|
Dur duraksız dolambaç

Dünya her zaman döndüğünden çok daha hızlı dönmeye başladı sanki, dur durak bilmiyor. Çılgınca dönerek başımızı döndürüyor. Ona öyle kapılıyoruz ki, kimiz, neyiz, niceyiz unutuyoruz. Hipnotize olmuş gibiyiz; gözümüzü olan bitenin hızından, döngüsünden, şuurumuzu gideren sarhoşluğundan alamıyoruz. Bizi bu oynak zeminde sağlam ve sabit tutacak kaideyi gözden kaçırıyoruz. Hayatlarımız bir kargaşadan diğerine sürüklenerek geçiyor adeta. Kendi adımlarımızla yürümeyi, kendi hissiyatımızla hissetmeyi unutur hale geldik. Her şeyimizi ucu açık ve bağırgan kelimelere yükledik. Güneş altında ilerleyen bir divane kervan gibiyiz, yükümüz buzdan. Bize, kendimize gelecek bir tek an, bir tek nefes bırakmayan bir tekinsiz dolambaca binmişiz de sanki, inemiyoruz, inmeye niyet dahi edemiyoruz. Bir şeyler yapıp dünyanın bu kör döngüsünden kurtarmamız gerekiyor aklımızı, zihnimizi, kalbimizi. Kapıldıkça kaybediyoruz çünkü, neyin peşinde koşuyorsak artık, o daima bizden daha hızlı! Yavaşlamalı, gözlerimizi bize gösterilene kapamalı, kapılmayı bırakmalı, gözlerimizi içimizde unuttuğumuz şeylere açmalı, oradan kendimize gelmenin bir yolunu bulmalıyız. İmkansız gibi geliyor kulağa değil mi? İşte bizi bu döngüye mahkum edenlerin en büyük teminatı bu!



“Eğer bir hasta hekimine düşman olursa, eğer bir çocuk öğretmenine hasım olursa, eğer bir çamaşırcı güneşe öfkelenirse, eğer bir balık okyanusa küserse, bak ve gör kim kaybeder! Sonunda kim talihsizlik çeker! Hakikatte onlar yalnızca kendi yolunu keser. Kendi hayatlarını ve akıllarını kendileri boşa harcar” buyuruyor Hazreti Mevlâna (k.s.), neden kaybettiğini bilmeyenlere.



“Galiba hafızamı kaybediyorum” dedi endişeyle biri. “Kaybedecek bir hafızası olana ne mutlu!” dedi başı önünde, diğeri.



Evinin yolunu bile aklında tutamıyorsan, gece ayazda kaldığına şaşırmayacaksın, hayat böyle!



“Çocuk büyütmek kolay mı sanıyorsun?” diye bağırdı büyük olan öfkeyle. “Daha önce kendini büyütmemişsen elbette zor!” diye geçirdi içinden, küçük olan.



“Bir şey yap güzel olsun... Huzura vesile olsun, dikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin” diye yazmış Mustafa Kutlu, 'Hüzün ve Tesadüf'te. Hürmet eder, ellerinden öperiz.



Size iç bayıcı teatral tavırlarla mutluluğa giden yolu tarif eden bütün o uzmanlar var ya, mutlu olmak için vereceğiniz parayı bekleyen gafiller onlar!



Sesi örten bütün gürültüleri kapat, bu zifiri sağırlaşmadan kurtulmak için kulağını sadece duyman gerekene ver!



O kadar iyilikle doluydu ki, başkalarının yarım bıraktığı sözleri tamamlamak için didinip duruyordu.



“Büyüyünce sen ne olmak istiyorsun peki?” diye sordu küçük sevimli çocuk. Şaşakaldı bunu hiç beklemeyen ihtiyar!



Her gün denizin kenarında oturup gözleriyle denize dalan, içinden attığı kulaçlarla karşı kıyıya nice defa gidip gelen insanlar da var.



Bazı sözler kendine söylediğin halde başkaları için, bazı sözlerse başkalarına söylediğin halde kendin için!



“Aşk, sanki deryayı bir yudumda içebilecek kadar susamaktır” dedi meczup, “iç bakalım a şaşkın, ne kadarını içebileceksin!”


#Mevlâna
#Meczup
#Aşk
7 yıl önce
Dur duraksız dolambaç
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset