|
Depremin siyasi enkazı

Marmara depreminin artçı sarsıntıları şiddetini yavaş yavaş kaybederken, siyasi sarsıntıları giderek şiddetleniyor.

Türkiye''nin halihazırdaki siyasi iktidarı ve baskıcı müdahalelerle bu siyasi iktidarı kurgulayan toplum mühendisleri, bir iflasın bütün tipik davranış biçimlerini sergileyerek çöküyorlar.

Bütün siyasi refleksler, bütün dengesiz açıklamalar, bu dramatik sonu doğrular nitelikte.

Depremin ardından yükselen yoğun halk muhalefetine karşı resmi ağızların yaptığı açıklamaların tamamını, siyasi çaresizliğin ve vicdani zeminsizliğin acınası örnekleri olarak ibretle izliyoruz.

Derin iktidar, hakkaniyeti olmayan bütün güçlerin yaptığını yaparak ses kesmeye, engel olmaya ve örtbas etmeye çalışıyor.

İçine düştüğü acziyet halinin teşhis ve teşhirini önlemek için akıl almaz ilkellikler sergilemeyi göze alıyor.

İnsani bir gayretle muhtaç duruma düşmüş deprem mağdurlarının yardımına koşanlara siyasi nedenlerle engel çıkartılıyor.

Halkın öfke ve şikayetlerini yansıtan medya kuruluşları üzerinde baskılar kuruluyor, televizyonlar karartılıyor, gazetelere aba altından sopa gösteriliyor.

İşlemediği açıkça görülen yönetim mekanizmalarını korumak için halkın hissiyatı hiçe sayılıyor.

Başa gelen bu büyük felaketten ibret alınmayıp katmerli hatalar zincirlemesine ısrarla sahip çıkılıyor.

Suistimal ve ihmalleri kesinleşmiş devlet asalakları, durumları apaçık ortadayken koruma altına alınıyor.

Korumacı mantık sürekli devrede tutularak mevcuda zeval getirmeyecek gevezelikler üretiliyor.

Enkaz altında kokuşmaya başlamış cesetler bekleyedursun, güdük siyasi operasyonlar devreye sokularak sözde açıkgözlük numaraları çekiliyor.

Alt alta yazdığımızda epeyce yer tutan bu siyasi enkaz, esasen bir tek kelimeyle özetlenebilir: Acziyet!

Açıklama yapmak üzere televizyon ekranlarına çıkan bütün resmi suratlarda bu acziyet resmini görmek mümkün.

Bütün yalan dolanı, işte bu acziyet örgütlüyor.

Hepimizi acılara sevkeden bu büyük depremin, belki de tek iyi tarafı, işte bu acziyet fotoğrafının çerçeveletilerek önümüze konmuş olmasıdır.

Üzerinde konuştuğumuz, tartıştığımız, kavgalaştığımız, ama bir türlü tam olarak göremediğimiz bu fotoğraf, trajik fonu nedeniyle kafamıza acıyla kazınmış durumda.

Türkiye 17 Ağustos miladında şiddetle sarsıldı ve bu sarsıntıyla üzerindeki bütün yalanları da döktü.

Söz açık, görüntü net!

Ortada kaldırılacak bir enkaz var ve bu enkazı kaldırma görevi tek tek hepimizin omuzlarında.

Kısır tartışmaların, kaba ideolojik reflekslerin ve ayrımcı tutumların ötesine geçmeli, ihtiyaç sahiplerinin yardımına koştuğumuz kadar yalın bir iyiniyetle sağlam bir geleceğin inşasına başlamalıyız bugünden sonra.

Bizim insani kararlılığımız, hırslarının oyuncağı olmuş bütün düzenbazları eninde sonunda iyot gibi açığa çıkaracaktır.

Çünkü hiçbir baskı, hayal gücümüzü dikenli telleriyle çeviremez.

Ve hiçbir yalan dik tutamaz başını, gerçeğin karşısında...


25 yıl önce
Depremin siyasi enkazı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’