|
Fareli köyün kavalcıları

Medya tarihimizin belki de en ibret verici dönemini yaşıyoruz. Ak ile kara ayan beyan ortaya çıkıyor. Döne kadar dağ gibi gerçeği görmemekte ısrar edenler, bugün "Dağ fare doğurdu" diye tepiniyorlar. İtirazları neye, tam anlaşılamıyor. Dağın varlığını hiç mi kabul etmiyorlar, ediyorlar da ortaya çıkanı dağın yanında çok küçük mü görüyorlar, tam bilemiyoruz. Öyle ya, fare kadar küçük bir sonuç doğurmuş olmasını yadırgamak, sonuçta meselenin dağ kadar büyük bir mesele olduğunu ispat etmez mi? Diyelim ki etmez! Diyelim ki ortada yeni doğmuş bir fare vardır, bu da doğuranın dağ olmadığının ispatıdır. İyi ama fareler arası basit bir doğum hadisesinin çıkardığı patırtı neden bu kadar büyük oluyor? Madem mesele bu kadar küçük, neden doğanın bir fare yavrusu olmasına inanmak için bu kadar gürültülü bir arzu içerisindesiniz? Fare yavrularına aşırı sempati beslemek gibi bir saplantınız mı var?

Gördüğünüz gibi saçmalamak o kadar zor bir şey değil! Saçmaladığınızın farkında iseniz o kadar zararlı da değil! Ama saçmaladığınızın farkında değilseniz işte o çok ciddi bir durum! Bugün medyada "Dağ fare doğurdu" abuklamasını çoğaltma gayreti içinde olan "koro" bu sebeple detone durumda. Çünkü bir ses birliği yakalanamıyor. Saçmayı düzene, disipline sokmak kolay değil çünkü. Yıllardır aynı berbat besteyi vecd içinde söylemeyi "görev" bilen kaşarlanmış kesim nota kaçırmadan bugün de işini düzenli biçimde yapıyor. Bunlara sonradan eklemlenen, dolayısıyla tarihi tımardan geçmemiş yeni yetmeler abesi güncelleme gayretine girdiklerinden bocalıyorlar, nota kaçırıyorlar. Bir de düne kadar ak deyip bugün kara demek durumunda kalanlar var, sesleri kesinlikle çok kötü... Bu besteye alışık da değiller, uyumu fena halde bozuyor, acayip detone oluyorlar. Aralarında yüzü kızarıp kem küm edenler olduğu gibi, bestenin içine ettiğinin farkında olduğu için çareyi işi pişkinliğe vurmakta görenler de var. Pişkinliğin sırıtkan ve saklanamaz bir şey olduğunu da bilmiyorlar belli ki!

Akıl, sağduyu ve kişilik sahibi insanlar doğmuş olanın fare olup olmadığı yolunda bir kanaate sahip olmak için doğru zamanı bekliyorlar. Büyük bir doğacak/doğmuş olanın ne olduğuyla çok da ilgilenmiyorlar. Ortada bir dağ olduğundan ziyadesiyle eminler, bu dağı görmek için değil, görmemek için gayret gerektiğini düşünüyorlar. Dolayısıyla sulandırma hamlelerinin o dağ gibi gerçeği değil, sulandırmaya hamle eden kişilikleri sulandıracağını biliyorlar. Bir şeyi eleştirmek, yanlışlarını görmek, dağın fare doğurmaması gerektiğini söylemek değerlidir. Ama görmemeye inat etmek, aşikâr olanı yaygaraya boğarak örtmeye çalışmak ayrı şeydir ve asla saygıdeğer değildir.

Dağı görmek, bu meseleyi konuşmaya başlamanın ön şartıdır, kimse kaytarmasın. Eğer dağın varlığı konusunda laga luga ediyorsanız, idealleri neyin yaraladığını, doğruları neyin yıprattığını, haklılığın nerede zayıfladığını sizinle konuşmanın anlamı yok. Siz önce kendinizle yüzleşmeyi yeni baştan başarmalısınız. Bir kısmınız dağın dağ olduğunu biliyor, herkesi doğanın fare olduğuna inandırma misyonuna gönüllü oluyorsunuz. Bir kısmınızda işin aslını kavramaya yetecek zihni kapasite yok. Bir kısmınızsa zor durumdasınız; yazdığınız her satırda aslında kendinizi dağın fare doğurduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz. Aynalar karşısında iyi şanslar size!

16 yıl önce
Fareli köyün kavalcıları
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak