|
Cahilin sırıtkan portresi

Meseleleri asli halleriyle, derinliğine kavramak için vakit ve emek harcamaya tahammülümüz yok. Yüzeysel kavrayışlarla bir an önce dolaşıma girmeyi, her meselede olduğu gibi o meselede de bir şekilde söz sahibi olmayı istiyoruz. Herkesin her konuda hiç durmadan tartışıyor olmasının başka bir izahı yok. Bu manzara, aynı zamanda toplum hayatımızda herhangi bir meseleye vakıf olmadan konuşabilmenin artık alışılmış bir şey olduğunu gösteriyor. Bu, cehaletin yaygınlaşması ve artık yüzeyselliğin hiçbir itirazla karşılaşmadan kabul görüyor olması demek… Bir toplum için herhalde çok az şey, bu toplu yüzeyselleşme, bu kabullenilmiş sığlık kadar tehlike arzediyor olabilir.



Ekonomiden siyasete, tarihten edebiyata, kültürden sanata, dini meselelerden ahlaki değerlere kadar birçok konuda hazırkalıp sözler, bir türlü eskitemediğimiz klişelerle konuşuyor ve yazışıyoruz. Söz aynı seviyeden, aynı sığlıktan karşılık bulduğu için konuşup tartıştığımız meselelerde belli bir noktaya geliyor ya da gelmiyor oluşumuzun bir anlamı ve önemi olmuyor. Çünkü biz aslında zaten o meseleleri konuşmuş ya da tartışmış olmuyoruz.

Kullandığımız klişeler söz sahibi olma ihtirasıyla yanıp tutuştuğumuz meselelerle ilgili aslında hiçbir şey söylemiyor. Çünkü isimleri üstünde, onlar aslında klişe! Yani sözlükte yazdığı gibi basmakalıp söz, ifade… İnsana dair hiçbir meselenin dillere sakız olmuş basmakalıp ifadelerle, paket sözlerle anlaşılamayacağı insafı olana herhalde aşikârdır. Ama insaf sahibi olmak da zaten kemal gerektiren, insanlıkta yol almış olmayı gerektiren bir şey değil mi? Şimdi bizler yol almayı ya hiç göze almıyor ya da en hızlı vasıtaya binerek bu müşkülden kurtulmayı düşünüyoruz. Yani kestirmeden gitmeyi tercih ediyoruz. İnsaf sahibi olmayan için, bilgi sahibi olmak iki adımlık, bilge olmak üç adımlık mesafe oluyor en fazla! O adımlar yerinde sayma adımları ama hangi idrak bunun farkına varacak?

Bunca cahil cesaretinin ortalıkta at koşturduğu bir zamanda, ‘ehliyet’in sadece araba kullanmak için gerekli bir evraka kadar inmiş, azalmış, eksilmiş olması şaşırtıcı değil. ‘Ehliyet’ hakikatin ayrılmaz cüzü olan bir kavram ve toplumsal hayatın bir temel kaidesi olarak asıl anlam, muhteva ve derinliği ile pek fazla bir şey ifade etmez oldu artık bize. Yani trafikte kurallara uymak konusunda ciddi yanlışlarımız olsa da hala herkes ehliyet sahibi olmak zorunda. Toplumsal hayatta, insana ve hayata ilişkin meselelerin muhakeme ve muhasebesinde ise ehliyetsiz sürücülere bütün yollar serbest! Bunun bir sonrasında, herhalde direksiyonsuz arabaları da müşahede edebileceğiz.

“Modern insan kim olduğunu unutmuştur… Kendi varlığının kenarında yaşayarak, dünya hakkında nitelik olarak yüzeysel ve fakat nicelik olarak sersemletici bir bilgi edinebilmiştir. Dünyaya yansıttığı, kendisinin zahiri ve yapay imajıdır” diyor ‘İslam ve Modern İnsanın Çıkmazı’nda üstad Seyyid Hüseyin Nasr. Yani bütün bu muhteris laf kalabalıklarımız, bu haklılık gösterilerimiz, bu cahil cesaretimizle aslında bir konu hakkında gerçekte söz sahibi olmuş olmuyor; gören gözler görsün diye çalakalem kendi acınası cehalet portremizi çiziyoruz durmadan.

O zaman kameralara dönelim ve gülümseyelim!

#Ekonomi
#İnsan
#Tüketim
6 yıl önce
Cahilin sırıtkan portresi
Büyüme için yabancı sermaye
Kıyam Hanîflik’ten İslam’a bir mirastır
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’