|
Hükümetin başını ağrıtan sorun

Geçmişte devlet adamlarının yurtdışı gezilerinde hangi sorulara muhatap olduklarını bilenlere bir haberim var: Artık ''Kürt sorunu'' ile ilgili bir soru yöneltilmiyor, Türk ekonomisiyle ilgili kuşku belirten de yok, azınlık vakıfları, hatta Ermeni iddiaları da gündemde değil...

Şimdi de Ak Parti yöneticileri ve hükümet üyelerine bir uyarım olacak: Yurtdışına çıktığınızda hep aynı konuyla ilgili sorulara muhatap olacağınızı bilerek hazırlıklı gidin. Türkiye''de basın özgürlüğünün tehlike altına düştüğü ve gazetecilerin hapis cezası korkusuyla kendilerine ''sansür uyguladıkları'' sorusu fena halde gündemde zira...

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu''nun son İlerleme Raporu''nda Türkiye en ağır biçimde bu konuda eleştiriliyor. Bir yandan Kürtçe yayınlar ve Kürtçe''ye özgürlük alanı talep eden yazıların, Ergenekon davasıyla ilgili haberlerin kovuşturmaya maruz kalması, bir yandan da internet sitelerine erişimin engellenmesi ve medya gruplarının vergi cezalarıyla sıkıştırılması...

İlerleme Raporu''nda geniş yer tutan bu eleştiriler, çıktığı platformlar ve ziyaret ettiği medya kuruluşlarında soru olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül''e de Londra''da yöneltildi. Eminim, Ak Parti yöneticileri ve bakanlar da gittikleri her yerde benzer sorularla karşılaşıyordur.

Garip gibi görünse de gerçek şu: İktidara gelmesinden kısa süre sonra ''özgürlükçü'' bir Basın Kanunu çıkarmıştı Ak Parti hükümeti; ''sorun'' olmaya başladığında Türk Ceza Kanunu''nun ünlü 301. maddesinde dava sayısını radikal biçimde azaltmayla sonuçlanan ciddi bir değişiklik de yine bu dönemde yapıldı. Buna rağmen, Ak Parti ve hükümetin karnesinde en düşük not ''basın özgürlüğü'' dersinden...

"Bu kadar kusur" denilip görmezden gelinebilir, ya da değişik gerekçelerle tablo mazur gösterilmeye çalışılabilir. Ancak yine de Ergenekon davasının gazete ve televizyonlarda işlenmesi yüzünden açılmış binlerce dava ile You Tube benzeri yabancı sitelere getirilen erişim kısıtlamaları Türkiye''nin imajını ciddi biçimde zedeliyor.

Daha vahimini de yazayım: Hükümetle doğrudan ilişkisi bulunmayan, ya da bağımsız kuruluşlarla yargının açtığı soruşturma ve davalar bile, sırf yasalardaki boşlukların mahkemelik gazeteci sayısını müthiş boyutlara yükseltmesi sebebiyle, Ak Parti''ye mal ediliyor. Hükümetin ''Basın özgürlüğü konusunda duyarsız'' damgası yemesinin eli kulağında...

Her şeye duyarsız kalabilir herhangi bir hükümet, ancak uluslararası kamuoyundan ''basına baskı uygulayan'' damgası yemesi, başka alanlarda kaydedilen kazanımları gölgeleyecektir; özellikle de iddiaları ciddiye almaya başlayan medya çevrelerinde...

Karşımızdaki tabloda Ak Parti hükümetinin "Biz doğruları yapalım, bilen bilsin" umursamaz tavrının elbette etkisi var. Eleştirilere cevap vermede veya eleştirileri geçersiz kılmada yararı olacak adımlar atmakta biraz da bu sebeple yavaş kalınıyor. Oysa sözgelimi ''Ergenekon'' davasıyla ilgili binlerce basın davası en fazla Ak Parti ile hükümeti rahatsız etmeli ve gerekli yasa değişikliğine derhal gidilmeliydi. Kürtçe ile ilgili davalara temel teşkil eden yasa maddeleri de hükümetin ''açılım'' politikasıyla çelişiyor; bu yolda da rahatlama getirecek adımlar fazla gecikmeden atılmalıydı.

Dar kapsamlı toplantılarda rahatsız edici sorulara muhatap olmak ya da pek az kişinin okuduğu İlerleme Raporu''yla eleştirilmek hafife alınırsa, konu bir çığa dönüşüp uluslararası arenada hükümeti bayağı zorlayabilir. "Türkiye''de basına baskı var" eleştirilerinin genel bir kabule dönüşmesine ramak kaldı.

Ak Parti ve hükümet yeni bir medya politikası eşliğinde özgürlükçü tavrını pekiştirmelidir.

13 yıl önce
Hükümetin başını ağrıtan sorun
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?