin zihninde aşırı etkilendiğimiz bir 3.sayfa haberi vardı ve bu adamların da bir gün karşımıza 3. sayfa haberi olarak çıkmasından korkmuştuk.

Gri bereli top sakallı adam küstahtı. Onun küstahlığına hak veren adam (adam ile ilgili tek bir detay hatırlamıyor olmam tuhaf değil mi? ) ziyadesiyle dertli ve yılgındı.

3.Sayfa haberleri, birbirini hiç tanımayan insanları kadınlar ve erkekler olarak ikiye bölüyor, her bir taraf öteki taraf için tekinsiz bir kimliğe bürünüyor.

-II-

Ben o sabah, Afrin tedirginliğiyle ağrıyan kalbime şifa olsun diye, Gökhan Özcan’ın “Gözağrısı” kitabından “Sıradan Günlerin Güzelliği” adlı denemesini arkadaş etmiştim. Kalbime merhem, sesime ses, sözüme söz gibi gelmişti o satırlar. Her gün olmaya devam eden şeylerin kıymetini bilmeyip, “sıradan” sıfatıyla aşağılamaya kalktığımız şeyleri kederle fark ederken, keşke her şeyin kendi içinde güzelleşerek devam ettiği bir dünyada yaşayabilseydik diye düşünmüştüm.

Kendi içinde güzelleşerek devam edecek bir hayata doğru gitmiyoruz ne yazık ki.

Aç gözlü baronlar dünyayı, milyon bana, bir sana diye diye pay etti, etmeye de devam ediyor.

Fakirlerle zenginler arasındaki gelir farkı, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük. Dünyanın en zengin %1’i küresel servetin %82’sinin elinde tutuyor.

Dünyanın %ı’lik ruhu sefiller taifesine, küresel servetin %82’si filan yetecek gibi görünmüyor, önlerine çıkan her şeyi devirmek için tam teçhizatlı “bilimsel” bir yol haritası eşliğinde “ilerlemeye” devam edecekler.(Allah zalimlere fırsat vermesin. Amin.)

Dünyanın dört bir tarafında yakılan ateş çemberi ulus devletleri bitirme operasyonu aynı zamanda.

Yirminci yüzyıla İmparatorlukların bitip ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla girmiştik.

21.Yüzyıla kripto paralar, yapay zekalar ve ulus devletlere yapılan müdahalelerle giriyoruz.

“Yeni dünya düzeni” ne dair her şey, ön haberci niyetine önce filmler, dizilerle zihinlerimize enjekte ediliyor.

Biz, gözümüz üç ekranda Afrin’den gelecek sese kulak kesilmiş iken, İsveç son 23 yılın en büyük savaş tatbikatını yapıyor!

NATO üyesi olmayan İsveç’in NATO yardımı ile tatbikat yapması, hangi “hayra” alamet!

Kış depresyonundan kurtulmak için bir heyecan olarak mı giriştiler bunca eyleme?

Velhasıl, onlar “sıradan günler” den yorulmuş iken, biz sıradan günlere hasret kalmaktan korkuyoruz.

Allah vatanımızı korusun, ülkemizdeki her bir bireyi korkularından emin kılsın, hepimize rikkat ve dikkat nasip etsin.

#Hayta
#Kripto Para
#NATO
6 yıl önce
“Sıradan Günlerin Güzelliği”
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler