|
Baklayı gören oldu mu?
'Pratik'in yalanlarla gününü gün ederek 'teori'yi her bulduğu fırsatta aldatmakta olduğunun farkında mısınız?

Olmak istediği kişi olamayan, mecburen, agresif bir ısrarla ömür boyu olmak istediği kişiyi oynamak zorunda kalan, doğal olarak kifayetsiz, parlak bir hikayenin mat, derinliksiz, ikinci el karakterleri... Gören de zanneder ki, birileri hayatın korsan baskısını yapıyor!

Binlerce insanın söylediğini aynı kelimelerle bir daha tekrar etmenin ilginç olduğunu düşünen onbinlerce insan... İnsan kopyalayacağız diyorlardı, işte yaptılar!

Zekâ her zaman insanı güçlü kılmıyor, bazen çok gülünç ya da acıklı durumlara da düşürebiliyor. Bazen aklına gelen esaslı soruları havalı hareketlerle savuşturup insanı başlangıç noktasına sabitleyebiliyor, bir milim bile ilerlemesine izin vermiyor. Bazen çok insanî faydalar vâdeden zengin bir kelimesizliği, ekstra laf etme şehvetiyle viran edebiliyor.

“Kendime bayılıyorum!” dedi şımarık olan. “Neyse ki kimseyle paylaşman gerekmeyecek!” dedi lafın gediğini bulan.

Sığlıklarını, zekice olduğunu sandıkları yağma esprilerle kendi dikkatlerinden gizlemeye çalışan bedenlenmiş irtifa kayıpları, çözülüp bırakılmış bulmaca artıkları, gürültülü zavallılıklar... Düşmenin dibini bulmaya daha çok var mı?

Ağız ifrazatlarını düşünce sanmaktan mâlûl nevzuhur tiplerin geri dönüşümü mümkün mü?

Etrafta sevmeye değecek bir tek kişi bile bulamayanlar, önce sevme kabiliyetleri yerinde mi diye bir baksınlar!

“Nefret ediyorum!” cümlesinin zorunlu öznesi kimdir, bunu bir düşünelim!

Tanımadan düşman olmayı, bilmeden nefret etmeyi, anlamadan karar vermeyi alışkanlık haline getirenler; insanlığa sıfır noktasından değil, eksi bilmem kaçtan başlıyor!

Öfke öfkeyi büyütür; karşısında hararet çıtasını yükseltecek kendi gibi bir rakip bulamayan öfke, bir kibrit çöpü gibi kavı bittiğinde sönüp gitmeye mahkûmdur.

Ağız dolusu konuşurken; yanlış bir yöne saptığınızı anladığınız halde duramadığınız, sonunda ne olduğunu bilmediğiniz bir yöne doğru sürüklendiğiniz, birçok muhtemel tehlikeye açık hale geldiğinizi hissettiğiniz halde duramadığınız, kendinizi bir türlü durmaya ikna edemediğiniz zamanlarınız oluyor mu sizin de?

Bazen uzun bir yolculuk başladığı yerde bitebiliyor.

Söz eylemdir ve söyleyene vebali vardır. Öyle olmasaydı; içimizden geçirdiğimiz kötülükler bağışlanıp, lisana getirdiklerimiz günah defterine yazılmazdı.

Efendimiz (s.a.v.): “Ademoğlu sabah vakti uyandığında, tüm organları, dile şu hatırlatmada bulunur: Ey dil, bizim hakkımızda Allah'tan sakın! Eğer sen düzgün olur, Allah'ın istediği doğrultuda çalışırsan, biz de doğru oluruz. Eğer sen yoldan saparsan biz de yoldan saparız “ (Tirmizi, Müsned)

İçinde söz demleyen, dilini imbik eyleyen, bin yutkunup bir söyleyen insanlar da var.

“Derin bir nefes al ki,” dedi meczup, “nefsin nefessiz kalsın!”
#meczup
#nefret
#Baklayı gören oldu mu
9 yıl önce
Baklayı gören oldu mu?
Taze söğüt dalından düdük nasıl yapılır?
Kurban’ın öğrettiği hakikat: Ölüm gerçeği’nden ölümsüzlük fikri’ne ulaşmak…
Tekno-pagan dijital uygarlık: İnsanın özgürleşme serüveninin köleleşmeye dönüşmesi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?