|
Arkamızdan kim itiyor?

Mesaimizin büyük bir kısmını hiç düşünmeden yıkıp geçmeye ayırıyor; sonra neden mâmur bir hayatımız olamadığını sorup duruyoruz birbirimize.



Ola ki Allah cehennemi bu dünyanın içinde bir yere koymuş olsaydı; demek insanlar birbirlerini içine itmek için canhıraş kavgalara tutuşacaktı.



Bazen bir cinayeti önleyebilmek için elimizde kalan tek ihtimal tutukluk yapacak bir silah oluyor!



Yeryüzünün her yerinde kimlik numaralarının insanlardan daha güvenilir kabul edildiği bir zamandayız.



Bir beden için aşırı su kaybı nasıl feci sonuçlar doğuruyorsa, toplumlar için aşırı güven kaybı da aynı feci sonuçları doğuracaktır. Net olmak ve doğruyla yanlışı ayırt ederken zahmetten kaçmayıp kılı kırk yarmak zorundayız. Birbirine güven duyamayan insanlarla bir toplum sağlıklı ve zinde kalamaz.



“Sanki kendimden başka güvenecek hiç kimsem kalmamış gibi hissediyorum” dedi biri. “Ben kendime de pek güvenemiyorum” dedi endişeyle diğeri.



İnsanî ilişkilerin büyük yaralar aldığı bir yerde, herkes sadağında taşıdığı kelimelere dikkat etmeli!



“Derûnum şehrini odlara yakma/ Nusha-i kübrâdır gönül hor bakma/ Mevlânın yapısın kastedip yıkma/ Tamir kabul etmez harap olunca” demiş Konyalı Aşık Şem'î, rahmet olsun.



Hiç kimsenin sahip çıkmadığı bir günahı, yoldan geçenlerin ayağına takılmasın diye gizlice katlayıp cebine koyan insanlar da var.



“Sana her söylenen yalana safça inanıyorsun” dedi bir kere daha kadın. “İnandırıldığı hiçbir yalan insana saflığından daha fazlasını kaybettiremez” diye diretti adam.



Vaktiyle 'saflık' bir idealdi insanlar için; şimdi bir defo, bir kişilik açığı, başı belaya sokan bir garabet!



Eksiğini fazlasını bilmeyen kişinin yaptığı hesap elbette yanlış çıkar, hayat böyle!



“Bana çarpılan iflah olmuyor” dedi gerim gerim gerinerek sıfır.



Bir de şunu düşünün; hiç kimsenin kulağının kapısını açmadığı bir 'ah' ne hisseder?



Yürürken ikide bir duraklıyor, “Bir şey mi düşürdüm?” diyerek kendi kendini tedirgin ediyordu. Çünkü tamam değildi, her geçen gün insanlığının bir parçası gerçekten eksiliyordu.



Hepimiz beşer olarak doğuyoruz; yürüdüğümüz onca yol, çektiğimiz onca çile, geçtiğimiz onca imtihan, gösterdiğimiz onca gayret, son nefesimizi 'insan' olarak verebilmek için!



Öylesi var oturduğu yerden alemi dolaşıyor, öylesi var yerinde saymaktan kan ter içinde!



“Eli boş gidilmez gidilen yere/ Boş gelmedim ya Râb ben suç getirdim/ Dağlar çekemezken o ağır yükü/ İki kat sırtımla çok güç getirdim” diye incecik yazmış merhum Tahiru'l Mevlevî, mekânı cennet olsun.



“Hem pişmeye gönlü yok” dedi meczup, “hem çiğ kalmaktan muzdarip!”




#Tahiru'l Mevlevî
#Saflık
#Aşık Şem
8 yıl önce
Arkamızdan kim itiyor?
Haram olan ve olmayan oyunlar
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak