|
Bir TV macerası

Mutlaka görenleriniz, izleyenleriniz vardır, Cumartesi gecesi televizyona çıktım. Bunu kimse beklemiyordu, Furkan Çalışkan bile, hatta ben bile... Nadiren de olsa izimi bulup beni televizyon programlarına çağıranlar oluyor. Ben “Çıkamam, ben beceremiyorum böyle işleri, istediklerimi değil hiç aklımda olmayan şeyleri söylüyorum heyecandan, hatta saçmalıyorum, olmaz, yapamam, yazık dinleyen insanlara” falan diye telefondaki kişilere aşağı yukarı hep aynı diskuru çekiyorum. Onlar da defalarca lafın arkasından dolaşarak beni bir şey olmayacağına, hiç acımayacağına falan ikna etmeye çalışıyor. Furkan öyle yapmadı, “Abi ben gelmeni çok istiyorum ama yine de seni zora sokmak istemem” dedi. Demek daha önce bu taktiği kullanan olmamış, ezberim bozuldu, ne diyeceğimi bilemedim. Mola isteyerek telefonu az sonra yeniden açmak üzere kapattım. Nezaket, incelik benim aşamadığım bir şey, telefonu açtım, gözlerimi kapadım, “Furkan tamam, ne olacaksa olsun, geliyorum” dedim. Bu defa şaşırma sırası, çoktan yerime gelecek muhtemel konuğu aramaya başlamış olan Furkan’daydı.


Cumartesi sabahı hanıma “Aman kimseye söyleme, ben kimsenin haberi olmadan bir televizyona çıkıp geleyim” diye sıkı sıkı tembihte bulunarak Ankara’dan yola çıktım, akşama doğru İstanbul’daydım. Bir taksiye bindim ve gideceğim yeri söyledim. Taksici yaşlıca bir amcaydı. Trakyalı bir vatandaşımızın negatifiydi zannediyorum, çünkü beni uzun süre ‘Hayvansaray” dediği bir yerde dolaştırdı. İçimden, “Bu amca bu gece kanalın yerini bulamayacak ve ben de hem yayını kaçıracağım, hem de makul bir mazeretim olacak” diye geçirirken maalesef adresi bilen birini buldu. Geldik kanala. Furkan ve ekibi, tıpkı evhamlı birini ameliyata hazırlar gibi beni itinayla sakinleştirmeye çalıştılar. Çayıma sakinleştirici de koydular mı bilmiyorum. Şüpheliyim çünkü “Çok zorda kalırsam bir yolunu bulur sıvışırım” diye düşündüğüm halde bunu hiç denemedim.

Her neyse, beraberce stüdyoya geçtik, mikrofonlar takıldı, gerekli kontroller yapıldı ve biraz sonra da yayın başladı. Televizyona çıkmayanlar bilmez, ben de üç gün öncesine kadar bilmiyordum, jenerik müziği başlayınca insanın içinde acayip bir ılınma hissi oluşuyor. Muhtemelen paraşütü takmayı unuttuğunu çok geç hatırlayan bir paraşütçünün hissiyatı gibi bir şeyler hissediyorsunuz. Ben bu haldeyken Furkan topu önüme atıvermez mi? Allah sizi inandırsın; yerden hiç sekmeden yavaşça bana gelen topu rövaşata yapıp doksana takacak bir halet-i ruhiyedeyim o an. Ama heyhat, ekranda görünen aksam, külçe gibi ağır, yerinden kıpırdamıyor.

İşte böyle, anlattık kem küm bir şeyler, Furkan sağolsun çok toparlamaya çalıştı ama ben dağıldım mı tam teşekküllü dağılırım, fazla yapabileceği bir şey yoktu. Yayın sırasında tabii ben kendimi görmüyorum, sonra izledim fecaati. Neydi abicim ellerimle yaptığım bütün o maskaralıklar! El sanatları sergisi açsam yeri :) Ama ben dedim, “Çıkarmayın beni, kamerayı görünce benim içimden acayip bir yaratık çıkıyor” diye çok söyledim, dinlemediler. Bu medya ne kadar zararlı, ne kadar musibet bir şey be kardeşim! Neyse ki sokaktaki insanlar bir kere çıkanı tanımıyor da, ekranda yediği herzeleri yüzüne vurmuyor.

Yayından önce beni sakinleştirmeye çalışan ekip, yayından sonra “Abi gayet iyi oldu ya!” filan diyerek beni ikna etmek için uğraştı durdu. Bir yandan da kolonyayla bileklerimi ovuşturuyor olmasalardı onlara inanabilirdim. Furkan iyi bir kardeşimiz, ekibi de hep candan insanlar... Hepsine teşekkür ediyorum. Ellerinden geleni yaptılar ama malzeme bu, oyun hamurundan somun ekmek bu kadar oluyor!

Haaa, “Bir kere çıktı ya, şimdi çıkar durur” diye endişe edenler varsa rahat olsunlar. Biz de o kadar vicdansız değiliz yahu! Elli senede bir kere televizyona çıktık, belki bir elli sene daha yaşarsak yüz küsur yaşında bir daha çıkarız en fazla. Hem o programın bundan daha eğlenceli olacağı garanti! Malum, bünyemizde hâlâ canlı kalabilen az sayıdaki hücrenin geri kalan kısmı da çoktan ölmüş olacak o tarihte! Siz aforizma neymiş asıl o zaman görün!

#Televizyon
#Medya
6 yıl önce
Bir TV macerası
İç savaşa hazırlık için saldırılar başlatılacak
Kaş yaparken göz çıkarmak…
Yalanlar ve gerçekler..
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek