|
Naipaul"ü ne yapmalı? Gönlüm ne diyor?

Kızan kızsın, ben yine de içimden geçeni yazacağım: "Sevdiklerimizi rencide eden söylem sahipleri, ters fikirliler ülkemize gelmesin" üslubu beni müthiş rahatsız ediyor. Tıpkı, ırkçı ve insanlık düşmanı söyleme sahip ünlülerin olur-olmaz vesilelerle ülkemize çağrılmalarının rahatsız ettiği gibi...

Davet edilmeden geleni yadırgayacak değilim, hatta gelsin ve gerçeği kendi gözüyle görsün isterim.

Hint asıllı, Trinidad doğumlu, 2001 Nobel edebiyat ödüllü V. S. Naipaul ''Avrupa Yazarlar Parlamentosu'' adını taşıyan bir etkinlik için İstanbul 2010 Ajansı tarafından ülkemize davet edilmiş. Hiçbir ideolojik saplantısı olmadığıyla övündüğü halde ''Yeni-Sömürgeci'' tavrı her eserinden fışkıran, doğduğu coğrafyanın bir gerçekliği olan İslâm''ı içine sindirememiş biri Naipaul.

İngiliz''den daha İngiliz, Hıristiyan''dan daha Hıristiyan, derisinin rengi karaya çalmasına rağmen bembeyaz görünmeye çalışıyor... Yazdığı konuya ilişkin birkaç kitap ile hemen bütün romanlarına sinmiş olan koku Naipaul''u hiç tereddütsüz ''İslâm-karşıtı'' cepheye yerleştiriyor.

Tamam da böyle birini ne yapacağız? Ülkemizin sınırları içine sokmayacak mıyız?

Naipaul ile bir okur olarak ilgim tek bir romanıyla sınırlı: ''Guerillas'' (Gerillalar)... Okuması ve hazmetmesi zor bir roman olarak hatırlıyorum. Naipaul''un 1975''te yazdığı o romanla vermeye çalıştığı "İdealist diye bir şey yoktur, her idealist aslında bir eyyamcıdır" mesajı beni ürkütmüştü. Şimdilerde çok sözü edilen 1981 tarihli ''Among the Believers: An Islamic Journey'' ise kitaplığımda hayli hırpalanmış olarak durur; sanki yirmi yıl sonrası için yazılmış bir erken kitaptır o.

11 Eylül (2001) sonrası sekûn edecek İslâm-karşıtı kitaplar furyasına bir öncü katkı...

Son günlerde gazete sayfalarına, TV ekranlarına sirayet eden tartışmalarda beni rahatsız eden nokta, Naipaul''ün bir ''ortak tip'' olarak değil de yalnızca kendisi olarak ele alınmasıdır. Oysa dünya ünlü - ünsüz, yetenekli - yeteneksiz, Nobel ödüllü – Nobel ödülsüz Naipaul''ler ile kaynıyor. Müslümanları rencide eden söz söylemek, kitap yazmak, program yapmak global bir spor gibi bugün...

"Biz Naipaul''ü bulduk, onunla hesaplaşırız" yaklaşımı gönlümü fazla okşamıyor.

''Avrupa Yazarlar Parlamentosu'' gibi iddialı bir isimle düzenlenen etkinliğe onu davet etmek kimin fikriyse, kimler böyle bir düşünceyi önünü arkasını sorgulamadan benimseyip daveti çıkardıysa, bu hesabı onlara ödetmek daha makuldü gibime geliyor. Sonuçta iç gıdıklayıcı bir isim taşıyan böylesi bir etkinlik, hele bir de son yılların gözde kenti İstanbul''da yapılıyorsa, Naipaul gibilere müthiş cazip gelir.

Nitekim, sonradan vazgeçtiğini duyursa da geleceğini ilk bildirenlerden olmuş İstanbul 2010 Ajansı tarafından ''parlamenter'' atanmış Naipaul...

Gelmiyor ve gelmemesiyle bence büyük bir fırsat kaçırılmış oldu.

Ne protesto, ne saygısızca herhangi bir şey yapmalıydık Naipaul''a... Tersine, karşısına çıkan herkes bir konuğa uygun düşen saygının azamisini göstermeliydi. Göstermeliydi ki, utansın. Dini hassasiyeti olmayanlarımız varlıklarıyla Müslüman bir topraktan da sıradışı entelektüeller çıkabildiğini hatırlatmalıydı ona; dini hassasiyet sahipleri ise Müslüman kimliğin has düşünce üretimine engel olmadığını gözüne ve kulağına soksaydı Naipaul''ün...

"Seni öldürmeye gelen sende dirilsin" yöntemi yani...

Naipaul bir tip; o tipler ülkemize daha çok gelecektir. Dünyanın ilgi odağına dönüşen Türkiye''yi onun gibiler için bir ''eğitim yeri'' haline dönüştürmenin de yollarını bulmalıyız.

13 yıl önce
Naipaul"ü ne yapmalı? Gönlüm ne diyor?
OVP, oluşan algı ve beklentiler
Sözü senet kabul edilen âlim: İsmail Saib Sencer
Bunama ve çılgınlık arasında
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?