|
17 Aralık ihalesini kim verdi?

ABD Kongresi''nde Yahudi lobisi, ''İran''a yardım ediyor'' diye Halkbank''ı işaret etti. 17 Aralık''ta bu banka operasyonun merkezine kondu. 25 Aralık''ta, Gezicilerin ''iptal edilsin'' dediği dev projeleri yüklenen işadamları için gözaltı kararı çıkarıldı.

Tesadüf diye geçiştirelim mi?

İstanbul''da, İzmir''de Van''da operasyonu gelmiş savcılar, seçimlerden önce peş peşe harekete geçti.

Nazlı Ilıcak gibi ''temiz eller'' deyip ses çıkarmayalım mı?

2011''den beri MİT''in Suriyeli muhaliflere gönderdiği TIR''lar birden bire savcıların dikkatini çekti. ''Silah kaçakçılığını önlemek için'' jandarma ve polis ordusuyla düğmeye basıldı.

İHH ve MİT TIR''larına operasyon yapılmasını sineye çekip ''İktidar el Kaide''ye yardım ediyor algısı oluşturulmak isteniyor'' demeyelim mi?

***

Bugün ''28 Şubat''ta bundan daha iyiydik, Türkiye muz cumhuriyetine döndü'' diye yazanlar birkaç yıl önce bu sorulara ''hayır'' cevabı verirdi.

Mesela Ekrem Dumanlı, ''hayır'' der, 2009''da yazdığı gibi, seçimlerden 3 ay önce iktidara yolsuzluk dosyalarıyla tuzak kurulacağını anlatırdı.

Şimdi ''Yargıya müdahale ediliyor, Cumhurbaşkanı devreye girsin'' kampanyasının başrolüne soyunan Mümtazzer Türköne, ''hayır''la yetinmez ''Türkiye''de sandıktan çıkmış yasama ve yürütme organına karşı bir iktidar savaşı veren yargı iktidarı var'' derdi.

Örnek çok. Uzatmayalım.

***

Operasyonların ''bizimle ilgisi yok'' savunması yapan cemaat sözcüsü ve yazarları, muhalif safına geçmelerini, iktidarın kendi demokrasi anlayışlarının gerisinde kalmasına bağlıyor.

2010 referandumu, özellikle de 2011 genel seçimleri sonrasında ''Erdoğan''ın diktatörleşmesi'', ''AK Parti''nin reformları ve AB sürecini ikinci plana atması'' en çok dillendirdikleri nedenler...

Acaba öyle mi?

Son 3 yılda yapılan reformları sıralasanız üretilen gerekçeler, 17 Aralık darbe girişiminin ''yolsuzlukla mücadele'' kılıfı gibi göz boyama işlevi bile görmüyor. Geçelim.

En azından zikrettikleri yıllar doğru. Soruşturmaların başlama tarihlerine baktığımızda teferruat diyemeyeceğiz bir tablo çıkıyor ortaya.

Birbiriyle ilişkisi olmayan dosyalar üzerinden yapılan 17 Aralık operasyonunun soruşturmaları iki yıl önce açılıyor. Bu soruşturmaların en yenisi 14 ay öncesine ait.

25 Aralık operasyonunun soruşturması da 2 yıl önce başlatılıyor.

İzmir''deki soruşturmanın başlangıç tarihi 3.5 yıl öncesine dayanıyor. Ancak dosya 2 yıl önce raftan indirilip operasyona dönüştürülüyor.

Van''daki el Kaide operasyonun ''bu da mı tesadüf'' dedirten ortak noktası soruşturmasının iki yıl önce başlatılması.

İstanbul''da itfaiyeye yönelik 3. dalga soruşturmasının mazisi de iki yıl.

Hükümete asıl darbeyi indirecek soruşturmalar ise operasyona dönüştürülemedi.

25 Aralık''taki girişim engellenmeseydi, 42 AK Partili belediyeye, sanayi ve ticaret odası başkanlarına, işadamlarına yönelik dalgalar halinde operasyon yapılacaktı.

2011''de planlanan ''Yolsuzluk Fırtınası'' operasyonunun 7 Şubat 2012''deki MİT krizinden sonra soruşturma hazırlıklarına başlandığını not edelim.

***

17 Aralık''ın ayaklarını oluşturan 6 soruşturmaya 2010-2011 yılları arasında start verilmesi neye işaret ediyor?

Makarayı geriye sarıp iki yıl önceki Türkiye manzarasına bakalım.

2011 Eylül''ünde, Mavi Marmara''da katliam yapan (30 Mayıs 2010) İsrail''le tüm askeri anlaşmaları askıya alan, ilişkileri de önce maslahatgüzar, sonra kâtip seviyesine indiren bir Türkiye var.

Bu süreçte Mavi Marmara katliamını ''Otoriteye saygılı olmak lazım'' diyerek İsrail''i ve Yahudi lobisini kızdırmamayı tercih eden Fethullah Gülen Hocaefendi''nin, ilişkileri düzeltmek için çaba harcadığını zikretmeye gerek yok.

Tel Aviv''e aracılar gönderip, İsrail Dışişleri Bakanı''nın Türk kamuoyundaki tepkiyi azaltacak mesajlar vermesini sağlayacak girişimler de oldu.

***

Dershane tartışması ve 17 Aralık''ın en kritik günlerinde ''Mavi Marmara''dan sonra cemaat ve AK Parti''nin arası açıldı'' yorumlarının cemaat medyasında yer bulması boşuna değildir?

''Krizi İsrail''le ilişkiler üzerinden okuyun'' mesajıyla, işbirliği yapılan odakların büyüklüğüne, operasyonun uluslararası olduğuna gönderme yapılırken, Erdoğan''ı devirme ihalesini Amerikan Neocon-Yahudi ittifakının verdiği de itiraf edilmektedir.

Amerikan Neocon-İsrail ittifakının el Kaide''den daha tehlikeli ilan ettikleri Erdoğan''ın devrilmesi için başlattıkları kampanya ile 17 Aralık''ın paralelliği de bu yüzden tesadüf değildir.

Fethullah Gülen Hocaefendi''nin, 28 medya kuruluşunun röportaj teklifini reddedip, Yahudi lobisinin gazetesi Wall Street Journal''e ''Türk halkı, son iki yıldır demokratik sürecin tersine dönmüş olmasından dolayı üzüntülü'' tespitini yapması ile;

Yıllar önce Mavi Marmara için aynı gazeteye ''İsrail''in onayı olmadan hareket etmek, otoriteye başkaldırıdır'' demesi bu paralelliğin resmi olmayan belgesidir.

10 years ago
17 Aralık ihalesini kim verdi?
Katil uşağın ilkeleri
Böyle olmaz!
Rusya’ya enerjide bağımlılık
Yerli ve milli medyanın değeri…
İnsaf!