|
Beş vaktin altıncısı
Gün eskiden beş vakitti, sonra vakti yeniden tarif edip “Bir gün 24 saat” dediler biz de inandık. Bu sayede sadece günün değil, insanın da tarifini değiştirdiler.

Biz 24 saat boyunca O'nu unutmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, O merhametiyle bize lütfedip her gün beş defa herkesin duyabileceği bir sesle kendini hatırlatıyor.

“Hakk'tan dilediğin şeylerin en hayırlısı, O'nun senden istediğidir” buyurmuş Ataullah İskenderî Hazretleri...

En karanlık gecenin ardından geliyor olsa da, doğan her yeni günün sabahında hayırlı bir başlangıç için nice paha biçilemez fırsatlar vardır!

Güneş her bir mızrak boyu yükseldiğinde keşke insanlığımız da onun çağrısına icabet etse!

Şu bir gerçek, kendimizi idrak ipleriyle sıkı sıkı sabitlemediğimiz her ikindi kaçıyor!

Hiç değilse bazen, gökyüzü ateşîn şenliklerle güneşi ötelere uğurlarken sen de orada ol!

Kalbine uy, bir kararda dur ve her geceyi o kararını âleme bir kere daha ilan ederek nihayetlendir!

“Gönül seni kime şekvâ edeyim/ Hevâ-yı hevesten döndüremedim/ Kalmışım mihnette ya ben nideyim/ Kıyl-u kâl burcundan indiremedim” demiş Aşık Sümmanî Baba, rahmet olsun.

Beş vaktin altıncısını, uzun uzun kendi gözlerinin içine bakmaya ayıran insanlar da var.

“Saat kaç” diye sordu sağda oturan. “Kusura bakma, ben buranın yabancısıyım!” dedi solunda oturan.

Pazartesi ve Cumartesi'nin kendilerine ait özel bir isimleri olmayıp başka günlerin isimleriyle anılmaktan mutlu olduklarını mı sanıyorsunuz?

Bir yanda neredeyse kolumuzdaki tüylerin vesikalıklarını çekebilecek kadar ilerlemiş dijital mercek teknolojileri, diğer yanda fotoğraflarda bir türlü gözü açık çıkmayı beceremeyen şaşkın insanoğlu! Biri ironi mi dedi!

Boşuna uğraşmayın, bir fotoğrafta kimin gözlerinin kapalı çıkacağına her zaman fotoğraf makinesi karar verir.

“Bir türlü hatırlayamıyorum!” diye söyleniyordu. “Neyi?” diye sordular. “Unuttuğum şeyi!” diye cevapladı yüzlerine ters ters bakarak.

En büyük becerisi unutmak olanların, garip ki en büyük korkusu unutulmaktır.

Sürekli bir şeyi bir yerlerde yanlış yapmış olma hissiyle yaşıyorsanız, onu öylece tutun ve yaşatın. Bu sizi kadim hikâyeye bağlayan irtibat noktasıdır.

Madem ki dünya hayatımız Adem Aleyhisselam'ın cennetten indirilmesiyle başladı, o halde her insan için dünya esasen bir pişmanlık yurdudur.

“En büyük pişmanlığım ne biliyor musun?” diye sordu beyaz saçlı adam ve yine kendisi cevapladı bu soruyu: “Yeterince pişman olmamak!”

Kulun kemali pişmanlığındadır, çünkü kul olmak hiç tamam olmamaktır. Bu bize göredir. Arifler için kulluğun kemali benlikten eksile eksile hiç kalmamaktır.

“Kul olacaksan” dedi meczup, “yanacak yanacak kül olacaksın!”
#meczup
#beş vakit
#arifler
8 лет назад
Beş vaktin altıncısı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi