|
Fukuşima"yı beklerken...

Bütün gözler Fukuşima Daiçi nükleer santraline çevrildi, herkes endişe içinde ne olacağını bekliyor. Deprem ve tsunaminin ardından etkileri daha uzun zamana ve alana yayılabilecek daha büyük bir felaket serbest kalan radyasyonun yayılımıyla ortaya çıkabilir. Başta Japonya olmak üzere dünyanın her yerinde meselenin uzmanları kafa kafaya vermiş bu pratik durumu kavramaya, çareler üretmeye çalışıyor. Fukuşima santralinde sızıntının yayılıma dönüşmesini engellemek üzere şu ana kadar bir çare üretilebilmiş değil. Bu nükleer tesisleri üreten bilimsel ve teknolojik mekanizmaların bu öngörülmeyen felakete çözüm üretmekte çaresiz kaldığı şimdiden söylenebilir. Yani ne olursa olacak ve başta Japon toplumu olmak üzere hepimiz sonuçlarına katlanacağız. Buna karşılık, sonuç her ne olursa olsun, insanlığın gelişme mantığı ve stratejileri çok daha özünden, çok daha dikkatli ve eleştirel biçimde tartışmaya açılacaktır. Bu tartışmalar şimdiden başladı bile… Hiç şüpheniz olmasın, dünyanın nereye gittiği sorusunu önümüzdeki dönemde çok daha sık duyacağız.

Dünyanın freni patlamış bir halde nereye gitmekte olduğu sorusuna cevaplar üreten birçok araştırma ardı ardına yayınlanıyor, devamı da gelecektir. Mesela her yıl "Dünyanın Durumu" başlıklı raporlar yayınlayan ve merkezi Washington''da bulunan The World Watch isimli enstitünün son raporu çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Buna göre; 6,5 milyarlık dünya nüfusunun tamamının bugün Amerikan tüketim standartlarına göre yaşaması halinde, gereken kaynakların sağlanabilmesi için dört buçuk dünyaya daha ihtiyacımız olacak. Dünya nüfusunun tamamının Avrupa standartlarına göre tüketmesi durumunda ise bize üç dünya daha gerekli. Dünyanın mevcut kaynakları Tayland veya Ürdün''deki çok daha düşük seviyeli tüketim standartlarını bile karşılamaya yetmiyor.

Bu kaygı verici tabloyla ilgili BM Çevre Programı Başkanı Achim Steiner''in dünyanın gidişatına ilişkin önemli bir uyarısı var. Sık sık darboğazlar yaşayan kamu yönetimlerinin ekonomi politikalarını oluştururken düştüğü çok önemli bir yanlışa dikkat çekiyor Steiner ve resesyonla mücadelede tüketimi artırmanın tek çıkar yol olarak görülmemesi gerektiğine işaret ediyor.

Kanada''daki York Üniversitesi UNESCO Kürsüsü Başkanı Charles Hopkins''in sözleri de kaygı verici: "Çocuklarımızın yani gelecek kuşakların yeni çözümler bulmaları gerekecek. Örneğin daha az tarımsal alanla şu an sahip olduğumuzdan yüzde 50 daha kalabalık bir nüfusu nasıl doyurabilecekleri sorusunun yanıtını bulmaları gerekiyor. Çünkü her geçen gün daha fazla tarıma elverişli toprağı kaybediyoruz. Bugün sahip olduğumuzdan çok daha az suyu yüzde 50 daha fazla nüfusa yetiştirmenin yolunu bulmaları gerekiyor. Zira biz şu anda tarih öncesinden kalma su rezervlerini ve kaynak sularını tüketiyoruz. Balık türlerini yok ettiğimiz için, içinde hemen hiç balık olmayan bir beslenme planıyla insanları doyurmanın da yolunu bulmaları lâzım."

Yine Hopkins''e göre, artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için gelecek kuşakların enerji üretimini de üçe katlamaları gerekecek. Üstelik bunu hiç karbondioksit açığa çıkarmadan yapmaları gerekecek. Burada problem hali hazırda böyle bir teknolojiye sahip olmayışımız (Alıntılar için kaynak Deuche Welle).

İnsanı her gün daha fazla tüketmeye, dünya kaynaklarını da bu sürekli büyüyen açlığı doyurmaya mahkûm eden ekonomik mantık sadece kendini değil, dünyayı ve insanlığı da geri dönüşü olmayan bir tükenişe götürüyor. Kendimizi, hayatımızı, arzu ve isteklerimizi, açlık ve ihtiraslarımızı sorgulamaya bugünden başlamazsak, yarın hak edilmiş çaresizliğimizle baş başa kalacağız.

Bu önemli konuya devam edeceğiz…

13 yıl önce
Fukuşima"yı beklerken...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’