|
Bana listeni söyle!

Herkes evinde kapalı kaldı ya, vaktin neyle geçirileceği bir sıkıntı halini aldı. Herkes birbirine bunu soruyor, çünkü kahir ekseriyetin ne yapabileceğine dair bir fikri de, o fikri sıfırdan oluşturmaya yönelik bir gayreti de yok. Çünkü artık herkese normal gelen ‘kurgu’ değişmiş durumda; ev dediğimiz ve galiba artık biraz yabancısı gibi olduğumuz şeyin içinde belli bir süre için bile olsa yeni bir yaşantı modeli üretmemiz gerekiyor. Müşkülümüz, alışık olduğumuz formüllerle, test çözmeye benzer seçmeli yöntemlerle çözülemiyor, şıkları oluşturulmuş olarak önümüze gelmiyor, kişisel gayretlerle yeni bir kompozisyon yazmak gerekiyor.

Hal böyle olunca malum mecraların da motivasyonuyla ister istemez bir şeyler okumak, bir şeyler izlemek gibi yine edilgen olarak yapılabilecek şeyler geliyor akıllara. Ama bu noktada iş yeniden çatallanıyor. “İyi ama ne okunacak, ne izlenecek?” soruları çıkıyor ortaya. Herkes değil belki ama yine büyük çoğunluk, yine alışık olduğu üzere hazır okuma/izleme listelerine yöneliyor. Bu listelerin bir kısmını gerçekten okumayı seven ve ne okuyacağını bilen insanlar hazırlıyor, onları bir kenara ayırıyorum. Ama öyle listeler var ki, insan nasıl bir zihin yapısının bunca alakasızı, bunca benzemezi bir araya getirdiğini anlamakta güçlük çekiyor. A kalite bir kitap ile B kalite bir kitabın aynı listede olması anlaşılabilir bir yere kadar. Ancak A kalite bir kitap ile Z kalite bir kitabın aynı listeye alınıp aynı hararetle önerilmesinde ciddi sıkıntı var.

Kitapların hangi kalitede olduğuna kim karar veriyor, bu satırların yazarı bu konuda ölçüleri koyacak bir otorite midir? Bu sorular elbette sorulabilir ve bu satırların yazarının bu konuda herhangi bir iddiası yok. Ancak kitap okumaya yeni başlayan insanların bile ilk bilmesi gereken şeylerden biri bu meselenin herkesçe kabul edilen bir ölçüsü olduğudur. Mesela Dostoyevski romanlarını sevmeyen insanlar bulunabilir dünyada, ancak Dostoyevski’nin kalitesini kimse tartışmaz. Dolayısıyla bir kitabın kalitesine, seviyesine, kitapların arasındaki yerine ilişkin her okuyana göre değişmeyen bir ortalama puanı vardır. Tutarlı bir liste için o kitabın yanına puanı birbirine yakın başka kitaplar koyar, tutarlı bir bütün, makul bir liste oluşturursunuz. Tek kriter elbette bu kalite puanı değildir ama bu da olmazsa olmaz bir kriterdir. Ben farklı kalitelerde kitaplar okumayı seviyorum da diyebilirsiniz ama başkalarına bunları önerecekseniz, böyle ortaya karışık bir listeleme mantığı yürütemezsiniz, bu normal de, doğal da, doğru da değildir.

Bu ifadelerimden insanların hepsinin bir tornadan çıkmış gibi hep aynı listelerden kitap seçmeleri gerektiğini söylediğim anlaşılmamalı... Kimsenin ne okuduğuna karışmak gibi bir niyetim yok. İsteyen bütün kitaplığını Z kalite kitaplarla doldurabilir. Burada işaret ettiğim şey, listelerdeki kafa karışıklığı, tutarsızlık, bütünlükten yoksunluk ve hatta neredeyse şizofrenik durumdur. Neyin neyle birlikte tutarlı olup olmadığı ölçüsünü ortadan kaldıran kopyala yapıştır kültürüdür. Bu listelere sadece bir göz atmak bile, bu yığma ve acayip listelerin arkasında gerçek, esaslı, sahici bir okuma faaliyeti olmadığını fark edebilir. Bu acıklı duruma olsa olsa derme çatma bir çok okumuşluk gösterisi mantığıyla, bir etkileşim çiğliği, bir beğeni histerisi izahıyla yaklaşılabilir.

Sosyal medyadan önce kişilerin çoğu zaman acemilikle içine düşebilecekleri acayiplikleri çok geç olmadan usturuplu biçimde kendilerine hatırlatan ve onları ölçü sahibi kılan birtakım doğal mekanizmalar vardı. Şimdi bunlar da yok; her acayip o mecralarda kendine bir zemin, bir meşruiyet alanı bularak acayipliği ile birlikte yaşayıp gidebiliyor. Hatta acayipler bir araya gelip acayipliklerin ölçüleri belirsizleştirecek çoğunluğa erişmesini de sağlayabiliyor. Bu durumda ne oluyor? Dostlar bir süre alışverişte görse de, safsata tenhada sözü boğuyor. Bunca okumaktan sadra şifa bir kazanç hasıl olmuyor, olamıyor.

#Kitap
#Sosyal medya
#Dostoyevski
4 yıl önce
Bana listeni söyle!
Kuzey Kore saldırır mı?
Şallı erkekler
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar