|
"Bir gölge gibi..."

Mayıs ortalarıydı haziranı hiç düşünmediler

Nisanla ilgilenmediler bile

Hep birden bir sofraya oturur gibi yalnız

Ve hep birden bir sofradan kalkar gibi

Kaybolup göründüler."

***

Herşeyin herzamanki gibi sürüp gittiği, saatlerin aynı sabırsızlıkla tıkırdadığı, yolların aynı telaşla doldurulduğu, kaygıların aynı ısrarla kafalara üşüştüğü, yoksulluğun ruhları aynı hızla çürüttüğü, mevsimlerin aynı düzenle geçip gittiği, sevdaların aynı serserilikle kalplerde dolaştığı, dostlukların aynı heyecanla tazelendiği, çocuk seslerinin aynı sıcaklıkla sokaklarda yankılandığı, yıldızların aynı ışıltıyla gökyüzünü boydan boya kapladığı, yaşlıların aynı tevekkülle zamanın tespih taşlarında gezindiği, köpeklerin aynı bilinmezliğin çağrısına uyup uzun uzun uluduğu, satıcı seslerinin aynı sinir bozucu ahenksizlikle ortalığı birbirine kattığı, şarkı seslerinin aynı isyanla caddelere yayıldığı, su sızıntılarının çatlaklardan kaçıp gittiği, ani fren seslerinin aynı korkuyla tüyleri ürperttiği, küçük kuşların cam kenarlarından aynı sevimlilikle ekmek kırıntılarını topladığı, cami kubbelerinin aynı rahmetin damlalarıyla ıslandığı, güneşin aynı şefkatle okşamadık baş bırakmadığı, meltemlerin aynı dokunuşlarla ılık ılık yüzlerimizi okşadığı, yani herşeyin herzamanki gibi olup bittiği, herzamanki gibi sürüp gittiği anlarda bile, içimizi derin derin acıtan bir eksiklik duygusu hissederiz.

Çünkü gidenlerin gölgesi hiç eksilmez hayatlarımızdan.

Çünkü bir kere eksildik mi, bir daha hiç tamamlanamayız.

***

"Resimleri silinmiş eski paralar gibi

Bir bulmaca çözümünde bulunmayan sözcükler gibi

Yağmurlardan sonraki nedensiz bir dargınlık gibi

Gelip gittiler, gidip geldiler."

***

En çok uzaklaştıkları zaman yakınlaşırlar bize onlar. En çok bulunmadıkları zamanlarda ararız onları. Hiç yaşamadıkları olayların bir parçası olurlar. Hiç duymadıkları cümlelerimizi fısıldarız yokluklarına. Ne zaman pişman olsak birşeyden, onları hatırlarız. Ne zaman ertelesek birşeyi nedensiz, bükerler kulağımızı. Çünkü onlar gittikleri andan itibaren yokluklarıdır.

Yaşanmamış herşeye verirler isimlerini.

Kaçırılmış bütün fırsatlar onların ellerindedir sanki.

Hayatın bütün ihtimallerini doldurup çantalarına.. doğru dürüst bir veda bile etmeden.. bir el bile sallamadan.. yüzlerini zihnimize kazımamamıza imkan bile vermeden.. söylemek istediklerimizi içimize kilitleyerek.. bir apansızlık olarak.. çekip gidiverirler.

Öyle bir giderler ki, sanki daha önce hiç aramızda olmamış gibi büyük bir sessizlik bırakırlar arkalarında.

Öyle büyük bir sessizlik ki, sanki hiç gitmemişler gibi durur yoklukları aramızda.

Sanki ''var''ken hiç kaplayamadıkları kadar çok yer kaplarlar ''yok''ken hayatlarımızda.

Ve hiç bilemeyiz yine de, nerede ne halde olduklarını...

***

"Öyleydi. Anısı mühürlenmiş

Sıradan bir ikindinin düzlükleri eğdiği

Rüzgarların dinlendiği bir yer miydi neydi

Rüzgarların dinlendiği, mola verdiği.

Peki o çocuk gönüllü yabancı kimdi."


25 yıl önce
"Bir gölge gibi..."
Hz. Âdem kaç yıl önce yaşadı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak