|
Başarı sandıktan ibaret değildir

Başbakan Erdoğan''ın grup konuşmasını dinlerken 2010 yapımı ''Inception'' (Başlangıç) filmi geldi aklıma...

Filmde başrol oyuncusu Leonardo DiCaprio (Cobb) insanların rüyalarına girerek sırlarını ele geçiren bir hırsızı canlandırıyor. Aldığı son iş de bir işadamının rüyasına girip planlarını çalmaktır. Ancak başarısız olur. İşlediği suçlar nedeniyle ayrı düştüğü çocuklarına kavuşmak için işadamının teklifini kabul eder. Cobb ve ekibinden istenen bu kez hırsızlık değil, tam tersine hedefteki kişiye bir fikir aşılamaktır.

İşadamının rakibinin bilinçaltına ''şirketini parçala'' fikri yerleştirilecektir...

Son 25 yılın en iyi yapımları arasına giren Başlangıç, beyne fikir aşılayarak nelerin yapılabileceğini gösteriyor, bilinçaltıyla gerçek dünya arasındaki etkileşimin fark edilmeyen boyutlarını çarpıcı bir şekilde izleyicinin önüne koyuyor.

Ünlü psikoterapist Joseph Murphy bilinçaltımızın kararlarımızı, tutumlarımızı, düşüncelerimizi nasıl yönlendirdiğini anlatırken ''İçeriye ne yazarsanız, dışarıda onu yaşarsınız...'' diyor. Belki kaderi, aklı, mantığı dışlayan, fazlaca Freudyen bir bakış açısı ama hepten yanlış olmadığı da bilimsel bir gerçek...

***

Tek tek bireyler gibi, toplumlar da tarihlerinin oluşturduğu bilinçaltlarına yazılanı yaşamaz mı?

Bir zamanlar Fransa, İngiltere, Hollanda''nın sömürgesi olan ülkelere bir bakın. Hepsinde Batılı ülkelerin aşıladığı fikirlerin izlerini görürsünüz. Çatışmalar, düşmanlıklar, katliamlar, darbeler, o ülke halkının bilinçaltına aşılanan fikirlerin taraftarları arasındaki mücadeleden ibarettir aslında...

En canlı örnek Mısır. Batı''nın kontrolde tutmak için ''İslamcı korkusu'' üzerine kurduğu Mübarek diktatörlüğü, darbeyle yeniden tesis edilirken Avrupa ülkeleri, ABD Sisi ve taraftarlarını bulmakta güçlük çekmedi.

Türkiye, bu anlamda bir müstemleke devleti değil elbette. Ama Batı''nın gönüllü sömürgesi olmayı millete reçete olarak dayatan bir yönetim anlayışı kesintiye uğrasa da hep vardı.

Erdoğan 200 yıldır yaşanan acıların, korkuya dönüştürülerek toplumu şekillendirmek için kullanıldığını söylerken tam da buna işaret ediyordu. Osmanlı''nın son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yöneticiler ve elitler tarafından toplumun bilinçaltına ekilen asırlık korkularla yüzleşmekten bahsediyordu:

''Bölünürüz, dağılırız'', diyerek asırlardır özgürlüklerin önüne set çektiler. 150 yıldır milletin inançları yaşamasına ''irtica gelir'' korkutmasıyla karşı çıkıldı. Kadim tarihimizde yüzleşmekten çekineceğimiz hiçbir hadise bulunmuyor. Her hadiseyle yüzleşiriz. Büyük devletlerin, büyük milletlerin korkusu olmaz.

Asırlardır bizi korkuttukları meselelerin çözümünün aslında ne kadar basit ve kolay olduğunu gördük. Biz korkularıyla yaşayan ve sürekli çoğaltan millet olamayız. 100 yıl öncesine ait korkuların bugün hala toplumu ve siyaseti şekillendirmesi için istismar edilmesine biz müsaade edemeyiz. Korkan bir millet geleceği inşa edemez. Korkan bir devlet dünyada iddia sahibi olamaz. Korkularıyla yaşayan toplumlar reform yapamaz.

***

İrtica ve bölünme korkusu millete öğretilmiş çaresizliğin kodlarıydı. Atanmışların, seçilmişleri hizaya getirmesiydi. 28 Şubat''tı, 12 Eylül''dü, 27 Mayıs''tı. Bazen örtülü bir darbe süreci; faili meçhullerdi. 30 bin evladımızı alan terördü.

İrtica ve bölünme korkusu; Kürt''ü, Alevi''yi, Sünni''yi, Ermeni''yi inkar ve asimilasyon politikasıydı. Çözümsüzlüğün milli çıkar diye millete yutturulduğu bir Kıbrıs meselesiydi... 6-7 Eylül olaylarıydı, Menemen hadisesiydi, Gazi olaylarıydı...

Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Genelkurmay demekti.

Türkiye darbelerle, çatışmalarla, terörle meşgul olsun ama Batı''nın uydusu kalsın demekti.

12 yılda ters yüz edilen ve edilmekte olan bu kısır döngüdür.

***

Erdoğan karşıtlığı giderek düşmanlığa dönüşen muhalefetin ''evrensel ilkeler'' diye dile getirdiği, insan hakları, özgürlükler, çoğulculuk vs.''yi ''Demokraside her şey sandık değildir'' diskuruyla milletin önüne koyması bu tarihi kırılmanın karşısındaki çaresizliktir.

Yıllardır, evrensel ilkeleri, millete dayatılan korkulara, tehditlere sos olduğu müddetçe kullanışlı bir malzeme olarak kullananlar, artık bu konforun karşılığını bulamıyorlar. Asırlık korkular ve çaresizlik siyasetiyle devlete hâkim olanlarla mücadelenin, milletin bilinçaltına aşıladığı özgüven duygusunu ya göremiyorlar ya da kabullenmek istemiyorlar.

Hilal Kaplan dün aktardı. PEW''ün araştırmasına göre gidişattan memnun olan Türkiyelilerin oranı 2002''de sadece %4''tü. Bugün %51.

Sözümona Avrupa''nın ABD''nin yüz çevirdiği, dünyada yalnızlaşan bir iktidara giderek artan milletin güveni yüz yıllık uyanışın sonucudur.

Bu uyanış, ''korkmayacaksın'' diyen yerli bir çağrıya verilen güçlü bir destektir. Başarı ya da meşruiyet sorgulaması yapanlar buna bakmıyorlar. AYM Başkanı Haşim Kılıç ya da Almanya Cumhurbaşkanı Gauch gibi evrensel ilkelerin arkasına sığınıp ders vermeye kalkışanlar üzerinden muhalefet dili geliştirmekte, yalnızlığa mahkum bir muhalefette ısrar ediyorlar.

Sizce yeni Türkiye''de şansları var mı?

10 yıl önce
Başarı sandıktan ibaret değildir
Kara dinlilerle milletin savaşı
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü