|
Göreceksiniz, Gül yakında gidecektir!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül''ün Ermenistan''a gidip gitmeyeceği henüz belli değil.. Ama yarın Gürcistan Dışişleri Bakanı''nın, ertesi günü ise Rusya Dışişleri Bakanı''nın Türkiye''ye geleceği hususu kesinleşti.

Bu ne demek? Şu demek: Birbiriyle “didişen” iki ülke, Türkiye''ye bir gün arayla geliyorsa demek ki Türkiye bölgenin önemli bir aktörü..

Sarkozy''nin telefonuna dahi çıkmayan bir Putin, şayet Başbakan Erdoğan''ı sıcak çatışmaların devam ettiği bir atmosferde makamında karşılıyorsa daha doğrusu karşılama “ihtiyacını” hissediyorsa ortada Erdoğan hükümeti tarafından kotarılmış muazzam bir diplomatik marifet var demektir.

Türkiye''nin potansiyel kudretinin farkında dahi olmayanlar elbette bu başarıyı görmeyecektir.

Denilecektir ki: “Ama Cumhurbaşkanı Gül Ermenistan''a giderse Azerbaycan buna ne der?”

Açıkçası, Azerbaycan hâlâ KKTC''yi tanımamış olmakla nasıl ki kendi dış politikasının gereklerini yerine getiriyorsa, Türkiye de kendi diplomasisinin icabını ifa etmekle yükümlü değil midir?

Hatırlayanlar olacaktır; Turgut Özal, henüz Sovyetler parçalanmadan önce Sarp sınır kapısını açmak istemiş ve “içerdeki” bazı müzmin muhalifler Özal''a ağzına geleni söylemişlerdi.

Muhakkak ki Türkiye''nin Ermenistan ile diplomatik ilişki kurması, soykırım iddialarının kabulü anlamına gelmeyecektir.

Aksine böyle bir girişim, Türkiye''nin barışçıl politikalar güden bir devlet olma iddiasını kuvvetlendirecek olan bir diplomatik atak olacaktır.

ABD''nin Irak''ı işgali devam ederken hem ABD''yle hem Irak''la; İsrail Lübnan''a saldırırken hem İsrail''le hem Lübnan''la; ABD İran''a her an saldırmak üzereyken hem ABD''yle hem İran''la böylesine başarılı diplomatik temaslar kurabilen Türkiye''nin Ermenistan''la bu teması kurmasının engeli nedir?

Benim vatanseverlik anlayışım, Ermenistan sınır kapısının kapalı olmasının değil açık tutulmasının Türkiye''nin lehine olacağını emretmektedir.

Yani “Türk Milli Takımı”nın Eylül ayında Ermenistan''da oynayacağı maçta gol yersek ne olacak?!

Gol atınca ABD, Senato''ya soykırım tasarısını getirmekten vaz mı geçecek?!

Ya da gol yersek soykırım iddialarını kabul etmiş mi sayılacağız?!

Elbette böyle bir ikili temas, Türkiye''deki bazı mahfilleri “huylandıracaktır”.

Hatta “okumuş-yazmış” kesimler bile bu ziyarete bir “anlam” yükleyecektir.

Kaldı ki Yargıtay 4. Ceza Dairesi''nin “ekümeniklik” konusunda vermiş olduğu karar hâlâ “orta yerde” dururken bu tür reaksiyonların olması da kaçınılmaz olacaktır.

Sıkıştığı anda Atatürk''ün arkasına sığınanlar gerçi bu durumda Atatürk''ü referans gösteremezler; çünkü mahcup olurlar.

Mahcup olurlar; çünkü Atatürk “denize döktüğü” Yunanların lideri ile aynı masada yemek yiyebilme basiret ve ferasetini göstermiş bir liderdir.

Evet Yargıtay''ın kararından bahsediyordum; kararda ne yazıyordu biliyor musunuz? Cümleyi aynen aktarıyorum:

“Egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak…”

Yazının devamını yazmıyorum; çünkü yazının devamında dünyanın en şahane hukuki cümleleri de yer alsa bu vahamet ortadan kalkmıyor.

“Kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından..” demek ne demektir Allah aşkına?

Azınlıklar, vatandaş değil midir? 1974''te de aynı yüksek yargı Ermenilerden “yerli yabancı” diye hiç de “yerli yerinde” bir ibare kullanmamış ve neredeyse kendime yabancılaşmıştım!

Keza mahkeme, gerekçesinde şunu da eklemiş:

“Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen Patrikhane''nin ekümenik olduğu iddiasının yasal bir dayanağı yoktur..”

İddia ediyorum, bu cümlenin içinde tek doğru kelime “iddiasının” şeklindeki sözcüktür.

Evet Patrikhane''nin başı kendinin “ekümenik” olduğunu iddia ederse etsin; bu, Yargıtay Ceza Dairesi''ni niye ilgilendiriyor?

Elbette bu Daire''nin bir üyesi arkadaşlarıyla akşam muhabbet ederken bu iddianın doğru olmadığını iddia edebilir.

Ancak o “müddei” dahil diğer üyeler bir ruhani liderin “sıfat”ının yerinde olup olmadığına karar veremez.

“İmam Hüseyin” ya da “Hahambaşı İshak Haleva” derken yasal bir dayanak aranmıyor da ekümeniklik iddiası için niye “yasal dayanak” aranıyor?

Kaldı ki “Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen..” demek ne demektir?

Sanki bir gasp suçlusu evimize gelmiş de kalmasına “izin vermişiz” yani lütfetmişiz.

Yani lafa gelince “Yurtta sulh cihanda sulh” deniliyor..

Ama iş eyleme gelince “Yurtta cart cihanda curt” demek vatanseverliğin şanından sayılıyor!

16 yıl önce
Göreceksiniz, Gül yakında gidecektir!
Biz kendimize yenildik…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim