|
Özgürlük, ekmek, laiklik vs.

Bu konularda dünyada söylenmemiş söz kalmamış olabilir. Ama biz, biz bu ülkede yaşayan insanların daha sözün başında olduğu da gizlenecek bir olay değildir. Dünyada "demokrasi mücadelesi" geçirmiş veya geçirmekte olan ülkeler olsun; demokrasiyle ilgili olmamakla birlikte kendi özgün dizgelerinin hayata geçirilmesi çabasında bulunanlar olsun, bu konularda daha pek çok talaş çiğnemek zorunda kalacağa benziyor. Biz, kendi payımıza, müslümanların iane suretiyle veya başkalarının lütuf ve ihsanıyle elde edilmiş bir özgürlüğe ihtiyaç duymadan kendi telakki ve hayat tarzlarını hayata geçirmek durumunda olduklarını kabul ediyoruz. Bunun sebebi açıktır: başkalarının lütuf ve ihsanıyle elde edilmiş bir hayat tarzı, bu lütfun ve ihsanın arkası kesilince, ona dayanan hayat tarzı da çöküntüye uğrar. Çünkü lûtfetmek ve ihsan etmek hakkını elinde bulunduran güç, lûtfunu ve ihsanını kesme hakkına da sahip olur. Ama gene de, biz, müslüman olarak dünyanın gidişatına kulak vermek ve o gidişatı izlemek zorunda olduğumuzu biliyoruz. İşte:

1922 yılında, İtalya''da, özgürlük talebiyle karşılaşan faşizmin lideri Mussolini, onlara: "Bizden özgürlük değil, ekmek istiyorlar" diye cevap veriyordu. Gerçi grevciler ekmek istiyordu, bunu bilmeyen yoktu. Ama ekmek istemek, özgürlüğün kısıtlanmasına mukabil mi isteniyordu? Ve daha önemlisi ekmek, özgürlüğün karşıtı bir yerde mi konumlanmıştı? Ekmek istersem özgürlüğümden vazgeçmek zorunda mı kalmalıydım? Ya da tersi: özgürlüğümün bedeli ekmekten mahrumiyet mi olmalıdır? İkisini telif etmenin zemini yok mudur?

18. yüzyılda, ondan bir yüzyıl sonra benzer bir serüveni yaşayacak olan Osmanlı Devleti''nin batılılaşma (modernizm) serüvenine benzer bir serüveni yaşamış olan Rusya''da, Deli Petro, modernizm yolunun ilk hamlelerinden biri olarak ahalinin sakalını kestirmeyi düşünmüştü. O tarihte, hemen herkes sakal bırakıyordu ve sakalları kestirilmek istenenler, bu saçma isteğe direnmişler ve sakallarını kestirmemişlerdi. Çünkü sakal bırakmanın Batı uygarlık dairesine girmekle ilgisi bulunmadığını, meselenin zihniyete ilişkin bir konuyu ilgilendirdiği ileri sürülmüştü. Modernizmin tarihi, Osmanlı Devleti''nde de kılık kıyafet meselesi olarak algılanmıştır ve aynı telakki tarzı Cumhuriyet tarafından da tevarüs edilmiştir.

Bunca yıl sonra, bu ülkede, insanların hâlâ kılık kıyafetle uğraştıklarına bakılırsa, alınan mesafenin boyunu ölçmek zor olmaz sanırım. Üstelik bu gün, kılık kıyafet özgürlüğünün karşısına laiklik çıkartılmaktadır. Acaba bu, özgürlüğün karşısına ekmek çıkartmaktan daha anlamlı mı görünüyor bazılarına? Bana kalırsa, özgürlükle ekmek kıskacında bırakılan birinin neyi seçeceği bellidir. Ama özgürlükle laiklik kıskacı altında tutulan birisi acaba hangisini tercih edecek? Özgürlüğü tercih etse (istediği kılık kıyafeti tercihte özgür bırakılmak istese) laikliğin elden gideceği söyleniyor; laiklikten yana tercih kullanılsa bu kez de kişilik hakkından bir parçayı (giyim kuşamdan feragati) bedel olarak ödemesi gerekiyor? Böylece özgürlükle laiklik ve ekmek alternatifleri arasında kişiye bırakılan yerin, kırk katır mı, kırk satır mı kıskacı olduğu kabilinden bir durum ortaya çıkıyor. Acaba ne yapılabilir?

25 yıl önce
Özgürlük, ekmek, laiklik vs.
Kamu personeline yol ve yön gösteren soru ve cevaplar (9)
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü